İÇİNDEKİLER
a) Kızamık (Rubeola, Morbili, Measles)
b) Kızamıkçık (Rubella)
c) Kabakulak
d) Difteri (Kuş palazı, Krup)
e) Boğmaca
f) Tetanoz (Çene kilitlenmesi)
g) Su Çiceği
h) Sarılık (Hepatit)
ı) Menenjit
i) Çocuk Felci
j) Tüberküloz (Verem)
k) Zatürree (Pnömoni)
l) Astım bronşit
A) KIZAMIK (rubeola,morbili,measles)
Kızamık infeksiyonu başlangıçta 3-5 gün süren hafif ateş ,gözlerde akıntı ,burun akıntısı gibi nezleye ait belirtilerden sonra 40.5 derecenin üzerine çıkan yüksek ateş,kas ve eklem ağrıları ve döküntü ile gözlenen virüs hastalığıdır.Başlıca üst solunum yolundan hava yolu ile yayılır.Ilımlı iklimlerde genelde kış sonlarında ve ilkbahar başlarında görülür.Başlangıçta deriden kabarık olmayan(maküler döküntü)24 saatte önce yüze ve boyuna yayılan,sonra kollara ve göğse yayıldığında tipik deriden hafif kabarık (makülopapüler döküntü) kızarıklıklar gösteren ve 3 günde tüm bedene yayılan döküntüler olur.
Döküntüler başladığı sıra ile solar ve yerlerinde hafif esmerimsi lekeler bırakır.
Hastalığın alındığı dönemden belirtiler ortaya çıkıncaya kadar geçen süre yaklaşık (İnkübasyon Dönemi) 10-12 gündür.Kızamığın başlangıcındaki en önemli belirti ağız içinde görülen ve tanı koydurucu olan koplik lekeleridir. Kızamıkta nezle döneminin 3 -7’inci günü , önce alından yüze ,kulak arkalarından boyuna inen ve gövdeye ,kol ve bacaklara yayılarak devam eden , kendine özgü kırmızı kabarık makül yada makülapapüler tarzda lekemsi bir görüntü görünür.
Hafif olgular evde tedavi edilir. Kızamık döküntüsü çıktıkdan sonraki dört gün boyunca hastanın oda kapısı kapalı tutulmalı ve hasta diğer kişilerden uzak tutulmalıdır.Yüksek ateş için ateş düşürücü ve kas ağrıları için ağrı kesici verilmelidir. Şiddetli vakalar derhal sağlık kuruluşuna götürülmelidir.
Ateşi düşürmek için parasetemol türevi ilaçlar tercih edilmelidir. Karaciğerde Reye Sentromu yapabileceğinden ağrı kesici olarak aspirin kullanımından kaçınılmalıdır. Öksürük için soğuk buhar verilmelidir. Deri kuru ve temiz tutulmalı banyo yaptırılmalıdır. Sıvı kaybı için bol su ve yumuşak besinler alması sağlanmalıdır. Hastanın eşyalarının ayrılmasına gerek yoktur.
B) KIZAMIKÇIK (Rubella)
Genellikle çocuk ve genç erişkinlerde görülen hafif döküntülü bir virüs infeksiyonudur.Baş ve gövdede, hızla deriden kabarık olmayan (maküler)döküntü gelişir ve birkaç günde kaybolur.Kızamıkçık infeksiyonu gebeliğin ilk trimsetrında geçirildiğinde mikrosefali, sağırlık,kalp anomanileri ,katarakt ve diş eksiklikleri gibi konjenital anomalilere neden olan önemli bir infeksiyondur.
Nadir olarak döküntüden önce hafif ateş,baş ağrısı,halsizlik,hafif nezle ve gözlerde akıntı kaşıntı görülür.Kızamıkçık döküntüleri yüzden başlar.Ancak gövdede döküntüler belirirken yüzdekiler kaybolur.Döküntüler 1-2 gün içinde gövdede kızıl döküntüsünü andıran iğne başı büyüklüğündedir ve tüm vücuda yayılır, 3.gün tüm döküntüler kaybolur.
İnfeksiyon alındıktan belirtiler ortaya çıkıncaya kadarki dönem (İnkübasyon Dönemi) ortalama 14-21 gündür.Döküntü başlangıcının yaklaşık 1 hafta öncesinden en az 4 gün sonrasına kadar büyük oranda bulaşıcıdır.
Döküntü başlangıcının yaklaşık bir hafta öncesinden en az dört gün sonrasına kadar büyük oranda bulaşıcıdır.Annenin gebeliği sırasında kapan ve Konjenital Sendorumu olan bebekler doğumlarından sonra aylarca virüsü bulaştırabilirler.Gebelik öncesi kadınların ve genç kızların taranması ve negatif olanlara kızamıkçık (Rubella) aşısının yapılması gereklidir. Gebelere canlı aşı yapılmaz.Aşılanan kadınlar aşıdan sonra 1-3 ay gebe kalmamalıdır.
Kızamıkçık olan çocuğun bakımında çocuğun rahatını sağlayıcı önlemler alınması gereklidir.Sağlık kuruluşuna başvurarak doktor önerisi ile hastanın ağrısı için parasetamol türevi ağrı kesici ilaçlar (Aneljezik),düşük seyirli ateş için ateş düşürücü (Antipiretik) verilmelidir. Bulaştırıcılık riski için damlacık izolasyon önlemleri gereklidir.Bu mikroorganizma havada asılı kaldığından uzak mesafelere taşınamamaktadır. Bu nedenle çocuğun odasının kapalı tutulması gerekli degildir. Ancak çocuğun 1 metre mesafesine yaklaşıldığında maske kullanılmalıdır.Hastanın eşyalarının ayrılmasına gerek yoktur.
C) KABAKULAK
Kabakulak , parotis bezi denilen tükürük bezlerinin şişmesine (İltihaplanmasına) neden olan myxovirüs parotitis virüsünün neden olduğu sıklıkla ilkbahar ve kış aylarında görülen bulaşıcı hastalıkdır.Özellikle vakaların %90’ı 14 yaşın altındaki aşısız çocuklardır. Hastalığı geçirenler yaşam boyu kalıcı bağışıklık kazanırlar. Mikrobun alındığı ve hastalık belirtileri ortaya çıkıncaya kadar geçen süre (İnkübasyon süresi) yaklaşık 16-18 gündür.
Kabakulağın belirtileri başlangıçta hafif ateş, baş ağrısı, iştahsızlık, halsizlik gibi hastalığa özel olmayan belirtilerdir.1-2 gün içerisinde parotis bezi bölgesinde şişlik , ağrı, hassasiyet ortaya çıkar. İlerleyen günlerde şişlik belirginleşerek çenenin açısını kaybettiği ve kulak kepçesinin yukarı dışa itildiği görülür.
Kabakulak virutik bir hastalık olduğu için tedavisi tamamen ateş, ağrı ve hassasiyet gibi semtomları rahatlatmaya yönelik ağrı için parasetamol türevi analjezik önerilir.Virutik hastalarda aspirin kullanımı karaçiğerde olumsuz etkisi nedeni ile önerilmemektedir.Ateş için ılık banyo yada silme banyo önerilir.Yüksek ateş devam ederse sağlık kuruluşuna götürülmelidir.Sıklıkla hafif seyirli olmakla beraber bazı olgularda erkek çocuklarında testislerde iltihaplanma ve şişlik (Orşit),kız çocuklarda yumurtalıklarda iltihaplanma (Ooforit),pancreatit,ensefalit,menenjit,işitme kayıpları,kalpte myokardit gibi komplikasyonlar gelişebilir.
Kabakulağın en önemli diğer bez dışı tutulumu santral sinir sistemi tutulumudur.Olguların % 1-10 kadarında menenjit gelişir.Menenjit gelişimi parotitle aynı anda olabileceği gibi,sonrasında da olabilir.Kabakulak menenjiti sıklıkla iyi seyirlidir.Kabakulağa bağlı Myokardit (Kalp Kasının İltihaplanması) gelişimi nadirdir.
Kabakulak hastalığı geçiren çocuğun bakımında bulaştırıcılık süresi (yaklaşık 10 gün)bitene kadar çocuğun ayrı odada olması gereklidir.Kabakulak mikrobu uzak mesafelere gidemediğinden odada kapısının kapalı tutulması şart değildir.Ancak 1 metre mesafesine yaklaşan kişilerin maske kullanması yada çocuğa maske takılması enfeksiyonun bulaşmaması için alınması gereken önlemlerdendir.
Çocukta aktivitenin kısıtlanması ve yatak istirahatı, ağrı kesici (Anejezik)testisin alttan desteklenerek yükseltilmesi (elevasyonu)önerilir. Ateşin düşmesi ile beş gün içinde orşit belirtileri de geriler.Orşit tek taraflı geçirildiğinde kalıcı kısırlık (streilite)riski yoktur. İleriki dönemde kadınlarda geçici kısırlık (İnfertilite) veya erken menopoz görülmesi nadirdir.Anne gebeliğinin ilk 3 ayında kabakulak geçirdiğinde bebeğin ölme olasılığı yüksektir.O nedenle aşısız kadınların gebelik öncesi dönemde aşılanmış olması önemlidir.
D) DİFTERİ (Kuş Palazı,Krup)
Halk arasında kuş palazı olarak anılan difteride bulaşıcı etken,Corynebacterium Diphtheriae basilidir. Basil,yüksek ısı ve antiseptiklere dayanıksızdır.Süt , su ve balgamda aylarca canlı kalabilir.Difteri basilinin en önemli özelliği dış toksin (Zehirli Madde ) üretmesidir.Basil vücuda girdikten sonra boğaza yerleşerek enfeksiyona karşı dokunun kendini savunma için gösterdiği reaksiyonla bölgesel infilamasyona neden olur.
Burada kuvvetli , yapışkan ,fibrin yapısında bir sıvı salgılar.Bu sıvı infilamasyon (infeksiyon) bölgesini çevreleyen grimsi bir zar tabakası oluşturur. Buna yalancı zar(psöudomembran) denir.Yalancı zar içerisinde bakteri daha kolay üreyip,çoğalarak daha fazla toksin salgılar.Toksin lenf yoluyla genel dolaşıma katılarak diğer organlarda da hastalık belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olur.
Hastalık etkeninin vücuda alındıktan, hastalık belirtilerinin görülmesine kadar geçen belirsiz süre ortalama 2-5 gündür. Dış toksinin vücuda yayılmasından 2-6 hafta sonra ise geç belirtileri ortaya çıkar. Bu dönemlerde bulaştırıcılık devam eder.
Difteri, boğazda oluşan yalancı zarın solunum yolunu tıkaması sonucu hava açlığı, duyu motor sinirlerde felçler,kalbin kası iltihabı (myokardit),aritmiler ve şok, böbrek iltihabı (nefrit),laringeal sinir felci,ciltte ülserli deri lezyonlarına neden olur. Tedavi antitoksin difteri serumunu kullanımı ve penisilin,eritromisin gibi antibiyotiklerin kullanılmasını içerir.
Antibiyotikler, organizmanın çoğalmasını ve toksin yapımını azaltır. Difteri toksini, hücrelere hızlı şekilde ve geriye dönüşsüz olarak bağlandığından antitoksik serumun etkili olabilmesi için toksin kan dolaşımında iken verilmesi gereklidir. Tedavide geç kalınmaması için, laboratuar sonuçlarının çıkması beklenmeden, klinik bulgular doğrultusunda tedaviye başlanılmalıdır. Faringeal difteride katı izolasyon, deri difterisinde temas izolasyonu yapılmalıdır. Solunum yolunda difterisi olan hastanın yanına hiç bir şekilde ziyaretçi alınmamalı, hastaya maske takılmalı ve yoğun bakım koşullarında izlenmelidir.
Deri difterisinde olan hastanın tuvaleti ve odası ayrılmalı, mutlaka kıyafet üzerinede bir koruyucu kıyafet daha olmalıdır. Atıklara eldivenle dokunulmalı, eldivenler odadan çıkmadan atılmalıdır. Eller sık yıkanmalıdır. Hastanın izalasyon süresi antibiyotik tedavisinden 24 saat sonra yada boğaz ve burundan 24 saat ara ile alınan kültürlerde difteri basilleri görülmeyinceye kadar, kültür yapılamıyorsa, uygun antibiyotik tedavisinin 14. gününden sonraya kadar sürdürülebilir. Bütün yakın temaslılardan kültür alınmalı ve 7 gün gözlem altında tutulmalıdır. Eğer kültür pozitifse antibiyotikle tedavi edilmelidir. Okul çocukları taşıyıcı olmadıkları belirleninceye kadar okuldan uzak tutulmalıdır. Öncelikle aşılı temaslılara bir doz difteri toksoid rapel ( booster-hatırlatma) dozu yapılmalıdır.
E) BOĞMACA (Pertusis)
Boğmacanın etkeni üst solunum yollarında öksürük ile saçılan damlacıklar yoluyla yayılan bir basil olan Bordetella Pertussis’tir. Mikroorganizma alındıkdan ortalama 6-21 gün sonra hastalığa özgü klinik bulgular ortaya çıkmaya başlar. Boğmaca, üst solunum yolu infeksiyonu belirtileri ile başlar ( kataral evre) şiddetli öksürük nöbetleri (paroksismal evre) ile devam eder. Boğmaca için en bulaştırıcı dönem, öksürük nöbetleri ortaya çıkmadan önceki kataral dönemdir; daha sonra bulaştırıcılık giderek azalır.
Öksürük; nöbet tarzında ve genellikle geceleri gelir. Birbiri ardına 5-10 öksürük oluşmaktadır. Nöbetler sırasında terleme, baş ve boyun venlerinde dolgunluk, bilinç bozukluğu ve konvülsif nöbetler görülebilir. 6 aydan küçük çocukların hastanede yatarak izlenmesi gerekmektedir. Büyük çocuklar evde bakılabilir. Çocukta solunum yollarındaki balgama yumuşatmak için bol su verilmelidir.
Öksürük nöbetlerinden kaçınmak için çocuk ağlatılmamalı, gereksinimleri zamanında karşılanmalıdır. Çocuğun istirahati sağlanmalı, havadar, sessiz, nemli ve aydınlık bir odada izlenmeli, ziyaretçi kısıtlanmalıdır. Beslenme öksürük nöbeti geçtikden yarım saat sonraya bırakılmalı, sık ve az miktarlarda yapılmalıdır. Antibiyotikle tedavi edilebilir. İlaçların düzenli kullanımı ve dozu anneye öğretilmelidir. Boğmacalı çocuk tedaviden 5 gün sonra kreş yada okuluna devam edebilir. Boğmaca, bildirimi zorunlu hastalıklar içinde yer alır.
F) TETANOZ (Çene Kilitlenmesi)
Etkeni , clostridium tetani basilidir. Tetanoz , kirli yaralar yada paslı çivi batması vb. travma sonucu oluşur. Yeni doğanda görülen tetanoz Neonatorum ise çoğunlukla göbek kordonu enfeksiyonu sonucu oluşur. Tetanozun kişiden kişiye bulaştırıcılığı gösterilememiştir. Hastalığın alınıp belirtiler ortaya çıkıncaya kadar geçen süre 3 -21 gündür.
Yeni doğan bebeklerde bazı bölgelerde geleneksel olarak altına kum bağlama göbek kordonunun enfekte olmasına neden olan yaşamın ilk 5 , 10 gününde yeni doğan tetanozunun görülmesine neden olur. Hastalığın belirtilerinin görülmeye başlayıncaya kadar geçen süre ne kadar kıyasla (inkübasyon süresi) kısaldıkça hastalığın seyiri kötüleşir. Genellikle bebekte emmede güçlükle başlar,yaşamın ilk iki gününde normal emen ve ağlayan bir yeni doğanda 3-28 günler arası emme güçlüğü ve katılık veya komvulsiyonların veya her ikisinin birden görülmesi tetanos belirtisi olarak ele alınmalıdır.
Hastalarda tipik görüntü olarak sırt kaslarındaki kasılma sonucu gövdenin öne doğru kavis göstermesi baş ve bacakların arkaya bükülmesi, tüfek tetiği pozisyonu (Opisthotonus pozisyonu ) ve yüz kaslarının kasılması sonucu sırıtış görünümü görülür. Apne nöbetleri (Solunum tutulması),şok ve akciğer sorunları sıktır. İyileşme dört hafta kadar sürer.
Tetanoz antitoksini (tetanoza karşı hazır serum ) ile tedavi edilmezse hastada solunum kaslarının tutulumu sonucu solunum yolunda daralma (Laringospazm ) gelişerek kaydedilebilir. Bebeğin kasılmasını önlemek için hastanede sessiz,fazla ışık olmayan odaya alınması , kasılmaların önlenmesi için sakinleştirilmesi ve hava yollarının açık tutulması en önemli bakım yaklaşımıdır. 10 günlük antibiyotik (penisilin tedavisi) tedavisi uygulanmalıdır.
Tetanoz doğal olarak bağışıklık sağlanamayan ancak uygun aşılama ile tam olarak önlenebilen bir hastalıktır. Tetanoz aşısı toksoid aşıdır. Koruyuculuğu %95 ‘ dir. Her 10 yılda bir aşı tekrarı yapılmalıdır. Gebelerde tetanoz aşısı yeni doğan tetanozu önlemek için yapılmalıdır. Tetanoz toksoid aşısının gebelerde Anomali yapma riski (teratojenik olma ) bulunmamaktadır.
Bu yüzden çocukluğunda hiç aşılanmamış gebelere gebeliğin 6. ve 7. aylarında birer doz olarak iki kez tetanoz aşısı yapılmaktadır. Bu iki aşı ile aşıdan 15 gün sonra başlayan 3 yıllık koruma sağlanır . 3’ üncü aşı 2’nci den 6 ay sonra yapılır ve 5 yıl koruma sağlar. 4 ‘üncü aşı bundan 1 yıl sonra yapılır ve 10 yıllık koruma sağlar. Daha sonra 10 yılda bir aşı tekrarı yapılır. Toplumu korumak için son aşıları 10 yıldan önce yapılmış olanlara tetanoz aşısı yapılmalıdır.
a) Kızamık (Rubeola, Morbili, Measles)
b) Kızamıkçık (Rubella)
c) Kabakulak
d) Difteri (Kuş palazı, Krup)
e) Boğmaca
f) Tetanoz (Çene kilitlenmesi)
g) Su Çiceği
h) Sarılık (Hepatit)
ı) Menenjit
i) Çocuk Felci
j) Tüberküloz (Verem)
k) Zatürree (Pnömoni)
l) Astım bronşit
A) KIZAMIK (rubeola,morbili,measles)
Kızamık infeksiyonu başlangıçta 3-5 gün süren hafif ateş ,gözlerde akıntı ,burun akıntısı gibi nezleye ait belirtilerden sonra 40.5 derecenin üzerine çıkan yüksek ateş,kas ve eklem ağrıları ve döküntü ile gözlenen virüs hastalığıdır.Başlıca üst solunum yolundan hava yolu ile yayılır.Ilımlı iklimlerde genelde kış sonlarında ve ilkbahar başlarında görülür.Başlangıçta deriden kabarık olmayan(maküler döküntü)24 saatte önce yüze ve boyuna yayılan,sonra kollara ve göğse yayıldığında tipik deriden hafif kabarık (makülopapüler döküntü) kızarıklıklar gösteren ve 3 günde tüm bedene yayılan döküntüler olur.
Döküntüler başladığı sıra ile solar ve yerlerinde hafif esmerimsi lekeler bırakır.
Hastalığın alındığı dönemden belirtiler ortaya çıkıncaya kadar geçen süre yaklaşık (İnkübasyon Dönemi) 10-12 gündür.Kızamığın başlangıcındaki en önemli belirti ağız içinde görülen ve tanı koydurucu olan koplik lekeleridir. Kızamıkta nezle döneminin 3 -7’inci günü , önce alından yüze ,kulak arkalarından boyuna inen ve gövdeye ,kol ve bacaklara yayılarak devam eden , kendine özgü kırmızı kabarık makül yada makülapapüler tarzda lekemsi bir görüntü görünür.
Hafif olgular evde tedavi edilir. Kızamık döküntüsü çıktıkdan sonraki dört gün boyunca hastanın oda kapısı kapalı tutulmalı ve hasta diğer kişilerden uzak tutulmalıdır.Yüksek ateş için ateş düşürücü ve kas ağrıları için ağrı kesici verilmelidir. Şiddetli vakalar derhal sağlık kuruluşuna götürülmelidir.
Ateşi düşürmek için parasetemol türevi ilaçlar tercih edilmelidir. Karaciğerde Reye Sentromu yapabileceğinden ağrı kesici olarak aspirin kullanımından kaçınılmalıdır. Öksürük için soğuk buhar verilmelidir. Deri kuru ve temiz tutulmalı banyo yaptırılmalıdır. Sıvı kaybı için bol su ve yumuşak besinler alması sağlanmalıdır. Hastanın eşyalarının ayrılmasına gerek yoktur.
B) KIZAMIKÇIK (Rubella)
Genellikle çocuk ve genç erişkinlerde görülen hafif döküntülü bir virüs infeksiyonudur.Baş ve gövdede, hızla deriden kabarık olmayan (maküler)döküntü gelişir ve birkaç günde kaybolur.Kızamıkçık infeksiyonu gebeliğin ilk trimsetrında geçirildiğinde mikrosefali, sağırlık,kalp anomanileri ,katarakt ve diş eksiklikleri gibi konjenital anomalilere neden olan önemli bir infeksiyondur.
Nadir olarak döküntüden önce hafif ateş,baş ağrısı,halsizlik,hafif nezle ve gözlerde akıntı kaşıntı görülür.Kızamıkçık döküntüleri yüzden başlar.Ancak gövdede döküntüler belirirken yüzdekiler kaybolur.Döküntüler 1-2 gün içinde gövdede kızıl döküntüsünü andıran iğne başı büyüklüğündedir ve tüm vücuda yayılır, 3.gün tüm döküntüler kaybolur.
İnfeksiyon alındıktan belirtiler ortaya çıkıncaya kadarki dönem (İnkübasyon Dönemi) ortalama 14-21 gündür.Döküntü başlangıcının yaklaşık 1 hafta öncesinden en az 4 gün sonrasına kadar büyük oranda bulaşıcıdır.
Döküntü başlangıcının yaklaşık bir hafta öncesinden en az dört gün sonrasına kadar büyük oranda bulaşıcıdır.Annenin gebeliği sırasında kapan ve Konjenital Sendorumu olan bebekler doğumlarından sonra aylarca virüsü bulaştırabilirler.Gebelik öncesi kadınların ve genç kızların taranması ve negatif olanlara kızamıkçık (Rubella) aşısının yapılması gereklidir. Gebelere canlı aşı yapılmaz.Aşılanan kadınlar aşıdan sonra 1-3 ay gebe kalmamalıdır.
Kızamıkçık olan çocuğun bakımında çocuğun rahatını sağlayıcı önlemler alınması gereklidir.Sağlık kuruluşuna başvurarak doktor önerisi ile hastanın ağrısı için parasetamol türevi ağrı kesici ilaçlar (Aneljezik),düşük seyirli ateş için ateş düşürücü (Antipiretik) verilmelidir. Bulaştırıcılık riski için damlacık izolasyon önlemleri gereklidir.Bu mikroorganizma havada asılı kaldığından uzak mesafelere taşınamamaktadır. Bu nedenle çocuğun odasının kapalı tutulması gerekli degildir. Ancak çocuğun 1 metre mesafesine yaklaşıldığında maske kullanılmalıdır.Hastanın eşyalarının ayrılmasına gerek yoktur.
C) KABAKULAK
Kabakulak , parotis bezi denilen tükürük bezlerinin şişmesine (İltihaplanmasına) neden olan myxovirüs parotitis virüsünün neden olduğu sıklıkla ilkbahar ve kış aylarında görülen bulaşıcı hastalıkdır.Özellikle vakaların %90’ı 14 yaşın altındaki aşısız çocuklardır. Hastalığı geçirenler yaşam boyu kalıcı bağışıklık kazanırlar. Mikrobun alındığı ve hastalık belirtileri ortaya çıkıncaya kadar geçen süre (İnkübasyon süresi) yaklaşık 16-18 gündür.
Kabakulağın belirtileri başlangıçta hafif ateş, baş ağrısı, iştahsızlık, halsizlik gibi hastalığa özel olmayan belirtilerdir.1-2 gün içerisinde parotis bezi bölgesinde şişlik , ağrı, hassasiyet ortaya çıkar. İlerleyen günlerde şişlik belirginleşerek çenenin açısını kaybettiği ve kulak kepçesinin yukarı dışa itildiği görülür.
Kabakulak virutik bir hastalık olduğu için tedavisi tamamen ateş, ağrı ve hassasiyet gibi semtomları rahatlatmaya yönelik ağrı için parasetamol türevi analjezik önerilir.Virutik hastalarda aspirin kullanımı karaçiğerde olumsuz etkisi nedeni ile önerilmemektedir.Ateş için ılık banyo yada silme banyo önerilir.Yüksek ateş devam ederse sağlık kuruluşuna götürülmelidir.Sıklıkla hafif seyirli olmakla beraber bazı olgularda erkek çocuklarında testislerde iltihaplanma ve şişlik (Orşit),kız çocuklarda yumurtalıklarda iltihaplanma (Ooforit),pancreatit,ensefalit,menenjit,işitme kayıpları,kalpte myokardit gibi komplikasyonlar gelişebilir.
Kabakulağın en önemli diğer bez dışı tutulumu santral sinir sistemi tutulumudur.Olguların % 1-10 kadarında menenjit gelişir.Menenjit gelişimi parotitle aynı anda olabileceği gibi,sonrasında da olabilir.Kabakulak menenjiti sıklıkla iyi seyirlidir.Kabakulağa bağlı Myokardit (Kalp Kasının İltihaplanması) gelişimi nadirdir.
Kabakulak hastalığı geçiren çocuğun bakımında bulaştırıcılık süresi (yaklaşık 10 gün)bitene kadar çocuğun ayrı odada olması gereklidir.Kabakulak mikrobu uzak mesafelere gidemediğinden odada kapısının kapalı tutulması şart değildir.Ancak 1 metre mesafesine yaklaşan kişilerin maske kullanması yada çocuğa maske takılması enfeksiyonun bulaşmaması için alınması gereken önlemlerdendir.
Çocukta aktivitenin kısıtlanması ve yatak istirahatı, ağrı kesici (Anejezik)testisin alttan desteklenerek yükseltilmesi (elevasyonu)önerilir. Ateşin düşmesi ile beş gün içinde orşit belirtileri de geriler.Orşit tek taraflı geçirildiğinde kalıcı kısırlık (streilite)riski yoktur. İleriki dönemde kadınlarda geçici kısırlık (İnfertilite) veya erken menopoz görülmesi nadirdir.Anne gebeliğinin ilk 3 ayında kabakulak geçirdiğinde bebeğin ölme olasılığı yüksektir.O nedenle aşısız kadınların gebelik öncesi dönemde aşılanmış olması önemlidir.
D) DİFTERİ (Kuş Palazı,Krup)
Halk arasında kuş palazı olarak anılan difteride bulaşıcı etken,Corynebacterium Diphtheriae basilidir. Basil,yüksek ısı ve antiseptiklere dayanıksızdır.Süt , su ve balgamda aylarca canlı kalabilir.Difteri basilinin en önemli özelliği dış toksin (Zehirli Madde ) üretmesidir.Basil vücuda girdikten sonra boğaza yerleşerek enfeksiyona karşı dokunun kendini savunma için gösterdiği reaksiyonla bölgesel infilamasyona neden olur.
Burada kuvvetli , yapışkan ,fibrin yapısında bir sıvı salgılar.Bu sıvı infilamasyon (infeksiyon) bölgesini çevreleyen grimsi bir zar tabakası oluşturur. Buna yalancı zar(psöudomembran) denir.Yalancı zar içerisinde bakteri daha kolay üreyip,çoğalarak daha fazla toksin salgılar.Toksin lenf yoluyla genel dolaşıma katılarak diğer organlarda da hastalık belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olur.
Hastalık etkeninin vücuda alındıktan, hastalık belirtilerinin görülmesine kadar geçen belirsiz süre ortalama 2-5 gündür. Dış toksinin vücuda yayılmasından 2-6 hafta sonra ise geç belirtileri ortaya çıkar. Bu dönemlerde bulaştırıcılık devam eder.
Difteri, boğazda oluşan yalancı zarın solunum yolunu tıkaması sonucu hava açlığı, duyu motor sinirlerde felçler,kalbin kası iltihabı (myokardit),aritmiler ve şok, böbrek iltihabı (nefrit),laringeal sinir felci,ciltte ülserli deri lezyonlarına neden olur. Tedavi antitoksin difteri serumunu kullanımı ve penisilin,eritromisin gibi antibiyotiklerin kullanılmasını içerir.
Antibiyotikler, organizmanın çoğalmasını ve toksin yapımını azaltır. Difteri toksini, hücrelere hızlı şekilde ve geriye dönüşsüz olarak bağlandığından antitoksik serumun etkili olabilmesi için toksin kan dolaşımında iken verilmesi gereklidir. Tedavide geç kalınmaması için, laboratuar sonuçlarının çıkması beklenmeden, klinik bulgular doğrultusunda tedaviye başlanılmalıdır. Faringeal difteride katı izolasyon, deri difterisinde temas izolasyonu yapılmalıdır. Solunum yolunda difterisi olan hastanın yanına hiç bir şekilde ziyaretçi alınmamalı, hastaya maske takılmalı ve yoğun bakım koşullarında izlenmelidir.
Deri difterisinde olan hastanın tuvaleti ve odası ayrılmalı, mutlaka kıyafet üzerinede bir koruyucu kıyafet daha olmalıdır. Atıklara eldivenle dokunulmalı, eldivenler odadan çıkmadan atılmalıdır. Eller sık yıkanmalıdır. Hastanın izalasyon süresi antibiyotik tedavisinden 24 saat sonra yada boğaz ve burundan 24 saat ara ile alınan kültürlerde difteri basilleri görülmeyinceye kadar, kültür yapılamıyorsa, uygun antibiyotik tedavisinin 14. gününden sonraya kadar sürdürülebilir. Bütün yakın temaslılardan kültür alınmalı ve 7 gün gözlem altında tutulmalıdır. Eğer kültür pozitifse antibiyotikle tedavi edilmelidir. Okul çocukları taşıyıcı olmadıkları belirleninceye kadar okuldan uzak tutulmalıdır. Öncelikle aşılı temaslılara bir doz difteri toksoid rapel ( booster-hatırlatma) dozu yapılmalıdır.
E) BOĞMACA (Pertusis)
Boğmacanın etkeni üst solunum yollarında öksürük ile saçılan damlacıklar yoluyla yayılan bir basil olan Bordetella Pertussis’tir. Mikroorganizma alındıkdan ortalama 6-21 gün sonra hastalığa özgü klinik bulgular ortaya çıkmaya başlar. Boğmaca, üst solunum yolu infeksiyonu belirtileri ile başlar ( kataral evre) şiddetli öksürük nöbetleri (paroksismal evre) ile devam eder. Boğmaca için en bulaştırıcı dönem, öksürük nöbetleri ortaya çıkmadan önceki kataral dönemdir; daha sonra bulaştırıcılık giderek azalır.
Öksürük; nöbet tarzında ve genellikle geceleri gelir. Birbiri ardına 5-10 öksürük oluşmaktadır. Nöbetler sırasında terleme, baş ve boyun venlerinde dolgunluk, bilinç bozukluğu ve konvülsif nöbetler görülebilir. 6 aydan küçük çocukların hastanede yatarak izlenmesi gerekmektedir. Büyük çocuklar evde bakılabilir. Çocukta solunum yollarındaki balgama yumuşatmak için bol su verilmelidir.
Öksürük nöbetlerinden kaçınmak için çocuk ağlatılmamalı, gereksinimleri zamanında karşılanmalıdır. Çocuğun istirahati sağlanmalı, havadar, sessiz, nemli ve aydınlık bir odada izlenmeli, ziyaretçi kısıtlanmalıdır. Beslenme öksürük nöbeti geçtikden yarım saat sonraya bırakılmalı, sık ve az miktarlarda yapılmalıdır. Antibiyotikle tedavi edilebilir. İlaçların düzenli kullanımı ve dozu anneye öğretilmelidir. Boğmacalı çocuk tedaviden 5 gün sonra kreş yada okuluna devam edebilir. Boğmaca, bildirimi zorunlu hastalıklar içinde yer alır.
F) TETANOZ (Çene Kilitlenmesi)
Etkeni , clostridium tetani basilidir. Tetanoz , kirli yaralar yada paslı çivi batması vb. travma sonucu oluşur. Yeni doğanda görülen tetanoz Neonatorum ise çoğunlukla göbek kordonu enfeksiyonu sonucu oluşur. Tetanozun kişiden kişiye bulaştırıcılığı gösterilememiştir. Hastalığın alınıp belirtiler ortaya çıkıncaya kadar geçen süre 3 -21 gündür.
Yeni doğan bebeklerde bazı bölgelerde geleneksel olarak altına kum bağlama göbek kordonunun enfekte olmasına neden olan yaşamın ilk 5 , 10 gününde yeni doğan tetanozunun görülmesine neden olur. Hastalığın belirtilerinin görülmeye başlayıncaya kadar geçen süre ne kadar kıyasla (inkübasyon süresi) kısaldıkça hastalığın seyiri kötüleşir. Genellikle bebekte emmede güçlükle başlar,yaşamın ilk iki gününde normal emen ve ağlayan bir yeni doğanda 3-28 günler arası emme güçlüğü ve katılık veya komvulsiyonların veya her ikisinin birden görülmesi tetanos belirtisi olarak ele alınmalıdır.
Hastalarda tipik görüntü olarak sırt kaslarındaki kasılma sonucu gövdenin öne doğru kavis göstermesi baş ve bacakların arkaya bükülmesi, tüfek tetiği pozisyonu (Opisthotonus pozisyonu ) ve yüz kaslarının kasılması sonucu sırıtış görünümü görülür. Apne nöbetleri (Solunum tutulması),şok ve akciğer sorunları sıktır. İyileşme dört hafta kadar sürer.
Tetanoz antitoksini (tetanoza karşı hazır serum ) ile tedavi edilmezse hastada solunum kaslarının tutulumu sonucu solunum yolunda daralma (Laringospazm ) gelişerek kaydedilebilir. Bebeğin kasılmasını önlemek için hastanede sessiz,fazla ışık olmayan odaya alınması , kasılmaların önlenmesi için sakinleştirilmesi ve hava yollarının açık tutulması en önemli bakım yaklaşımıdır. 10 günlük antibiyotik (penisilin tedavisi) tedavisi uygulanmalıdır.
Tetanoz doğal olarak bağışıklık sağlanamayan ancak uygun aşılama ile tam olarak önlenebilen bir hastalıktır. Tetanoz aşısı toksoid aşıdır. Koruyuculuğu %95 ‘ dir. Her 10 yılda bir aşı tekrarı yapılmalıdır. Gebelerde tetanoz aşısı yeni doğan tetanozu önlemek için yapılmalıdır. Tetanoz toksoid aşısının gebelerde Anomali yapma riski (teratojenik olma ) bulunmamaktadır.
Bu yüzden çocukluğunda hiç aşılanmamış gebelere gebeliğin 6. ve 7. aylarında birer doz olarak iki kez tetanoz aşısı yapılmaktadır. Bu iki aşı ile aşıdan 15 gün sonra başlayan 3 yıllık koruma sağlanır . 3’ üncü aşı 2’nci den 6 ay sonra yapılır ve 5 yıl koruma sağlar. 4 ‘üncü aşı bundan 1 yıl sonra yapılır ve 10 yıllık koruma sağlar. Daha sonra 10 yılda bir aşı tekrarı yapılır. Toplumu korumak için son aşıları 10 yıldan önce yapılmış olanlara tetanoz aşısı yapılmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
1. Yapılan yorumun içerik ile ilgili olmasına dikkat ediniz.
2. Lütfen yorumlarınızda yazım ve dil bilgisi kurallarına uymaya çalışın.
3. Yorumlar sorulara ve içerik önerilere açıktır.