17 Eylül 2020 Perşembe

Çocuklara tuvalet eğitimi nasıl verilir? Kaç gün sürer? Yapılması vs. Yapılmaması Gerekenler Nelerdir?










Çocuklara tuvalet eğitimi nasıl verilir?

  • Tuvalet alışkanlığı konusunda çocuğuna kitaplar oku. Kullanacağı malzemeleri, eşyaları tanıt. Külot, lazımlık, sifon, çiş, kaka gibi terimler hakkında bilgisinin olmasını sağla.
  • Sırasıyla yapılması gerekenler konusunda tuvalet eğitimi kartlarından tuvalete girme, soyunma, tuvaleti yapma ve temizlenme sırası hakkında fikir edinmesine yardımcı ol.
  • Kitap ve kartların yanında tuvalet eğitimi oyunları, “miş gibi oyunlar” da işe yarar. Çocuğunla birlikte oyuncak bebeği tuvalete götürebilir, kakasını yaptırabilirsin.
  • Tuvalete gittiğinde çocuğunu da götür. Başlangıçta kıyafetli dahi olsa lazımlığa belirli bir süre oturmasını sağla. Bir süre sonra bunu rutine döndürmesine destek ol.
  • Çocuğun belirli bir süre lazımlığa oturmaya başladığında ona artık çişini ve kakasını lazımlığa yapabileceğini anlat.
  • Bebek bezini çıkar ve bir daha takma! Unutma ki en büyük yanlışlardan biri tuvalet eğitimine başladıktan sonra ya geceleri ya bir yerlere giderken ya da zaman zaman sabahları bebek bezini tekrar takmaktır.
  • Çocuğun tuvaletini tutmayı öğrenene kadar her an çişini ve kakasını yapabileceğinden, kıyafetlerin kolay çıkarılabilir olmasına dikkat et. Zor fermuarlar, çıtçıtlar, düğmeler işini zorlaştırır.
  • Daha önce belirlediğin, tuvalet ihtiyacının daha çok olduğu saatlerde çocuğunu tuvalete götür. Onu yüreklendirerek tuvaletini yapmasını bekle. Tabii ki ilk başlarda tuvaletini hemen lazımlığa yapmasını beklememen gerekir. Birkaç denemeden sonra ilk başarı gelecek, merak etme.
  • Takip etmen gereken başka bir şey de saat. Bazı çocuklar tuvalete düzenli çıkarlar. Eğer benzer bir düzen, çocuğun için de geçerli ise bu avantajı değerlendirmeye bak.
  • Çocuğun başarılı olduğunda ona küçük ödüller ver.
  • En azından tuvalet eğitimi başlangıcında çocuğuna yardımcı olan tek kişi sen değilsen, mesela evde bakıcı varsa ikinizin de tutumu, yaklaşımı aynı olmalı.
  • Tuvalet eğitimi süresince çok sabırlı olmaya çalış. Sabrının taşabileceği durumlarla karşılaşman olası. Bu gibi durumlarda derin derin nefes al, bu sürecin geçici olacağını kendine hatırlat.
  • Onu devamlı uyarmayıp biraz kendi haline bırakabilirsin. Bir süre lazımlık, çiş, kaka gibi kelimeleri kullanmamaya çalışman işe yarayabilir.
  • Anaokulu öğretmeni, doktor, hemşire gibi bir otorite figüründen yardım alabilirsin.
  • Tuvalet eğitimi için en güzel mevsim hiç şüphesiz bahar ayları ve özellikle yaz mevsimidir. Çünkü bu aylarda salgın hastalıkları daha azdır. Kat kat giyinmeye gerek yoktur.
  • Kısa bir sürede soyunmak daha kolaydır. Çıplak dolaştığında üşüme riski azdır. Yine de çocuğun çok hazırsa mevsim çok önemli değil, bazı önlemleri alman yeterli.
  • Tüm sorumluluğu çocuğuna verebilirsin. İsterse lazımlık kullanabileceğini isterse bez ya da eğitim (alıştırma) külodu kullanabileceğini belirtebilirsin.
  • Çocuğun çişini söylüyor ama kakası için illa ki bez istiyor olabilir. Çocuğun kakası için bez istiyorsa lazımlık teklif et. Bezde ısrar ediyorsa bez vermeye devam et. Çünkü buna karşı çıkarsan çocuğunun kakasını tutmasına ve kabızlığa neden olabilirsin.
  • Özellikle uygun sıcaklık ve kolay temizlenebilir bir alan varsa arada sırada çocuğunun poposunu çıplak bırak. Bu onun, vücut sinyallerini tanıması için iyi bir yoldur.




Bebeklerde tuvalet eğitimi sırasında yapman gereken 7 şey

  1. Çocuğunun bezi bırakıp alıştırma küloduna geçiş yapmasını sağla. Ancak bunun için ısrar etme. Eğer bez konusunda ısrarcı ise bezi takmaya devam et. Ancak bezi tuvalette aç, lazımlığa oturmasını sağla. Bunu bir rutin halinde uygula.

  2. Lazımlık, en azından bir süre için çok yakınlarda ve kolay ulaşılabilir olsun.

  3. İşaretleri iyi takip et. Başlangıçta işaretleri net olarak anlamayabilirsin. Gün geçtikçe bu konuda epey tecrübe edinmiş olacaksın.

  4. Çocuğun yanında bir arkadaşı ile tuvalete gitmek isteyebilir. Ona izin ver, çünkü bu onun için çok daha eğlencelidir.

  5. Zaman zaman musluğu açmak çişini daha çabuk yapması için iyi bir yöntem olabilir. Değerlendir.

  6. Çocuğun bir süre sonra lazımlık değil tuvaleti kullanmaya devam edeceğinden lazımlık ve tuvalet arasındaki bağı kur. Lazımlığın içerisindeki çiş ya da kakayı tuvalete dök ve bu bağlantıyı anlamasını sağla.





Tuvalet eğitimi gece nasıl verilir?

  • Gündüz tuvalet eğitimi tamamlandıktan, belli bir düzene oturduktan sonra gece tuvalet eğitimine başlamalısın.
  • Çocuğunu gündüz olduğu gibi gece de bezsiz yatırmalısın. Bebek bezi bağlamak yerine yatağına koruyucu bir bez serebilirsin.
  • Çocuğuna yatmadan önceki son 2 saatte sıvı verme.
  • Tuvalet eğitiminde gece uyandırma sıklığını çocuğunu gözlemleyerek belirlemelisin. Normalde 1-2 saatte bir çocuğunu uyandırabilirsin ama bu süre her çocukta farklılık gösterebilir.
  • Gece tuvalet alışkanlığı kazandırmak gündüze göre daha zordur. Çocuğuna baskı yapma, altına kaçırdığı zaman ona kızma. 5-6 yaşına kadar gece tuvalet alışkanlığı kazanamaması normal.



Tuvalet eğitimi sırasında yapmaman gerekenler neler?

  • Az zamanda çok büyük bir başarı bekleme. Evet, 1-2 günde bile tuvalet alışkanlığı kazanan çocuklar da var. Ama çoğu çocuk için tuvalet eğitimi bu kadar kısa sürmez!
  • Kazalar olduğunda ya da başarısızlık durumunda çocuğunu azarlama, cezalandırma, utandırma.
  • Kazaları önleyeceğini düşünerek sıvı kısıtlaması yapma. Bu hem sağlıksız olur hem de etkisiz.
  • Çocuğunun kolay kaka yapması için laksatif, fitil kullanımı gibi doğal olmayan yollara başvurma.
  • Çocuğunu lazımlığa zorla oturtma.
  • Umudunu yitirme. Bazen çok umutsuz olduğunu düşündüğün zamanlar olabilir. Ancak tuvalet eğitimi sonsuza kadar sürmeyecek. Buna emin ol.



Çocuğunun tuvalet eğitiminde sorun yaşamasına neden olabilecek 7 problem

1. Stres: Çocuğunun hayatında köklü bazı değişikliklerin olması onu stres altına sokar. Bakıcının değişmesi, senin işe başlaman, bir kardeşinin olması ya da evden taşınmanız stres nedeni olabilir.

2. Yorgunluk: Bu dönem çocuğunun çok yorulduğu bir dönem olabilir. Anaokuluna başlamıştır, günlük aktiviteleri fazlalaşmıştır. Yorgunluk bazı becerilerde kontrolün azalmasına neden olabilir.

3. Heyecan: Çok fazla heyecanlanması çocuğunun idrar kesesi üzerindeki kontrolünü azaltabilir.

4. Ebeveyn baskısı: Çocuğuna tuvalet eğitimi konusunda baskı yapman onu zorlayıp yavaşlatabilir.

5. Konsantrasyon: Çocuğun oyun oynamaktan kendini alamadığı, heyecan verici başka bir aktiviteden vakit bulamadığı için lazımlığa konsantre olamıyor olabilir.

6. Sıkışma: Çocuğun tuvaletini fark ettiği halde hızlı hareket edemiyor olabilir.

7. Fiziksel sorunlar: İdrarda kan bulunması, ağrılı idrar yapma, gülerken altına kaçırma ya da idrar yolu enfeksiyonları söz konusu olabilir.


Erkek çocuğa tuvalet eğitimi nasıl verilir?

  • Çiş yapma eğitimine oturarak başlat.
  • Ayakta çiş yapmayı kendisi denemek isteyebilir. Babasından, televizyondan ya da anaokulunda arkadaşlarından görmüş olabilir. Denemesine izin ver.
  • Ayakta çiş yapmayı öğreteceğin zaman klozetin önüne minik bir tabure koy. Penisini doğru hizada tutup klozete yöneltebilecek seviyede durmalı.
  • Tuvaleti tıkamayacak şekilde içine ya da kolzetin teknesine kağıttan toplar atabilir, hedefi vurmaya çalışabilir. Bu tür tuvalet eğitimi oyunları erkek çocuklarında çok işe yarar.


Tuvalet eğitimi kaç gün sürer?

Pek çok anne gibi sen de tuvalet eğitiminin çok kısa sürede tamamlanmasını umut ediyorsun. Çocuğun tuvalet eğitimine çok hazır olabilir ve gerçekten birkaç günde tuvalet eğitiminin büyük bir kısmını tamamlayabilir. Genel olarak bebeklerde tuvalet eğitimi 3-6 ay arasında tamamlanır.

Bebeklere tuvalet eğitimi ne zaman verilir?

Çocukların idrar torbasının gelişimi 15-18 aylarda başlar. Çocuklar çişlerini geceleri daha az yaparken gündüzleri bu süre yaklaşık 3 saatte birdir. Bu süreç, 15 aylıktan 3 yaşına kadar değişebilir.

Tuvalet eğitimi için ideal yaş aralığı 2- 2,5 yaş arası. Fakat elbette bu zaman, çocuktan çocuğa göre değişebilir. Bebeklerde tuvalet eğitimi zamanını belirlerken yavrunun psikolojik olarak hazır olup olmadığına da dikkat etmen gerek.







28 Haziran 2020 Pazar

GEBELIKTE BESLENMENIN ÖNEMI / GEBELiKTE KiLO KAZANIMI NASIL OLMALIDIR?



  • Gebelik kadın için fizyolojik bir olaydır. Yetersiz ve dengesiz beslenme sonucu en çok etkilenen grup 5 yaş altı çocuklar gebe ve emzikli kadınlardır.

  • Annenin beslenme alışkanlıkları hem kendi, sağlığı açısından, hem de doğacak bebeği açısından büyük önem taşımaktadır. Dolayısıyla gebelikte, yeterli ve dengeli beslenme, hem anne açısından hem de bebek açısından son derece önemlidir.

  • Hamilelik süresince anne vücudunda, çeşitli fizyolojik değişiklikler olmaktadır. İlk aylardan sindirim ve emilimde değişiklikler olur.

  • Hamilelik ilerledikçe annenin besin ihtiyacı artar ve eğer bu ihtiyaç karşılanmazsa ; 
  1. Prematür doğumlar, ölü doğumlar. Neonatal ölümler görülebilir.
  2. Konjenital (doğuĢtan) malformasyonlar görülebilir (organ eksiklikleri )
  3. Zamanında doğdukları halde, rahim içi kötü beslenmeye bağlı düşük doğum ağırlıklı ve boyu eksik bebekler dünyaya gelebilir.

  • Annenin hastalıklara karşı direnci, azalır, çabuk hastalanır ve iyileşme süresi uzayabilir.

  • Anne ölümleri görülebilir.

  • Gebe kadın ağırlık kazanamaz, bazen zayıflayabilir. Vücudundaki besin ögelerinin dengesi bozulabillir ve çocuğun sağlığı olumsuz yönde etkilenebilir.

  • Gebe kadında anemi görülebilir.

  • Kalsiyum ve fosfor eksikliğine bağlı, kemik yumuşaması görülebilir.

  •  Gebelik toksemileri görülebilir (eklemsi-preeklemsi)

  • Eğer annenin hamileliğinden önce, yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı var ise hamileliği süresince, aynı alışkanlıkları sürdüreceğinden bir problem yaşanmaz; Ancak hamileliğinden önce yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı yok ise hamileliğinde özel bir diyet uygulaması gerebilir. Gebelik öncesi, anne zayıf ise düşük doğum ağırlıklı bebek doğurma riski yüksektir. 

  • Şişman ise hamilelik süresince 11 kg ağırlık kazansa bile normal ağırlıkta bir bebek doğurabilir.

  • Gebelik öncesi, ağırlık mümkün ise saptanmalı ve standartlara göre değerlendirilmelidir. Gebelikte kilo kazanımı mutlak izlenmelidir.



GEBELiKTE KiLO KAZANIMI NASIL OLMALIDIR?

Yetişkinlerde boya uygun vücut ağırlığını belirlemek için ‘Beden kitle indeksi’ adı verilen standart bir formül kullanılmaktadır.

Bu standart formül ile bireyin boya uygun vücut ağırlığını belirlemek mümkün olmaktadır.

BKİ (kg/m2) =  

vücut ağırlığı/boy uzunluğu 

BKİ (Beden Kitle İndeksi)

<19.9 ise zayıf 

20.0__24.9 ise normal 

25.0__29.9 ise hafif Şişman 

30.0__39.9 ise Şişman 

>40.0 ise ağır (ölümcül) Şişman


Bu değerlendirmeye göre; 

1. Normal ağırlıklı kadınlarda kilo kazanımı dokuz ay boyunca11-16 kg arasında

2. Fazla kilolu kadınlarda kilo kazanımı dokuz ay boyunca 9-15 kg arasında

3. Çok fazla kilolu kadınlarda kilo kazanımı 9 ay süresince 7-11 kg arasında

4. Adölesan gebelerde kilo kazanımı dokuz ay boyunca 16-18 kg arasında

5. İkiz gebeliklerde ise kilo kazanımı 16-20 kg arasında olabilir 



  • Gebelik öncesinde kadın Şişman ise annenin diyet kilo almasını önleyecek şekilde düzenlenir ve annenin kilo alması sağlanabilir. Ayrıca bu dönemde ağırlık kazanımı az olduğunda sütünün veriminin düşeceği anneye vurgulanmalıdır.


  • Gebelik öncesinde kadın Şişman ise annenin diyet kilo almasını önleyecek şekilde düzenlenmeli kalorisi yüksek gıdalar, unlu, Şekerli yiyecekler, yağ ve kızartmalar diyette kısıtlanmalı veya hiç verilmemelidir.


  • Annenin depolarını kullanması sağlanmalı, diyetine ekleme yapılmalı. Bu dönemde beslenmenin önemi anneye anlatılmalıdır.



GEBELİKTE ENERJİ (KALORİ) BESİN ÖĞESİ (PROTEİN, KARBONHİDRAT,YAĞ, VİTAMİN, MİNERAL İHTİYACININ) KARŞILANMASI

  • Gebelik ve emziklilik fizyolojik bir olaydır. Fetüs anneden aldığı besinlerle beslenir ve büyür . Bu nedenle anne aldığı besinlere fetüsün ihtiyacını da eklenmelidir.

  • Anne adayı gebeliği süresince hem kendi ihtiyacını hem de fetüsün ihtiyacını karşılamalı ve bebeğin sağlıklı bir şekilde dünyaya gelmesini sağlamalıdır.

GEBE KADIN ;

1. Kendi fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamak (besin öğesi ve enerji ihtiyacını)

2. Vücudundaki besin öğesi depolarını dengede tutmak

3. Anne karnındaki bebeğin sağlıklı büyümesini sağlamak

4. Yeterli süt oluşumu için gerekli besin ögesi ve enerji ihtiyacını karşılamak, dolayısıyla yeterli ve dengeli beslenmek zorundadır.


ENERJI ;

Gebelikte kadının enerji ihtiyacını aşağıdaki faktörler belirler,
  • Gebe kadının bazal metabolizmasındaki artış
  • Fiziksel aktivitesindeki değişiklikler
  • Fetüsün büyümesi(dokulara yardım ve destek)
Bu faktörlerden dolayı gebe kadının diyeti, enerji ve besin ögesi açısından yeterli ve dengeli olmalıdır.
Ortalama 2000-2300 kalorilik bir diyet gebe kadının enerji ihtiyacını karşılar.


ANNE ADAYI ;

  • BKİ düşük (19.8 ve altı) ve adölesan (ergenlik) döneminde ise gebe kadın zayıf olarak kabul edilir. Bu durumda, annenin kilo almasını sağlayacak bir beslenme düzeni oluşturulur. Enerji ekinde kısılama yapılmaz, ancak enerji ekine ilk üç ayda 250 kalori ve sonraki aylarda 300 kalori ekleme yapılmalıdır.


  • BKİ normal (19.9-26.0) kadınlarda ise, gebe kadının beslenme düzeni devam ettirilmeli, yeterli ve dengeli beslenmesi sağlanarak, normal enerji ihtiyacına ilk 3 ayda 130 kalori 4. ay ile 9. ay arasında ise 3000 kalori eklenmelidir.


  • BKİ yüksek (ĢiĢman) (26.1-29.0)ise ilk 3 ay düşük kalorili diyet uygulanmalıdır. 4. aydan sonra kısıtlama yapılmamalıdır. Diyet kısıtlaması 1500 altına düşürülmemelidir.

PROTEIN ;

Anne karnındaki fetüs proteini 8. haftadan sonra depolamaya başlar. Gebe kadının protein gereksinimi fetüsün büyümesi ile başlar, son aylarda bu gereksinim daha da artar.

Protein ihtiyacının karĢılanmaması durumunda, doğacak çocuğun ağırlığı boyu ve zeka gelişimi olumsuz yönde etkilenir. Gebelikte önerilen günlük protein miktar:

Kg ma + 1 gr + 20 gr dır.

ÖRNEK

Gebe kadın 65 kg ise

65x1=65 gr + 20 = 85 gr

65 kg olan bir gebe kadının günlük 

protein ihtiyacı 85 gr’ dır.

Bu ihtiyaç birinci kalite protein içeren hayvansal gıdalar ile , ikinci kalite (düşük kaliteli), kurubaklagiller , tahıllar ve kuru yemişler, sebze ve meyvelerden dengeli bir şekilde karşılanmalıdır. Fetüs 9 ayda 950 gr. Proteini depolanır.



KARBONHİDRAT ;

Günlük enerji ihtiyacın % 50-60’ı nı karbonhidratlarda karşılanmalıdır. Karbonhidrat ihtiyacı, posa içeriği yüksek besinlerden sağlanmalıdır. şekerli ve unlu besinler yerine komplex karbonhidratların tüketilmesi tercih edilmelidir.


YAĞ ;

Yağ ihtiyacı, annenin ve fetüsün ihtiyacını karşılayacak miktarda alınmalı, aynı zamanda alınan yağın damar ve kalp sağlığını koruyan yağlardan seçilmesine dikkat edilmelidir. Zeytinyağı, fındık yağı, mısır özü yağı, soya yağı tercih edilmelidir.

  

VİTAMİNLER ;

  • Gebelik döneminde suda eriyen vitaminlere gereksinim artmaktadır. Özellikle B1 (vtiamin) yönünden yetersiz beslenen annelerde düşükler yeni doğan kaybı ve ödemler görülebilir.

  • Folik asit gebelik döneminde yetersizliği en sık görülen vitamindir. Çünkü bu dönemde folik asit ihtiyacı artar. İhtiyacın karşılanmaması durumunda, annede megaloblastik anemi görülür.

  • Ayrıca folik asit yetersizliği, plesantanın ve fetüsün gelişimine zarar verir, düşük doğum ağırlıklı bebekler doğabilir, folik asit yetersizliği ile beslenen annelerin bebeklerinde omurga kanalının arka duvarının bir kısmının açık kalması (spina bifida) gibi doğum kusurlarına yol açabilir.

  • Yetersizlik folik asit içeren besinlerin tüketilmesi ve günde 400 mg folat alımı ile karşılanabilir. B6 ve niasin içeren besinlerin diyette bulunması ve tüketilmesi de bebeğin sağlıklı doğması açısından önemlidir.

  • Gebenin diyetinde C vitamini içeren besinlere yer verilmesi, gerekir. Annede C vitamini yetersizliği var ise doğan çocukta skorbüte meyil görülebilir C vitamini vücutta folik asidin emilimi için gereklidir, eksikliğinde folik asit emilime geçmez.

  • Ayrıca C vitamini, demir ve kalsiyumun vücutta kullanımı içinde gereklidir. Gebe kadının diyetinde C vitamini içeren besinlerin özenle seçilmesine hazırlanmasına, pişirilmesine ve saklanmasına gerekli önem verilmelidir.

Yağda eriyen vitaminler ;

( A,D,E,K) içeren besinlerin gebe kadının diyetinde fazla değişikliğe uğramadan yer alması önerilir.


MİNERALLER ;

  • Gebelik döneminde, iskeletin, kemiklerin dişlerin ve kanın yapımında görev alan kalsiyum, fosfor, demire ihtiyaç artar. İlk günlerden itibaren fetüs annedeki kalsiyumu kullanmaya başlar.

  • Annenin bu sürede, yeterli kalsiyum alması ve depolaması gereklidir. Anne yeterli kalsiyum almadığı zaman , fetüs annenin kemiklerindeki kalsiyumu çeker, bu duruma annenin kemikleri zayıflar, kemik yumuşaması görülür, fetüs dokuz ay boyunca 30 gr. kalsiyumu depolar.

  • Gece kadına ilk aylarda, 500 gr son aylarda 1 gr. Kalsiyum alması önerilir. Gebelikte, yiyeceklere ihtiyacı karşılanamayan tek mineral demirdir. Annede demir eksikliği var ise ve tedavi yapılmamışsa, bebek anemili doğar.

  • Annedeki sık doğumlar, besinlerle yeteri demir alınmaması. Vücutta C vitamini eksikliği, diyetin tahıl ada yağlı olması, anemiyi hazırlayan sebeplerdir anemisi olan gebe kadınlarda iştahsızlık, halsizlik, baş dönmesi ve ciltte solgunluk görülür.

  • Annede anemi var ise bu besinlerle bu ihtiyaç karşılanamıyorsa 3. aydan itibaren doktor kontrolünde düşük dozda demir ilaçları verilebilir. Bu ilaçların fetüsü ve anneye zarar vermediği ifade edilmektedir. 

  • Bu dönemde alınması gerekli önemli minerallerden biri de iyottur. Anne diyetinde, iyotlu besinlerin bulunmaması, fetüste troid yetersizliğine yol açar . Troid yetersizliği beyin ve sinir hücrelerini olumsuz yönde etkiler, kretenizm denilen, zihinsel gerilik-ölü doğumlar ağır işitme sorunları görülebilir.

  • Yetersizliği ortadan kaldırmak için en iyi yöntem iyotlu tuz kullanılmasıdır. Ayrıca deniz ürünlerini de hafta da 2-3 kez tüketilebilir.





GEBELERDE GÖRÜLEN SAĞLIK SORUNLARI



  • Gebelik döneminde sık yaşanan sağlık sorunları vardır. Her anne adayı gebeliği süresince bu sağlık sorunlarında birini veya bir kaçını bir arada yaşayabilmektedir. Genellikle bu dönemde demir ihtiyacı artar anne adayı gebelik öncesi ve süresinde, dengeli beslenmez, demir içeren besinleri yeterince tüketmez ise, demir eksikliğine bağlı anemi, folik asit yetersizliği var ise, folik asit yetersizliğine bağlı anemi vardır. Yapılan araştırmalarda, ülkemizde daha çok demir eksikliğine bağlı anemilerin yaşadığını göstermektedir. Ayrıca, yeterli kalsiyum fosfor ve D vitamini içeren besinleri tüketmeyen gebe kadınlarda, diş çürümeleri ve kemik yumuşaması (osteomalasia)gibi rahatsızlıklarda ortaya çıkabilir.




  • Gebe kadının, fiziksel aktivitesindeki azalma, hormonal değişiklikler, diyetinde yeterince posa içeren besinlerin bulunmaması ve yeterince su tüketilmesi sonucunda görülen kabızlıkta, gebelik döneminde anne adaylarının sık yaşadığı sorunlardan birisidir. Bu dönemde sebze ve meyvelere ve kurubaklagillere diyette yeterince yer verilirse vücudun su ihtiyacı da karşılanırsa, kabızlığı önlemek mümkün olabilir.





  • Gebelik döneminde, genetik yatkınlığa bağlı olarak ortaya çıkan diyabet hastalığı da görülebilir. Geçici hamilelik diyabeti denilen bu duruma plesantanın şeker hastalığına sebep olan hormonları üretmesi de etkili olmaktadır. Gebelik süresince görülen diyabet yüksek kan basıncına da neden olmaktadır. Diyabeti olan gebe kadınlar 4500 gr. Bebek doğurabilir. Gebeliğin sonlanması ile diyabete iyileşebilir.





  • Gebelik döneminde Pika ‘iştah sapması’ yada aşerme denilen dönemlerin de, bazı yiyeceklere karşı , tiksinti veya aşırı istek gelişebilir. Bazen de besin olmayan kil, toprak kül, kireç gibi maddelere karşılık istek görülebilir.



 


Bu tür maddelerin yenmesi, annede anemiye yol açar ve parazit görülebilir.



  • Gebelikte, sebebi tam bilinmeyen kadında gebeliğin 2. ayından sonra göz kapaklarında şişme, ayak ve ayak bileklerinde şişme, yüksek kan basıncı, görmede bulanıklık, bulantı, kusma, gibi rahatsızlıklar ortaya çıkar. Bu belirtilerle preeklemsi, adı verilen hastalığa ait belirtilerdir. Hastalık kontrol altına alınmadığı zaman anne ve bebeğin ölümüne sebep olur. Mutlak doktor kontrolü gerektiren ciddi bir durumdur.



FETÜSÜN GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER


*Annenin beslenmesi

Annenin diyetindeki eksiklikler çoğu zaman bebeğin genel durumunu ve ağırlığını etkiler. Gebe kadının kötü beslenmesi anne ve çocuğun sağlığını bir çok yönden olumsuz etkiler.



Yetersiz ve dengesiz beslenen annede çoğu zaman ;

  • Fötal kayıplar (Anne karnında ölümler)
  • Neonatal ölümler (7-28 günlük bebekler) 
  • Prematüre bebekler (36 haftadan önce canlı doğan bebekler) görülebilir. 
  • Ayrıca, annenin kötü beslenmesine bağlı bebeğin boy ve kilosunda, eksiklikler, ayrıca, zeka gelişiminde de gerilik görülebilmektedir.


*ENFEKSİYON HASTALIKLAR

Annede kızamıkçık hastalığına bağlı abortuslar (düşükler)ölü doğumlar, bebekte, konjenital (doğuştan) kalp rahatsızlıkları, işitme engeli , görme engeli ve zeka gerilikleri görülebilir.



*PATOLOJİK DURUMLAR (Sonradan ortaya çıkan) 

  • Annede kan basıncının yüksek olması, buna bağlı gebelik toksemileri (zehirlenmeler) sonucunda
  • Anne-bebek ölümleri 
  • Diyabet(şeker) hastalığı
  • Fazla sigara kullanımına bağlı prematüre bebeklerin doğması yada zamanında doğdukları halde boyu ve kilosu eksik bebeklerin dünya ya gelmesi
  • Annenin bilinçsizce ilaç kullanımı ve Plesenta yolu ile Fetus a zarar vermesi.
  • Annedeki duygusal değişiklikler 
  • Doğumda kullanılan ilaçlar
  • Fetüsün gelişimini etkileyen faktörlerdir.

GEBELİKTE GÖRÜLEN FİZYOLOJİK DEĞİŞİKLİKLER



*Sinir sistemi
  • Menepozda görülen ateş basmalarına rastlanır. Bazen anne yorucu bir iş yapmadığında bile yorulabilir. Halsizlik görülebilir. Çoğu zaman önemli bir durum değildir.
  • Gebelik döneminde, otonom sinir sisteminin dengesi bozulabilir . Bu durum kendini , kordiyovasküler ( Kalp atışında ) sistemde kendini gösterir. 


*Kan ve Dolaşım Sistemi
  • Kanın plazma (sıvı) kısmında % 50’lik bir artış beklenir. Buna karşılık hemoglobindeki düşüş, fizyolojik bir anemiyi ortaya çıkarır. Ancak bu durumda ‘ gebeye anemiktir demek doğru olmaz.. Bu durum gebelik dönemlerin de gerçek anemilerden (Kansızlık) ayırt edilmeli ve tedavisi yapılmalıdır.
  • Hormonal değişikliklere bağlı küçük ve büyük tansiyonda düşüşler görülebilir, bacaklarda varisler oluşur. Ayak bileklerinde, hafif ödemler görülür. Bunlar yaşanabilecek durumlardır ve kolayca kontrol altına alınabilir.


*Solunum Sistemindeki Değişiklikler
  • Anne bu dönemde, hem kendi hem de fetüs açısında bir adaptasyon (alışma) dönemi yaşar. Annenin bu dönemde oksijen gereksinimi artar. Bazen annede, burun tıkanıklığı, sinüzit belirtileri görülebilir.


*BÖBREK FONKSİYONLARINDAKİ DEĞİŞİKLİKLER

  • Metabolizmadaki değişiklikler, kan hacmindeki artış, besin öğesi alımındaki artış ve hormonlar böbrek fonksiyonlarını etkiler. 
  • İlk ve son aylarda sık idrara çıkma görülür . Ayrıca fetüse ait artık ürünlerin atımı da üriner sistemi etkileyen faktörlerden biridir.


*SİNDİRİM SİSTEMİNDEKİ DEĞİŞİKLİKLER

  • Gebelikteki fizyolojik değişiklerden biri de hormonlardaki değişiklerdir. Bu hormonal değişiklikler, kadında, iştah azalması veya artması bulantı, Öğürme, kusma, kabızlık gibi sindirim sistemi bozukluklarını ile ortaya çıkar. Bu durum annenin beslenmesini güçleştirir. İlk üç ay bulantı ve kusma görülebilir. Bu durum sabahları yenen, tuzlu, kraker, leblebi, posalı, yeşil yapraklı sebze ve meyvelerin yenilmesi ile de ortaya çıkan kabızlıkta düzeltilebilir.
  • Ayrıca gebe kadın bu dönemde sigara, fazla yemek yemek , yağlı, kızartma yiyecekler, gaz yapıcı içeceklerden, alkol ve kahveden uzak durmalı, yemekleri azar azar ve sık tüketmeli, uyurken başını yüksekte tutmalı, yemeklerden sonra yürüyüş yapılmalıdır.


*Hormonal Değişiklikler

  • Bu dönemde en fazla hormon salgılayan plesantanın kendisidir. Bu durum hem fetüsü besler. Hem de onun hormonlarını temin eder ve gebeliğin devamını sağlar. Ayrıca, troid, insülin, progesteron, ostrojen, gibi hormonların seviyelerinde değişiklikler olur.
  • Gebelikte, vücutta meydana gelen bütün fizyolojik değişikliklerin nedeni hormonlardır.


*Deride Görülen Değişiklikler

  • Hormonlara bağlı deride, renk değişikliği (pigmentasyon) görülür. Meme başı, genital organlar ve yüzde deride renginde koyulaşma görülebilir.


*Bazal Metabolizmada Değişiklikler

  • Gebeliğin 4. ayından itibaren bazal metabolizma doğuma kadar % 15-20’ lik bir artış gösterir.





 

25 Haziran 2020 Perşembe

MOLA UYGULAMASI NEDİR? NASIL UYGULANIR?






                                                            MOLA


                                       
Mola uygun davranışın ardından belirli bir süre pekiştirme kaynaklarından uzaklaştırılmasıdır. Mola, çocuk bakımından her türlü etkinliğin kısa bir süre durdurulmasıdır. Mola pekiştirmeye, ödüllendirmeye, ilgi göstermeye ara verilemesi demektir. Bu yöntemi uygulayarak,çocuğunuzu kötü davranışı sırasında içinde bulunduğu pekiştirici ya da haz verici durumdan çabucak uzaklaştırılıp, onun açısından hiç de pekiştirici olmayan, hoşlanılacak biryanı bulunmayan, sakin, sıkıcı biryere koyarsınız. Böylece onun mola sırasında,i lgi biçiminde veya başka biçimlerde ödül elde etmesini önlersiniz.

 Mola temelde iki biçimde uygulanır.

  • Pekiştireçlerin çocuktan uzaklaştırılması 
  • Çocuğun pekiştirme kaynaklarından uzaklaştırılması  




 Uygulamalı mola Yöntemi

İlk olarak çocuğunuzun olumsuz davranışlarını gözlemleyin. Hangi davranışın sönmesini istiyorsanız o davranışı hedef davranış olarak belirleyin. Çocuğa molayı anlatın, çocuk 2-4 yaş arasında ise ona uygulayarak anlatın. Artık davranışın ortaya çıkmasını bekleyebilirsiniz. Davranış ortaya çıktığında, anında müdahale etmeniz gerekmektedir, yani en fazla 10 saniye beklemeniz ve en fazla 10 kelime kullanarak (çocukla olumsuz iletişime girmeden) molayı uygulamanız gerekmektedir.

      Mola yöntemi çocuk açısından her türlü etkinliğin kısa bir süre durdurulmasıdır. Yani çocuğu bir süreliğine iletişimden mahrum bırakmaktır. Bu süre çocuğun yaşına göre belirlenir örneğin; çocuk 5 yaşında ise mola süresi de 5 dakikadır. Çocuğun molada kalma süresini belirleyeceğiniz bir çalar saatiniz olması gerekiyor. Bu süreyi belki siz unutabilirsiniz ama saat unutmaz, hem de çocuğun:_süre bittimi_ ne kadar kaldı… gibi sizinle iletişime girme çabalarını da engellemiş olursunuz.2-4 yaş arası çocuklar anne-babanın bulunduğu ortamda ve yüksek arkalıklı sandalyede mola uygulanmalıdır.4-12 yaş arası çocuklar için ayrı bir oda belirlenmelidir. Çocuğu bulunduğu ortamdan çabucak uzaklaştırıp, hoşlanılacak bir yanı bulunmayan, sakin bir yere koymaktır. Oyuncakların, televizyonun bulunmadığı, ama ısı, ışık açısından yeterli ortamlar, odanın bir köşesindeki duvara doğru çevrilmiş sandalye uygun mola ortamı oluşturabilir. Çocuk; mola aldığı her zaman bu belirlenmiş yere gelmelidir. Mola odasının psikolojik ve fiziksel olarak kendine zarar vereceği bir yerde olmaması gerekmektedir.

        Bu yöntemin en önemli yönü; çocuğun molanın bitimini beklerken kendi davranışlarını değerlendirme olanağı bulmasıdır. Mola yöntemiyle istenmeyen davranış çabucak zayıflar. Ana-babaların bu yöntemi öğrenip kullanmaları kolaydır ve bu arada ana-babalar çocuk için saldırgan olmayan, akla uygun bir model olurlar. Mola bittikten sonra ana-baba ve çocuk arasındaki ilişki çabucak normale döner. Mola yöntemi sayesinde sorunlu davranış anında durdurulmuş olur ve çocuk kendini denetleyebilmeyi öğrenir. Mola yöntemi çocuğun davranışının değiştirilmesine yardımcı olan etkin bir stratejidir. Ancak anne-babaların sıklıkla düştüğü bazı tuzaklar da mevcuttur.

        Mola yöntemini etkin bir şekilde kullanmaya gayret ederken aşağıdaki ipuçlarını aklınızda bulundurun:

     
 Hangi davranışlarda mola uygulanır ya da uygulanmaz:

Dalga geçme, başkasıyla alay etme, vızıldanma, ağlama, büyüklerine saygısızca davranmak, vurmak, çimdik atmak, tükürme, söz dinlememe, Vurmak. Öfke nöbetleri .Oyuncakları fırlatmak.Başkalarına tekme atmak ,ısırmak, tükürmek, çimdiklemek, saç çekmek, etrafındaki herhangi bir canlıya (bitki, hayvan…gibi) zarar verme gibi davranışlarda molayı uygulayabilirsiniz.
Çocukta çeşitli korkular varsa (gök gürültüsü, yalnızlık korkusu… gibi) ,parmak emme, tırnak yeme, kekeleme gibi davranışlar için mola yöntemi uygulanmamalıdır.


DİKKAT EDİLECEK NOKTALAR  


  • Çocuğa molanın ne olduğu açıklanmalıdır.
  • Çocuk istenmeyen davranıştan ve uyarılardan hemen sonra molaya gitmelidir. 
  • Çocuk molaya giderken veya götürülürken mola nedeni açıklanmalıdır. 
  • Mola bitiminde çocuğa haber verilmeli ve neden molaya gittiği sorulmalıdır. 
  • Molayı ne zaman kullanacağınızı iyi bilin. Molaya yol açacak davranışları önceden belirleyin ve bunları çocuğunuza söyleyin. Çocuk molayı sakinleşme ve davranışı hakkında düşünme şansı olarak görmelidir. Sakinleşme fırsatı anne-babalar içinde yararlı olabilecektir.  
  • Molayı hangi davranışlarda uygulayacağınızı iyi belirleyin. Mola görmezden gelinmesi mümkün olmayan saldırgan, zarar verici veya yıkıcı olan ve anında müdahale edilmesi gereken davranışlarda en faydalı olmaktadır.
  • Çocuklar davranışları ve ceza arasındaki bağlantıyı anlayabildiklerinden (vurursam molaya giderim) vurma, ısırma veya eşyaları fırlatma gibi davranışlarda iyi sonuç verir. 
  • Mola barışçı bir şekilde sorun çözümlemeyi öğrettiği için saldırgan davranışlarda özellikle faydalı olur. 
  • Öfke nöbetleri veya vızıldanma gibi genellikle görmezden gelinmesi mümkün olan, daha az zarar verici davranışlarda mola uygulanması gerekmez ve çoğunlukla fayda da sağlamaz. Söylediğinizde mutlaka uygulayın. !!!!!Tehdit edip uygulamamanız durumunda mola yöntemi işe yaramaz. 
  • Kendinizi sürekli olarak hemen durmazsan molaya gideceksin derken buluyor ancak nadiren molaya gönderiyorsanız, çocuğunuz bunun boş bir tehdit olduğunu öğrenmiş demektir. Boş tehditler de davranışın değiştirilmesi açısından hiçbir fayda getirmez. 
  • Tutarlı olmanız son derece önemlidir. Bir kez daha yaparsan molaya gideceksin derseniz ve davranış devam ederse, söylediğinizi hemen uygulayın! Ancak, daha önceden hangi davranışların molaya neden olacağını baştan çocuğunuzla konuştuğunuzdan, her zaman önceden uyarı yapmanız gerekli olmayabilir. 
  • Mola uygulamaya karar verdiyseniz, hiçbir özür, ağlama ya da pazarlık bu kararınızı değiştirmemelidir. 
  • Gerçekten mola verildiğinden emin olun. Çocuğunuz moladayken kaç kere su istedi ya da tuvalete gitti? Çocuklar çok akıllıdır ve mola sandalyesinden kalkabildikleri takdirde molanın o kadar da kötü, zor olmadığını hemen çözerler. 
  •  Mola, gerçekten mola olacak şekilde uygulanmalıdır. Çocuğunuz molada kalmayı reddediyorsa, mola süresince arkasında durarak, nazik ancak sıkı bir şekilde omuzlarından tutun. 
  •  Mola sırasında herhangi bir konuşma veya tartışma yapılmamalıdır. Sadece, örneğin kardeşini ısırdığın için moladasın, mola süresi bitince konuşabiliriz, diyebilirsiniz. 
  • Yer seçimini doğru yaptığınızdan emin olun. Mola çocuğu en sevdiği faaliyetlerden ve sizin dikkatinizden uzaklaştırdığı için işe yarar.
  • Mola için seçtiğiniz yer oturma odasının ortasındaysa ve çocuğunuz sandalyede oturduğu halde kendisini oturma odasında yaşananların bir parçası olarak hissedebiliyorsa mola işe yaramayacaktır.  




Mola sandalyesini nereye yerleştirmelisiniz?  



  • Mola sandalyesinin, boş duvar veya köşeye bakan, televizyonu veya başka kişileri izleyemeyeceği bir yerde durmasını sağlayın. Genellikle sandalye antreye veya bitişik odaya yerleştirilmekte ve böylece anne-baba çocuğu gözlemeye devam edebilmektedir. 
  • Daha küçük çocuklar anne-babadan ayrılmakta zorluk yaşayabilmektedir. Bu durumda sandalyeyi sizin bulunduğunuz odaya koyun, ancak çocukla göz temasında bulunmamaya özen gösterin. Mola sandalyesinde otururken hiçbir oyuncak almasına izin vermeyin.
  • Mola süresinin çok fazla olmamasına özen gösterin. Molayı çocuğun yaşı kadar dakika boyunca uygulayın. Örneğin 3 yaşındaki bir çocuk için 3 dakika gibi. Bu süreden sonra çocuklar esas olarak neden sandalyede oturduklarını unutmaktadırlar ve dolayısıyla da tekniğin ilgili davranışın değiştirilmesi açısından etkinliği azalmaktadır. 
  • Mola süresini tutmak için kurulabilir saatlerden faydalanabilirsiniz. Çocuğunuz objektif bir saate size olduğundan daha fazla itaat edecektir. Çocuğunuzun olumlu davranışlarını her zaman ödüllendirin. Örneğin oyuncaklarını paylaşmak veya siz telefon görüşmesi yaparken sessizce beklemek gibi, teşvik etmek istediğiniz bir davranışta bulunduğunda onu takdir edin. 
  • Bol bol fiziksel sevgi gösterin ve her gün en az 10-15 dakikayı onun sevdiği bir faaliyeti birlikte yaparak geçirin. 
  • Çocuğunuzun olumsuz davranışları ile değil, olumlu davranışları ile sizin dikkatinizi daha fazla çektiğini anlamasını sağlayın.  




Mola kullanımı için öneriler



  • Mola kullanımı, olumlu pekiştirme uygulaması ile eşleştirilmelidir.
  • Çocuk, bulunduğu ortamın ve etkinliklerin mola alanındakinden daha cazip olduğunu algılamalıdır.
  • Uygulayıcı mola uygulamasının etkisini değerlendirip etkisiz ise devam etmemelidir.
  • Uygulayıcı, mola tekniğini çocuktan kurtulma amacıyla kullanıp mola uygulamasını suiistimal etmemelidir.
  • Mola süresi çok uzun tutulmamalıdır.
  • Mola alanının pekiştirici özelliği olmamalıdır.
  • Mola saldırgan çocuklar için etkili olabilirken içine kapanık çocuklar için kullanılmamalıdır.


Molanın Avantajları 



  • Mola ve olumlu pekiştirme süreçlerini bir arada kullanmak kolaydır.
  • Mola süreçlerinin etkisi oldukça hızlıdır ve bu etki uzun sürelidir.
  • Çocuğu eğitim ortamından uzaklaştırmadan da mola uygulamaları yapılabilir.
  • Çok zorlayıcı davranışların (saldırganlık gibi) azaltılmasında önemli bir seçenektir.
  • Mola birçok kötü davranışı çabucak zayıflatır.
  • Bir kısım kötü davranışa da tamamen son verir. Onların yerini düzeltilmiş davranışlar alır.
  • Anne babaların bu yöntemi öğrenip kullanmaları kolaydır.
  • Anne babalar bu disiplin yöntemini kullanırken kendilerini daha az kızgın ve üzgün olduklarını belirtmektedirler.
  • Bu yöntemi kullanan anne babalar, çocuk için saldırgan olmayan,akla uygun bir model olurlar.
  • Mola bittikten sonra anne baba ile çocuk arasındaki ilişki çabucak normale döner.


Mola’nın potansiyel yan etkileri ve dezavantajları; 

  • Çocuğun pekiştireç bulamayacağı bir alana gönderilmesi, uygulayıcı için olumsuz pekiştirme etkisi yaratabilir. 
  • Mola süresi uygulayıcı tarafından uzatılarak, mola suiistimal edilebilir.
  • Çocuklar arasında ki bireysel farklılıklar dikkate alınmazsa, çocukların birinin diğerine karşı pekiştirilmesi ya da cezalandırılması olarak algılanabilir. 
  • Çocuk başka uygun olmayan davranışlar sergileyebilir. 
  • Çocuğun eğitim ortamından uzaklaştırılması akademik performansı olumsuz etkileyebilir. 












HEDEF DAVRANIŞ KAYIT TEKNİKLERİ


1- ABC KAYDI( ANEKTOD)

Davranış öncesi ve sonrasında neler olup bittiğine ilişkin, ayrıntılı biçimde veri toplamak için doğrudan gözlemlere yer veren kayıt türüdür. ABC kaydı ile hedef davranışa/davranışlara karar verilir.



ABC KAYIT FORMU ÖRNEĞİ 


ABC Kaydı Tutarken Dikkat Edilecek Noktalar


  • Gözlenen bireyin yaptığı ve söylediği her şeyi yazınız. 
  • Gözlenen bireye yapılan ve söylenen her şeyi yazınız.
  • Yorum yapmayınız ve gözlenemeyen olayları kaydetmeyiniz.
  • Gözlediğiniz davranışları sıklık ve sürelerine ilişkin yaklaşık süre ve sayıları kaydediniz. Gözlemlerinizi en az 3 oturum sürdürünüz.

ABC Kayıtlarında birden çok sayıda hedef davranış belirlendiyse ve bu davranışlar üzerinde aynı anda çalışılamıyorsa öğretmen bu davranışlardan sosyal açıdan öncelikli davranışı hedef davranış olarak belirler.

Bu durumda;

  • Sakınca derecesi,
  • İleride kullanılma olasılığı,
  • Süreğenlik derecesi,
  • Bireye pekiştireç sağlama olasılığı,
  • Başka davranışlar için ön koşul niteliği taşıması,
  • Değiştirme kolaylığı, 
  • Maliyetinin uygunluğu gibi noktalara dikkat edilerek hedef davranış belirlenir.



2- KALICI DAVRANIŞ ÜRÜNÜ KAYDI 

Haftalık hece testinde doğru sözcük sayısı, bilgisayar klavyesi ile yazılan doğru sözcük sayısı, öğrencinin resminde yer alan perspektif sayısı gibi pek çok akademik davranış kalıcı ürünü olan davranışlardır. Bu tür davranışların ürünleri kayıt edilir.

Kalıcı ürünleri ölçmek için dikkat edilmesi gereken üç ilke vardır:


  • Hedef davranışın her meydana gelişi aynı kalıcı ürünle sonuçlanmalıdır.
  • Kalıcı ürün yalnızca hedef davranışın sonucunda ortaya çıkmalıdır.
  • Eğer kalıcı ürünü kayıt ederken araç-gereç kullanılacaksa, bunlar hedef davranışı etkilememelidir. 


Kalıcı ürün kaydı yapılabilecek davranışlara örnekler:


  • Oturma odasında bırakılan eşya/giysi sayısı
  • Bulaşıkların yıkanıp yıkanmadığı
  • Oyuncakların yere atılıp atılmadığı
  • Lambaları söndürülüp söndürülmediği
  • Halının ya da yatağın ıslatılıp ıslatılmadığı
  • Çocuğun saçının taranıp taranmadığı
  • Hatalı üretilen parçalar
  • Yanlış park edilen araçlar
  • Şiddetli yağıştan sonra kar ve buzun temizlenip temizlenmediği



Önemli Not: Bir davranışı kayıt etmek için harcadığınız çaba o davranışı gerçekten değiştirme isteğiniz ile yakından ilgilidir.


3- FOTOĞRAF VE VİDEO İLE KAYIT 

Zaman zaman kalıcı ürünlerin daha da kalıcılığını sağlamak amacı ile fotoğraflar ve video kayıtları kullanılabilir.

Örneğin: Tırnak yeme davranışını değiştirmeyi hedefliyorsanız. Düzenli aralıklarla öğrencinin ellerinin fotoğrafını çekebilirsiniz. Tırnak boyunu cetvelle ölçerek kayıt eder. Fotoğraf kanıtlarını kullanabilirsiniz

Bir başka örnek olarak öğrencilerin legolarla yaptıkları ürünleri fotoğraflayabilirsiniz.



4- KONTROL LİSTELERİ İLE DAVRANIŞ KAYDI  

Öğretmenler tarafından kolayca kullanılabilir.

Ancak kontrol listeleri oluşturulurken davranış yaptı/yapmadı, doğru/yanlış, uygun/uygun değil gibi kategorilere ayrılmalıdır. Özellikle güvenlik gerektiren işlerin kaydında uygundur.

Çocukları kendi odalarını ya da masalarını temizlemeleri, bir tabağa yerleştirilecek yiyecekleri yeri ve sırası (yiyecek hazırlama) gibi davranışlar kayıt edilebilir.





DAVRANIŞ KAYDI TEKNİKLERİ  


1- Kesin kayıt teknikleri

a. Olay kaydı  

b. Süre kaydı 

c. Bekleme süresi kaydı 



a. Olay Kaydı: En pratik ve en kullanışlı kayıt etme süreçlerinden biri sıklık sayma ya da olay kaydıdır. Bu kayıt türünde gözlemci belirlenen gözlem zamanı boyunca oluşan davranışların kaç kez oluştuğunu sayar. 


Davranışları sayma; 


  • Davranışın açık başlangıç ve bitişi olduğunda oldukça kullanışlıdır. Eğer davranış bazen 10sn. Bazen de 10 dakika sürüyorsa olay kaydı bu tür davranışlar için uygun değildir.
  • Davranış çok sık meydana geliyorsa, davranışı bütün bir zaman diliminde izlemedikçe saymak mümkün değilse olay kaydı uygun değildir.


b. Süre Kaydı : Hedef davranışın ne kadar süre ile devam ettiğinin belirlenmesi amacıyla tutulan kayıtlardır. İki türü vardır.


  • Gözlem süresinde gerçekleşen her bir davranışın süresi kayıt edilebilir.
  • Gözlem süresinde gerçekleşen tüm davranışların toplam süresi kayıt edilebilir. 



Süre kaydı yaparken kronometreli ya da dijital bir saat en iyi araçtır. Zamanı gösteren video kayıtları incelenerek, süre kaydı yapılabilir.

          Süre kaydında, gözlemci davranışın tamamlanmasına en yakın saniye, dakika ya da çeyrek saati kayıt etmeyi tercih edebilir.


Süre kaydında;


  • Gözlem süreleri eşitse tepki süreleri doğrudan grafiğe işlenebilir.
  • Gözlem süreleri eşit değilse tepki oranı hesaplanır.
  • Teki oranı=tepki süresi/gözlem süresi 


c. Bekleme Süresi Kaydı 


Bazı durumlarda bir uyaranla davranışın başlaması ya da tamamlanması arasında geçen süreyi belirlemek önemlidir. Bekleme süresi kaydı süre kaydındaki ilkeler dikkate alınarak tutulur.

Örnekler:


  • Öğretmenin “yerine otur” demesinden sonra öğrencinin yerine oturması arasında geçen süre.
  • Bir lokantada yemeklerin sipariş edilmesinden sonra yemek servisi arasındaki süre.
  • Bir çağrının ulaşması ile cevaplanması arasındaki süre.
  • “odanı temizle” yönergesi ile işin tamamlanması arasındaki süre. (Sürenin uygun olmadığı durumlarda gerekebilir) 




Yaklaşık kayıt teknikleri 


a. Zaman aralığı kaydı


  • Bütüncül zaman aralığı kaydı
  • Kısmi(parçalı) zaman aralığı kaydı 

b. Anlık zaman örneklemi kaydı.



A- Zaman aralığı kaydı 

Gözlem süresi eşit zaman aralıklarına bölünerek, bu aralık içinde davranışın oluşup oluşmamasının kayıt edilmesidir. Örneğin: iki dakikalık bir gözlemde “Öğrencinin önündeki işe dikkat etmesi” kayıt ediliyor olsun,


Öğr. Gözlem süresinin %50’sinde işe dikkat etmiştir. 6/12 x 100= %50



Bütüncül Kayıt 

Belirlenen zaman aralığı süresince, davranış devam ediyorsa o davranış “var” kabul edilir. Davranış aralık süresince devam etmiyorsa “yok” kabul edilir.



Kısmi (parçalı) kayıt 

Belirlenen zaman arlığı içinde davranış gerçekleşmişse “var” kabul edilir. Davranışın gerçekleşme sayısı ya da süresi önemli değildir.



B- Anlık Zaman Örneklemi Kaydı 

Gözlem süresi 5 -10 dakikalık zaman aralıklarına bölünür ve zaman aralığı sonunda gözlenerek davranışın gerçekleşip gerçekleşmediği kayıt edilir.

Bu yöntem ile birden çok sayıda davranış aynı anda kayıt edilebilir.






UYGUN DAVRANIŞLARIN ARTTIRILMASI


PEKİŞTİRME

İzlediği davranışın gerçekleşme olasılığını arttıran veya davranışın sürmesini sağlayan uyaranların ortama eklenmesi veya çekilmesi sürecine pekiştirme denir.


 İki türü vardır;


  • Olumlu pekiştirme
  • Olumsuz pekiştirme.  



OLUMLU PEKİŞTİRME 

Olumlu pekiştirme, bir davranışı izleyen durumda ortama bir uyaranın eklenmesiyle o davranışın ileride yapılma olasılığının arttırılmasıdır.

Olumlu pekiştirmede yer alan uyarana pekiştirici uyaran ya da pekiştireç adı verilir.



OLUMSUZ PEKİŞTİRME 

Bir davranışı izleyen durumda ortamdaki itici uyaranın çekilmesiyle, o davranışın yapılma olasılığını artırılmasıdır. Örneğin: Açık pencereden gelen gürültünün işe dikkat davranışını engellemesi durumunda pencerenin kapatılması ile bu davranışın artması olumsuz pekiştirmedir.

Ortamda bir itici uyaranın varlığını gerektirdiği için eğitim ortamlarında sıkça yer verilmesi uygun değildir. Çünkü olumsuz pekiştirme itici uyaran üzeride yoğunlaşır. Dolayısıyla kaçma ve kaçınma davranışlarını artırır.



PEKİŞTİREÇLER İKİ BAŞLIK ALTINDA İNCELENEBİLİR. 


  • Öğrenilmemiş pekiştireçler (birincil pekiştireçler)
  • Öğrenilmiş pekiştireçler (ikincil pekiştireçler) 


Öğrenilmemiş pekiştireçler (birincil pekiştireçler) 

Doğal yaşamı sürdürmek için gerekli olan ve biyolojik önem taşıyan uyaranlardır. Bu uyaranlar öğrenilmemiştir ve yaşamsal önemleri vardır.Örneğin; yiyecekler, içecekler, barınma, uyku vb.

Not: yiyecek içecek türü pekiştireçler küçük çocuklarda ve işlevde bulunma düzeyi sınırlı olan bireylerde etkilidir ancak eğitim ve işlevde bulunma düzeyi arttıkça önemlerini yitirirler.



Öğrenilmemiş pekiştireçlerin özellikleri  


  • Etkileri bulundukları durumlara göre değişiklik gösterir. Örneğin;karnı tok bir çocuk için yiyecek etkili olmayabilir.
  • Sunulmaları iyi planlanmadığında “doygunluk” ya da “yoksunluk” yaratabilirler.
  • Pekiştireç olma özelliklerini hiçbir zaman yitirmezler çünkü yaşamsal ihtiyaçlardır.
  • Yiyecek pekiştireçleri diyetli birey için titizlikle seçilmelidir.
  • Doygunluğu ve hızlı tüketimi önlemek için az miktarda sunulmalıdırlar. 



Öğrenilmemiş Pekiştireçlerin Yarar ve sınırlılıkları 

 Yararları :

  • Öğretim gerektirmezler. Ancak ikincil pekiştireçlerle birlikte kullanılması önerilebilir. 


 Sınırlılıkları:


  • Doygunluk oluşturabileceğinden uzun süre etkili olmayabilir.
  • Her zaman her yerde kullanılması kolay olmayabilir, her zaman her yerde temini mümkün olmayabilir.



Öğrenilmiş pekiştireçler (ikincil pekiştireçler) 

Yaşamsal bir önem taşımamalarına rağmen davranışların arttırılmasında ve sürdürülmesinde etkili biçimde kullanılabilirler.

Bunlara koşullu pekiştireç de denir. Birincil pekiştireçlerle birlikte kullanıldıklarında bir süre sonra tek başlarına pekiştireç olma özelliği kazanırlar.

Örneğin; “Çok iyi yaptın”, “aferin” gibi sözcükler başlangıçta çocuk için bir şey ifade etmeyebilir. Fakat bunlar çikolata, bisküvi gibi öğrenilmemiş pekiştireçlerle sunulduklarında bir süre sonra birincil pekiştireçler olmaksızın da davranışı pekiştirirler. (Klasik Koşullanma)



Öğrenilmiş Pekiştireç Türleri: 


  • Sosyal pekiştireçler
  • Etkinlik pekiştireçleri
  • Nesnel Pekiştireçler
  • Sembol pekiştireçler: 

1. Sosyal pekiştireçler 


Sözsüz ifadeler: Gülümseme, alkışlama, baş ile onaylama, göz kırpma.

Bedensel iletişim: kucaklama, başını okşama, sırtını sıvazlama, yüzüne dokunma.

Sosyal ortamlarda yakınlık: Öğretmen masasının yakınına oturma, yemek saatinde yan yana oturma, birlikte sınıf panosunu yerleştirme.

Ayrıcalık tanıma:Bahçede oynamasına izin verme, sınıf defterini okul müdürüne götürme.

Övgü sözcükleri ya da sözcük grupları: aferin, ne kadar güzel, bunu sen mi yaptın, çok iyi bir iş v.b.



2-Etkinlik pekiştireçleri: 

Şarkı söylemek, yap-bozla oynamak, şiir okumak gibi sözel ya da bedensel bir uğraşı gerektirirler. (Az yeğlenen bir etkinliğin ardından çok yeğlenen bir etkinliğin yapılmasına izin vermek, az yeğlenen etkinliğin yapılmasını artırır. [Premack ilkesi])



3. Nesnel Pekiştireçler: 

Oyuncak ya da araç-gereç ve materyaller.



4. Sembol pekiştireçler:  

Kendi başlarına anlamı olmayan ama başka pekiştireçlere dönüştürülebilen sembollerdir. Para, gazete kuponları, yıldızlar, jeton gibi.



Öğrenilmiş Pekiştireçlerin Yararları ve sınırlılıkları 

Yarar:


  • Ulaşılması ve uygulanması her zaman her yerde kolaydır.
  • Kolayca çeşitlendirilebilir. Doğal ve sosyal ortamlarda da sağlanabilir.


Sınırlılık:

Birincil pekiştireçlerle birlikte kullanılarak öğretim sürecinden geçmesi durumu sınırlılık olarak ifade edilir ancak öğrenilmiş pekiştireçlerin yararı çok daha fazladır.



Pekiştirme kuralları 


  • Pekiştirme uygun davranışa bağımlı olmalıdır.
  • Pekiştirme uygun davranışın hemen ardından sunulmalıdır.
  • Programın başlangıç ve edinim aşamalarında davranış sürekli pekiştirilmelidir.
  • Etkili pekiştireçler kullanılmalı ve pekiştireçler çeşitlendirilmelidir.
  • Pekiştireçler etkili pekiştireç tarifeleri kullanılarak uygulanmalıdır.
  • Pekiştireçler uygulayıcı tarafından kolay bulunulabilmeli ve kullanımı kolay olmalıdır. 
  • Pekiştireç doygunluk sağlamamalıdır.
  • “Seni sevmem”,”Seni terk ederim”...vb. ifadeler pekiştireç olarak kullanılmamalı.
  • Pekiştireç öğrenci için etkili, yaşına cinsiyetine ve ilgilerine uygun olmalıdır.




DOWN SENDROMU NEDİR? BELİRTİLERİ NELERDİR?

DOWN SENDROMU NEDİR? Down sendromu genetik bir rahatsızlıktır. Sağlıklı insanlarda 2 tanesi eşey  kromozomu (XX veya XY) olmak üzere toplamd...

POPÜLER YAYINLAR