Çocuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çocuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Eylül 2020 Perşembe

Çocuklara tuvalet eğitimi nasıl verilir? Kaç gün sürer? Yapılması vs. Yapılmaması Gerekenler Nelerdir?










Çocuklara tuvalet eğitimi nasıl verilir?

  • Tuvalet alışkanlığı konusunda çocuğuna kitaplar oku. Kullanacağı malzemeleri, eşyaları tanıt. Külot, lazımlık, sifon, çiş, kaka gibi terimler hakkında bilgisinin olmasını sağla.
  • Sırasıyla yapılması gerekenler konusunda tuvalet eğitimi kartlarından tuvalete girme, soyunma, tuvaleti yapma ve temizlenme sırası hakkında fikir edinmesine yardımcı ol.
  • Kitap ve kartların yanında tuvalet eğitimi oyunları, “miş gibi oyunlar” da işe yarar. Çocuğunla birlikte oyuncak bebeği tuvalete götürebilir, kakasını yaptırabilirsin.
  • Tuvalete gittiğinde çocuğunu da götür. Başlangıçta kıyafetli dahi olsa lazımlığa belirli bir süre oturmasını sağla. Bir süre sonra bunu rutine döndürmesine destek ol.
  • Çocuğun belirli bir süre lazımlığa oturmaya başladığında ona artık çişini ve kakasını lazımlığa yapabileceğini anlat.
  • Bebek bezini çıkar ve bir daha takma! Unutma ki en büyük yanlışlardan biri tuvalet eğitimine başladıktan sonra ya geceleri ya bir yerlere giderken ya da zaman zaman sabahları bebek bezini tekrar takmaktır.
  • Çocuğun tuvaletini tutmayı öğrenene kadar her an çişini ve kakasını yapabileceğinden, kıyafetlerin kolay çıkarılabilir olmasına dikkat et. Zor fermuarlar, çıtçıtlar, düğmeler işini zorlaştırır.
  • Daha önce belirlediğin, tuvalet ihtiyacının daha çok olduğu saatlerde çocuğunu tuvalete götür. Onu yüreklendirerek tuvaletini yapmasını bekle. Tabii ki ilk başlarda tuvaletini hemen lazımlığa yapmasını beklememen gerekir. Birkaç denemeden sonra ilk başarı gelecek, merak etme.
  • Takip etmen gereken başka bir şey de saat. Bazı çocuklar tuvalete düzenli çıkarlar. Eğer benzer bir düzen, çocuğun için de geçerli ise bu avantajı değerlendirmeye bak.
  • Çocuğun başarılı olduğunda ona küçük ödüller ver.
  • En azından tuvalet eğitimi başlangıcında çocuğuna yardımcı olan tek kişi sen değilsen, mesela evde bakıcı varsa ikinizin de tutumu, yaklaşımı aynı olmalı.
  • Tuvalet eğitimi süresince çok sabırlı olmaya çalış. Sabrının taşabileceği durumlarla karşılaşman olası. Bu gibi durumlarda derin derin nefes al, bu sürecin geçici olacağını kendine hatırlat.
  • Onu devamlı uyarmayıp biraz kendi haline bırakabilirsin. Bir süre lazımlık, çiş, kaka gibi kelimeleri kullanmamaya çalışman işe yarayabilir.
  • Anaokulu öğretmeni, doktor, hemşire gibi bir otorite figüründen yardım alabilirsin.
  • Tuvalet eğitimi için en güzel mevsim hiç şüphesiz bahar ayları ve özellikle yaz mevsimidir. Çünkü bu aylarda salgın hastalıkları daha azdır. Kat kat giyinmeye gerek yoktur.
  • Kısa bir sürede soyunmak daha kolaydır. Çıplak dolaştığında üşüme riski azdır. Yine de çocuğun çok hazırsa mevsim çok önemli değil, bazı önlemleri alman yeterli.
  • Tüm sorumluluğu çocuğuna verebilirsin. İsterse lazımlık kullanabileceğini isterse bez ya da eğitim (alıştırma) külodu kullanabileceğini belirtebilirsin.
  • Çocuğun çişini söylüyor ama kakası için illa ki bez istiyor olabilir. Çocuğun kakası için bez istiyorsa lazımlık teklif et. Bezde ısrar ediyorsa bez vermeye devam et. Çünkü buna karşı çıkarsan çocuğunun kakasını tutmasına ve kabızlığa neden olabilirsin.
  • Özellikle uygun sıcaklık ve kolay temizlenebilir bir alan varsa arada sırada çocuğunun poposunu çıplak bırak. Bu onun, vücut sinyallerini tanıması için iyi bir yoldur.




Bebeklerde tuvalet eğitimi sırasında yapman gereken 7 şey

  1. Çocuğunun bezi bırakıp alıştırma küloduna geçiş yapmasını sağla. Ancak bunun için ısrar etme. Eğer bez konusunda ısrarcı ise bezi takmaya devam et. Ancak bezi tuvalette aç, lazımlığa oturmasını sağla. Bunu bir rutin halinde uygula.

  2. Lazımlık, en azından bir süre için çok yakınlarda ve kolay ulaşılabilir olsun.

  3. İşaretleri iyi takip et. Başlangıçta işaretleri net olarak anlamayabilirsin. Gün geçtikçe bu konuda epey tecrübe edinmiş olacaksın.

  4. Çocuğun yanında bir arkadaşı ile tuvalete gitmek isteyebilir. Ona izin ver, çünkü bu onun için çok daha eğlencelidir.

  5. Zaman zaman musluğu açmak çişini daha çabuk yapması için iyi bir yöntem olabilir. Değerlendir.

  6. Çocuğun bir süre sonra lazımlık değil tuvaleti kullanmaya devam edeceğinden lazımlık ve tuvalet arasındaki bağı kur. Lazımlığın içerisindeki çiş ya da kakayı tuvalete dök ve bu bağlantıyı anlamasını sağla.





Tuvalet eğitimi gece nasıl verilir?

  • Gündüz tuvalet eğitimi tamamlandıktan, belli bir düzene oturduktan sonra gece tuvalet eğitimine başlamalısın.
  • Çocuğunu gündüz olduğu gibi gece de bezsiz yatırmalısın. Bebek bezi bağlamak yerine yatağına koruyucu bir bez serebilirsin.
  • Çocuğuna yatmadan önceki son 2 saatte sıvı verme.
  • Tuvalet eğitiminde gece uyandırma sıklığını çocuğunu gözlemleyerek belirlemelisin. Normalde 1-2 saatte bir çocuğunu uyandırabilirsin ama bu süre her çocukta farklılık gösterebilir.
  • Gece tuvalet alışkanlığı kazandırmak gündüze göre daha zordur. Çocuğuna baskı yapma, altına kaçırdığı zaman ona kızma. 5-6 yaşına kadar gece tuvalet alışkanlığı kazanamaması normal.



Tuvalet eğitimi sırasında yapmaman gerekenler neler?

  • Az zamanda çok büyük bir başarı bekleme. Evet, 1-2 günde bile tuvalet alışkanlığı kazanan çocuklar da var. Ama çoğu çocuk için tuvalet eğitimi bu kadar kısa sürmez!
  • Kazalar olduğunda ya da başarısızlık durumunda çocuğunu azarlama, cezalandırma, utandırma.
  • Kazaları önleyeceğini düşünerek sıvı kısıtlaması yapma. Bu hem sağlıksız olur hem de etkisiz.
  • Çocuğunun kolay kaka yapması için laksatif, fitil kullanımı gibi doğal olmayan yollara başvurma.
  • Çocuğunu lazımlığa zorla oturtma.
  • Umudunu yitirme. Bazen çok umutsuz olduğunu düşündüğün zamanlar olabilir. Ancak tuvalet eğitimi sonsuza kadar sürmeyecek. Buna emin ol.



Çocuğunun tuvalet eğitiminde sorun yaşamasına neden olabilecek 7 problem

1. Stres: Çocuğunun hayatında köklü bazı değişikliklerin olması onu stres altına sokar. Bakıcının değişmesi, senin işe başlaman, bir kardeşinin olması ya da evden taşınmanız stres nedeni olabilir.

2. Yorgunluk: Bu dönem çocuğunun çok yorulduğu bir dönem olabilir. Anaokuluna başlamıştır, günlük aktiviteleri fazlalaşmıştır. Yorgunluk bazı becerilerde kontrolün azalmasına neden olabilir.

3. Heyecan: Çok fazla heyecanlanması çocuğunun idrar kesesi üzerindeki kontrolünü azaltabilir.

4. Ebeveyn baskısı: Çocuğuna tuvalet eğitimi konusunda baskı yapman onu zorlayıp yavaşlatabilir.

5. Konsantrasyon: Çocuğun oyun oynamaktan kendini alamadığı, heyecan verici başka bir aktiviteden vakit bulamadığı için lazımlığa konsantre olamıyor olabilir.

6. Sıkışma: Çocuğun tuvaletini fark ettiği halde hızlı hareket edemiyor olabilir.

7. Fiziksel sorunlar: İdrarda kan bulunması, ağrılı idrar yapma, gülerken altına kaçırma ya da idrar yolu enfeksiyonları söz konusu olabilir.


Erkek çocuğa tuvalet eğitimi nasıl verilir?

  • Çiş yapma eğitimine oturarak başlat.
  • Ayakta çiş yapmayı kendisi denemek isteyebilir. Babasından, televizyondan ya da anaokulunda arkadaşlarından görmüş olabilir. Denemesine izin ver.
  • Ayakta çiş yapmayı öğreteceğin zaman klozetin önüne minik bir tabure koy. Penisini doğru hizada tutup klozete yöneltebilecek seviyede durmalı.
  • Tuvaleti tıkamayacak şekilde içine ya da kolzetin teknesine kağıttan toplar atabilir, hedefi vurmaya çalışabilir. Bu tür tuvalet eğitimi oyunları erkek çocuklarında çok işe yarar.


Tuvalet eğitimi kaç gün sürer?

Pek çok anne gibi sen de tuvalet eğitiminin çok kısa sürede tamamlanmasını umut ediyorsun. Çocuğun tuvalet eğitimine çok hazır olabilir ve gerçekten birkaç günde tuvalet eğitiminin büyük bir kısmını tamamlayabilir. Genel olarak bebeklerde tuvalet eğitimi 3-6 ay arasında tamamlanır.

Bebeklere tuvalet eğitimi ne zaman verilir?

Çocukların idrar torbasının gelişimi 15-18 aylarda başlar. Çocuklar çişlerini geceleri daha az yaparken gündüzleri bu süre yaklaşık 3 saatte birdir. Bu süreç, 15 aylıktan 3 yaşına kadar değişebilir.

Tuvalet eğitimi için ideal yaş aralığı 2- 2,5 yaş arası. Fakat elbette bu zaman, çocuktan çocuğa göre değişebilir. Bebeklerde tuvalet eğitimi zamanını belirlerken yavrunun psikolojik olarak hazır olup olmadığına da dikkat etmen gerek.







23 Haziran 2020 Salı

Çocuklarla İlgili Sık Sorulan Sorular





Çocuğum okula hala alışamadı. Ne yapmalıyım ?
Çocuk ilk defa kendi güvenli alanından (evden) çıkıp farklı bir ortama girecektir. Bu durum çocuk için endişeyi ve korkuyu beraberinde getirir. Öncelikle sorunun kaynağını bulun. Çocuğunuz sizden mi ayrılmak istemiyor yoksa okul ile ilgili bir sorunu mu var ?  Öncelikle bunu belirlemek gerekir. Bu konuda ona destek olun ve sorunu çözmeye çalışın. Adaptasyon sürecinde çocuk öğretmenlerine ve arkadaşlarına alışmaya çalışacaktır. Çocuk evden çıkarken dikkatini dağıtacak bir unsur olmaması gerekir. Örneğin yarım kalmış bir boyama sayfası, çizgi film, oyuncakları vs. Vedalaşmalar kısa tutulmalıdır.




Çocuğum küfür etmeye başladı. Ne yapmalıyım ?
Çocuk öğrenmeye çok açıktır. Olumlu olumsuz her durumu çok çabuk öğrenebilme kapasitesine sahiptir. Çoğu zaman anlamını bile bilmediği kelimeleri bir yerlerden öğrenmiş ve söylemeye başlamıştır. Peki bu sorunu nasıl engelleyebiliriz ? Öncelikle aile ortamında, yetişkinler arasında asla küfürlü konuşmalar olmamalıdır. Yoksa çocuk özdeşim kurar. Ailenin yanında olmasa bile dış dünyada küfür etmeye devam edecektir. Söylediği küfürlerin ne anlama geldiğini uygun bir dille açıklayın. Çünkü söylediği sözün anlamını bilmesi gerekir. Küfür yerine çocuğun kelime dağarcığında olmayan yeni kelimeler öğretin. Kötü sözler söylememesi gerektiğini hatırlatın. Duygularını anlatabileceği yollar gösterin ve örnek olun. 




Çocuğum çevresindeki eşyaları cebine koyuyor. Ne yapmalıyım ?

Öncelikle çocuğa mülkiyet kavramını öğretmek gerekir. Eşyaların sahiplerine ait olduğu ve izinsiz kullanmamız, almamamız gerektiği, mülkiyetle ilgili haklara saygı göstermemiz gerektiği çocuğa açıklanmalı. Daha sonra çocuğun temel ihtiyaçları karşılanmalıdır. Çocukta eksiklik duygusu, sevgi yoksunluğu, bazı alanlardaki noksanlık duygusunu giderme içgüdüsü, heyecan ve haz duyma, doyumsuzluk, özdeşleşme (bir gruba kendini dahil ettirmek, sevdirmek, kabul görmek 
için olabilir) gibi nedenleri vardır.




Çocuğumun hayali arkadaşı var. Ne yapmalıyım ?

2-7 yaş arası çocukların dünyayı keşfedecekleri bir dönemdir. Çocuğun hayali bir arkadaşının olması endişelenecek bir durum değildir. Hayali arkadaşın varlığı yetişkinlerin yaşadığı halisünasyonlar ile karıştırılmamalıdır, çünkü çocuklar gerçek ile hayal arasındaki farkı ancak 5 yaşından sonra kavrarlar. Araştırmalara göre çocukların %50-60 'ının hayalinde canlandırdığı bir oyun arkadaşı olur ve bir çok çocuk 7 yaş civarında bu hayali arkadaşıyla vedalaşır, yerini gerçek bir arkadaş ya da hayvanlar alır. 




Çocuğa boşanacağımızı nasıl söylemeliyiz ?
  • Öncelikle verilen kararın kesin olup olmadığını kendinize sorun. Aksi takdirde çocuğun size olan güvenci sarsılır. 
  • Boşanmanın onun hatası olmadığını ona anlatmalısınız.
  • Çocuğa olan ilgi ve sevginin azalmayacağını hissettirmelisiniz.
  • Çocuğu dinleyin ve kafasında soru işareti kalmamasını sağlayın. Sorduğu sorulara açık ve net bir şekilde cevap verin.
  • Kararlarınızın sonuçlarını ona anlatın. 
  • Çocuğun kararlarına önem verin.
  • Bu anne ve baba arasında olan bir durum, çocuğun suçu olmadığını, açıklayın.
  • Suçlayıcı konuşmalar yapmayın. (Senin yüzünden oldu gibi.)
  • Verilen kararı anne ve baba birlikte söylemelidir.
  • Unutmayın ki çocukları ayrılık değil, ayrılığın nasıl yaşandığı etkiler. 




Çocuklara ölüm nasıl anlatılır ya da anlatılmalı mıdır ?

Çocuğu üzmeme ve onu koruma adına ölümü konuşmazsak, bu gerçek ile yüz yüze geldikleri zaman tepkisi şiddetli ve duyguları ile başa çıkmakta zorlanırlar. Çocuk tarafından ölüm ile ilgili bir soru geldi ise çocuğun sorusu cevapsız bırakılmamalıdır bu çocuğu tedirgin eder. Çocuğun yaşına uygun olacak şekilde, doğru, kısa ve net cevap verilmelidir. Çocuklar bildiği şeylerden korkarlar, bilmedikleri şeyden korkmazlar. Dolayısıyla çocuğa ölümü anlatırken ölümün yaşamın bir sonu olduğu, ölen kişinin bir daha geri gelemeyeceği, ölümün vücut fonksiyonlarının durması anlamına geldiği anlatılmalıdır. Çocuğa ölüm açıklanırken asla yapılmaması gerekenlerden biride, ''cennete gitti, melekler götürdü vs. gibi ifadeler kullanılmamalıdır. Çocuk bu soyut ifadeleri çok anlayamayacaktır. Çocuğun yaşı ile doğru orantılı olarak açıklama bireyselleştirilir. 6 yaşındaki bir çocuğa yapılan açıklama farklı 10 yaşındaki bir çocuğa yapılacak açıklama farklı olur. Son olarak ölen kişi çocuğun çok yakını ise (anne,baba,kardeş vs.) bir uzmana başvurulmalıdır. Aksi takdirde travma etkisi yaratabilir. 




Çocuğum sınav kaygısı yaşıyor. Ne yapmalıyım ?

Çocuklarınız başarılı olduklarında sevinirken, başarısız olduklarında da destek olmalı, olumlu ifadelerle çocuklarınız motive etmelisiniz. Çocuklarınızdan yüksek beklentileriniz, sınavlardan başarısız olmaları durumunda verdiğiniz olumsuz örnekler çocuklarınızın kaygı yaşamasına neden olacaktır. Olumsuz ve özgüveni azaltan anne-baba tutumları gibi öğretmenlerinde tutumları sınav ve başarı kaygısını arttırır. Aileler kesinlikle çocuklarını başkalarıyla kıyaslamamalıdır. Yoğun sınav dönemlerinde çocuklarınıza yapabileceğiniz en büyük iyilik, sınav hazırlıklarını çok aksaltmadıkları sürece onlara az uyarıda bulunmak olacaktır. Önemli olan çocuklarınızın ruh sağlığı olduğunu asla unutmayın. Bu süreçte çocuğun yanında olduğunuzu, ona güvendiğinizi ve sevginizi belli edin. Bu çocuğu sakinleştirir, motivasyonunu arttırır, kaygısını azaltır.




Çocuğumuz ile ilgili eşimle fikir ayrılığına düşüyoruz. Ne yapmalıyız ?

Çocuğun kişilik gelişiminin temel taşlarını, anne babanın ruh sağlığı ve ebeveynlik tutumları belirler.
Eşlerin birbirleriyle ilişkisi, aşamadıkları problemler, çatışmalar anne babalık rollerine yansır. Farklı vizyona sahip ebeveynler konuşarak ortak çözümlere ulaşmak yerine, çocukları üzerinden güç mücadelesi yaşarlar. Bu noktada önemli olan, daha çocuk sahibi olmadan eşlerin, annelik babalık rollerini ve beklentileri üzerine sağlıklı paylaşımlarda bulunmalarıdır. Kadın ve erkeğin; ''Çocuğum büyüdüğünde nasıl bir birey olsun istiyorum? Benim yeterliliklerim ve sınırlarım neler? Kendimin ne kadar farkındayım ve kişilik özelliklerim çocuğumu nasıl etkileyecek?'' gibi soruları kendilerine sormaları gerekir. 



Cinsel içerikli bilgiler çocuğa nasıl anlatılır ?

Öncelikle çocuğun yaş ve gelişim seviyesine göre konuşmak gerekir. 

1) 0-2 Yaş Aralığı: Bebeklik Dönemi

Hangi gelişim evresindeler?

Bebek başta kendi vücudunu tanımaz. Deneyimlediği haz (meme emme gibi) ve gerilimlerle vücudunu hissetmeye başlar. Özellikle ilk aylara hakim olan meme emme deneyimiyle gelen haz, cinsel içgüdünün ilk aşamasıdır denilebilir. 1-2 yaş aralığında bebekler, istemli hareketleri olduğunu fark ederler, bunlardan en önemlisi idrar ve dışkısını tutma-bırakmadır. Bu dönemde çocuklar, tuvaletlerini yaparlarken cinsel organlarının biçimlerini görürler, merakla kendilerine dokunmaktan zevk alırlar ve kız-erkek ayrımını yapabilmeye başlarlar. Ayrıca “mahremiyet” kavramları henüz gelişmediğinden, genital bölgelerini bir nesneye veya zemine sürtünme hareketi (mastürbasyon) yapabilirler.

Neyi bilmeye ihtiyaçları var? 
  • 0-3 yaş aralığındaki çocuklar davranışlarının normlara uyup uymadığının farkında değillerdir, onları yönlendiren keşfetme istekleri ve hazzın doyurulmasıyla gelen tatmin olma halidir. Hangi hareketlerin kabul edilebilir, hangi hareketlerin uygunsuz olduğunu, ebeveynlerinin tepkileriyle öğrenirler. Bu öğrenme sürecinde, tepkilerin tutarlılığı, ebeveynlerin rol modelliği ve ebeveynler arasındaki dil birliği önemli rol oynar. Ayrıca bu dönemdeki çocuklar kendilerini keşfetme sürecinde, ebeveynlerinin yardımına (vücut kısımlarını isimlendirme gibi) ve cesaretlendirmesine ihtiyaç duyarlar. Bu yüzden, çocukların merakını kırmamak ve onları doğru şekilde bilgilendirmek önemlidir.

• Ne şekilde konuşmak gerekir?

    • Çocuğunuza vücudun kısımlarına (genital bölge dahil) verilen terimsel sözcükleri öğretin. Bu bilgiyi ne kadar erken öğretirseniz, o kadar iyi olur denilebilir. Örneğin çocuğunuza banyo yaptırırken veya onun altını değiştirirken, vücudunun kısımlarını isimlendirin (“Bu senin burnun, bu göbeğin, bu da penisin/vajinan” gibi). Terimlerin kullanılması bazı vücut kısımlarına sevimli isimler takılırken, diğer kısımlara takmamanın yarattığı kafa karışıklığını ortadan kaldıracaktır. Örneğin, Türkçe’de erkek çocuğun cinsel organı için ‘pipi’ sözcüğü kullanılırken, kız çocuğun cinsel organı için uygun kültürel bir sözcük yoktur. Dolayısıyla kızların cinsel organı başka objelere benzetilerek, veya hiç bahsedilmeyerek, kız çocuklarda değersizlik, kendi özelliklerinin tanınmaması gibi hisler erken yaşta aşılanmaktadır.
    • Ayrıca terimleri, diğer bir deyişle doğru sözcükleri, kullanmak hem ebeveynlerin hem de çocukların yaşadığı gerginliği, utanma-sıkılmaları azaltması açısından faydalı olacaktır.
    • Uygunsuz bir davranışla karşılaştığınızda sakin fakat kararlı bir şekilde onu uyarın. Eğer iki yaşındaki çocuğunuz gündüz bakım sırasında, kamusal alanda veya grup içindeyken kendine dokunmayı alışkanlık haline getirdiyse, çocuğunuza topluluk içindeyken külotunu indirmemesi ve/veya elini külotunun içinde tutmaması gerektiğini kibarca hatırlatın. “Bunu burada yapmamalısın.” gibi net ifadeler kullanın.

    2) 3-5 Yaş Aralığı: Okul Öncesi Dönem

      • Hangi gelişim evresindeler?

      3-5 yaş aralığındaki çocuklar, kendi bedenlerini keşfetmiş çocuklardır. Var olan keşfetme istekleri, diğer kişilerin bedenlerine yönelir (kim neye sahiptir, neye sahip değildir). Kendi cinsel organlarının, karşı cinsin cinsel organından farklı olduğu fark ederler. Bu dönemdeki çocuklar sorular (“Benim neden pipim/penisim yok?”, “Onda ne var?”, “Onunki neden farklı”  gibi) sorarak ve oyunlar oynayarak (doktorculuk, bebekleri inceleme gibi) meraklarını gidermeye çalışırlar. Kendi bedenlerini ve cinsel organlarını keşfetme amacıyla mastürbasyon davranışları görülebilir. Bu girişimler, onların cinsiyet kavramını daha detaylı anlamalarına yardım eder. Buna ek olarak, bu yaş aralığında anne ile baba arasındaki ilişkiye dair merak başlar. Bu yaş aralığındaki çocuklar sihirli düşünmeye eğilimlidirler, yani bilinmeyeni açıklamak için kendi kendilerine hikayeler uydurabilir. Tam da bu yüzden sordukları soruları dikkatlice dinlemek ve gerçekçi yanıtlar vermek önem taşır.

      • Neyi bilmeye ihtiyaçları var? 
      • Okul öncesi dönemindeki çocuklar, sordukları sorulara basit yanıtlar ararlar. Örneğin “Bebekler nereden gelir?” sorusundaki amaç kendi var oluşunu öğretmektir. Bu soruya şu şekilde cevap verebilirsiniz: “Babadan gelen bir sperm ile anneden gelen bir yumurta birleşir, oluşan şey annenin karnında “rahim” denilen özel yerde büyür”. Verilen bilgi yeterli olmazsa çeşitli sorular sorarak (“sperm nerden gelir?”, “sperm annenin karnına nasıl girer?” vb.) daha fazla bilgi isteyebilirler.
      • Ne şekilde konuşmak gerekir?

        • Çocuğunuzdan gelen sorulara cevap verin, sorduğundan daha fazlasına cevap vermemeye dikkat edin. Verdiğiniz bilgi ona yeterli gelmezse başka sorularla daha fazla şey bilmek istediğini size gösterecektir.
        • Vücudun kısımlarına verilen doğru isimleri kullanmasını teşvik etmeye devam edin ve “iyi dokunuş” ile “kötü dokunuş” arasındaki farkı öğretmeye başlayın. Bunları anlatırken tabii ki ahlak polisi gibi davranmanıza gerek yok, genital bölgenin mahrem olduğunu, bu “özel bölge”lere anne-baba veya doktor dışındaki kişilerin dokunmaması gerektiğini söylemeniz yeterli olacaktır.
        • Bu yaş aralığında uygunsuz davranışlarla karşılaştığınızda, sakin ve kibar yaklaşımınızı korumaya çalışın, özellikle tehditkar söylemlerden (“ellersen kötü olur, çürür, kopar”) kaçının. Korkutmalar çocuğunuzun davranışı önlemek yerine gizli kapaklı devam etmesine ve birtakım kaygı problemlerine neden olabilir.
        • Mastürbasyon yoğun ve sürekli olmadıkça normal ve sağlıklı olduğunu unutmayın. Yoğun ve sürekli olmaya başladığında ilgisini başka bir şeye çekmeye çalışın. Ona vermek istediğiniz mesaj mastürbasyon yapmanın sağlıklı ve normal olduğu, sadece kendi odasının mahremiyeti içinde yapılacak bir şey olduğudur. Araştırmalar fiziksel ve duygusal ihtiyaçları yeterli düzeyde karşılanmayan çocukların, -haz elde etmek amacıyla- mastürbasyona daha çok yöneldiklerini göstermektedir.
        • Çocuğunuzu yaşıtlarıyla “cinsel oyunlar” (doktorculuk, karı-kocalık vb.) oynarken bulursanız, onu azarlamamaya ve ona kötü bir şey yapıyormuş hissi aşılamamaya dikkat edin. Bu gibi oyunların amacı cinsel bir aktivite gerçekleştirmek değil, yoğun merak duygusunu gidermektir. Böyle bir durumla karşılaştığınızda, sakin şekilde kıyafetlerini giymelerini isteyin. Çocuğunuzla yalnız kaldığınızda merakının farkında olduğunuzu belirtin, sonrasında “mahrem bölgeler” kavramını (mayomuzun kapattığı yerler şeklinde tanımlanabilir) ve başkasına dokunmanın sınırlarını anlatın.

        3) 6-9 Yaş Aralığı: Okul Çağı

          • Hangi gelişim evresindeler?
          • Bu yaş aralığındaki çocukların soyut düşünme becerileri gelişmiştir, bu yüzden yaşamın gerçeklerini merak ederler. Bazıları “Bebekler nereden gelir?” diye sorar, bazıları “Seks/sevişmek ne demek?” diye sorar. (“Sevişmek, birbirini seven iki yetişkinin birbirine karşı olan hislerini bedensel yollarla göstermesidir”) Bu sorular, çocukların kavramları daha iyi anlamalarını yardım edecek konuşmaları yapabilmek için mükemmel fırsatlardır.
          • Neyi bilmeye ihtiyaçları var? 
          • Bu yaş aralığındaki çocuklarda baskın olan ihtiyaç anatomilerine, var oluşlarına ve insanoğlunun sahip olduğu özelliklere dair rasyonel bilgiler edinmektir. Farklı bir sosyal ortama girmek, okul ortamı ve kurulan arkadaşlık ilişkileri merak edilen konuların artmasında etkili olur. Bu yüzden çocuklar ebeveynlerini şaşırtacak sorular sorabilirler.

          Ne şekilde konuşmak gerekir?

            • Var olan merak tatmin edilmediğinde çocuklar yanlış kaynaklara yönelebilirler. Bu yüzden ortaya çıkan fırsatları değerlendirme fırsatını kaçırmamaya çalışın.
            • Bazen sorduğu sorular karşısında hazırlıksız yakalandığınızı düşünebilirsiniz. Böyle anlarda ona açıkça “Bu konuyu bana sorman beni çok memnun etti. Bana güvendiğin için teşekkür ederim. Ancak bunu sana en uygun şekilde anlatabilmek için biraz zamana ihtiyacım var.” diyebilirsiniz.
            • Sevişme konusunu anlatırken kişiler arasındaki sevgiyi vurgulamak ve bunun yetişkinler tarafından kullanılan bir tür sevgiyi gösterme biçim olduğunu belirtmek önemlidir.
            • Bazı çocuklar ise cinsellik hakkında soru sormayabilir. Bu sessizlik, cinselliğin bir “tabu” olarak öğretilmesinden veya çocuğun bunun ayıp olduğunu düşünmesinden kaynaklanabilir. Bu gibi durumlarda üremeyi anlatan çocuk kitaplarından faydalanılabilir.

            4) 9-12 Yaş Aralığı: Ön Ergenlik Dönemi

              • Hangi gelişim evresindeler?

              9-12 yaş aralığındaki çocuklar, hemcinsleriyle kurduğu arkadaşlık ilişkileriyle meşguldürler, cinsellik konusundan konuşmaktan pek hoşlanmazlar. Seks onlar için iğrenç bir şeydir. Bu yaşlardaki birçok çocuk zaten her şeyi bildiklerine inanırlar ve anlamlarını tam olarak bilmeseler de sık sık argo sözcükler kullanırlar. “Ön ergenlik” olarak adlandırılan bu dönemde hormonla değişiklikler yavaş yavaş başlar, bu yüzden odak bedensel ve duygusal değişiklere kayar.
              • Neyi bilmeye ihtiyaçları var?  
              • Bu yaş aralığındaki çocuklar, bedenlerinde olan ve olacak değişikler (sivilce, bedenin kıllanması, kızlar için göğüslerin belirginleşmesi ve regl olmak, erkeklerin için sesin kalınlaşması, bıyıkların çıkması) hakkında ön bilgiye ihtiyaç duyarlar.
              • Ne şekilde konuşmak gerekir?
              • – Yaşamaya başladığı fiziksel değişiklerin normal olduğunu, fakat herkes için aynı hızda olmayabileceğini belirtin, bunu duymak onu rahatlatabilir.

                – Bedensel değişiklerle beraber gelen/gelebilecek duygusal değişikler (yalnız kalma isteği, mutsuzluk, isyan etme isteği gibi) hakkında konuşulması süreç için faydalı olacaktır. Çocuğunuz sizinle göz kontağı kurmak zorunda olmadığından, araba yolculuğu bu konuyu konuşmak için verimli bir yer olacaktır.

              5) 13-18 Yaş Aralığı: Ergenlik

                • Hangi gelişim evresindeler?
                • Bu dönemde büyük değişiklikler yaşanır, hormonlar üst düzeyde çalışır. Buna karşın arkadaşlık ilişkileri farklı boyuta taşınmaya başlar; hoşlanmalar, flörtler ve yaşanan romantik ilişkilerin cinsellik boyutu zihni yoğun şekilde meşgul eder. Hatta bu meşguliyet, derslere odaklanmayı ciddi anlamda zorlaştırabilir.
                • Neyi bilmeye ihtiyaçları var?
                • Tüm güçlü gözükseler de, ebeveynlerinden yardım istemekten kaçınsalar da, hala ebeveynlerinin desteğine ve yol göstericiliğine ihtiyaç duyarlar. Ebeveynleriyle cinsellik hakkında konuşmak tuhaf gelse de, özellikle hemcinslerinden aldıkları öğütler, ebeveynin kendi ergenlik deneyimlerden bahsetmesi süreci kolaylaştıran unsurlar olacaktır.
                • Ne şekilde konuşmak gerekir?
                • – Bu yaş aralığındaki çocuğunuzun dizilerde ve filmlerde gördüğü hayatların gerçek olmadığını ve bu yaştaki gençlerin çoğunun cinsel açıdan aktif olmadığını vurgulayın. O, dizi/film izlerken ona eşlik etmek ve bir sohbet ortamı yaratmak, izlediklerinden ne anladığını öğrenmek açısından faydalı imkânlardır.  İlk cinsel deneyimini yaşaması konusunda çevresinin – özellikle arkadaşlarının – baskısını önemsememesinin, kendini hazır hissetmeden bir şey yapmamanın en doğrusu olduğunun ve seksin sadece fiziksel bir deneyim değil; sevgi, yakınlık, güven gibi unsurlarını içeren bir ilişki içinde deneyimlenmesi gerektiğinin altını çizin.

                  – Olası bir cinsel deneyim öncesinde dikkat edilmesi gereken noktalar hakkında ön bilgilendirme yapmaktan çekinmeyin. Doğum kontrol yöntemlerini ve prezervatif kullanmanın önemini net bir şekilde açıklayın. Araştırmalar iyi bilgilendirilmiş gençlerin ilk cinsel deneyimlerini daha geç yaşta yaşadıklarını ve korunma yöntemlerine daha fazla dikkat etme eğiliminde olduklarını göstermektedir.

                  – Yaşadığı ilişkilerden ve birine karşı hissettiği duygulardan  bahsettiğinde, onu yargılamadan dinlemeye özen gösterin. Sizi endişelendiren durumlarda, endişelenme nedenlerinizi sakince onunla paylaşın. Sakin ve anlayışlı tutumlar, çocuğunuzun yaşadıklarını sizinle paylaşma ihtimalini arttırdığını unutmayın.

                  – Son olarak, – birçok konuda olduğu gibi – cinsel eğitim konusunda da gerekli bilgilendirmeyi, uyarıları yaptıktan ve davranışlarının sorumluluğunu alma becerisini kazanmasında çocuğunuza yardım ettikten sonra, ona güvenmekten başka yapabileceğiniz bir şey yok. O, hala sizin çocuğunuz olsa da büyüyor, size olan ihtiyacı günden güne azalsa da hala sizin orada olduğunuzu bilmeye ihtiyacı var; diğer bir deyişle hala size ihtiyacı var.



                Çocuğuma kıyafet alırken nelere dikkat etmem gerekiyor ?

                • Pullu aşırı boncuklu kıyafetler çocukların dikkatini çekmektedir. Ancak bu kıyafetler sakıncalı gruptadır. Çocuk gözleminiz dışında hareket ederek boncukları ağzına alıp yutabilir, nefes borusuna kaçıp boğulma riski yaşayabilir
                • Kıyafet seçiminde kız çocuklara ve erkek çocuklara uygun kıyafetler seçilmelidir. Cinsiyet kavramı erken yaşlarda başladığı için bu kavramı elde etmeleri açısından bu önemli bir durumdur.
                • Hassas bir vücut yapısına sahip olan çocuğun kıyafetleri mümkün olduğu kadar doğal olmalıdır. Boya ve katkı maddeleri içermemelidir. Bu konuda emin olmak için kıyafetin etiketinde coton dan olmasına dikkat edin veya bilindik markalardan başkasını tercih etmeyin.
                • Çocukların bedenine uygun kıyafetler alın ne çok dar nede çok bol kıyafetler giydirmeyin. Dar kıyafetlerde kendini rahat hissedemeyen çocuğun kemik gelişimi de önemlidir.
                • Boya vermeyen be bebeğinizin cildine alerji etkisi yapmayan kıyafetleri seçmek için bu belgesi olan markaları önceden araştırın veya etiketlerinde bu ibareyi arayın.
                • Düğmeli kıyafetleri giydirmek zor olacağından çocuğu da giydirme aşamasında huzursuz edeceğinden uzak durmanızda fayda vardır. Bağcıklar ise çocuğun parmaklarına dolanıp zarar vereceğinden dikkat edilmelidir.
                • Çocukluk evresinde kafa gelişimi daha tam olmadığı için rahat giydirme açısından boğaz kısımları çıt çıtlı olan badileri tercih edin.
                • Kış aylarında soğuk olacağından ince kıyafetler tercih etmeyin. Yaz ayları da sıcak olduğundan kat kat kıyafetler giydirip çocuğun pişik olmasına neden olacak durumlara sebebiyet vermeyin.

                                            


                Çocuğum yalan söylüyor. Bunun için ne yapabilirim ?


                1- Sakin ve Sabırlı olun

                Çocuğunuz bir hata yaptığında öncelikle ona karşı nasıl bir tepki verdiğinizi düşünün. Eğer gereğinden fazla kızıyor ve bağırıyorsanız bu tepkileriniz çocuğunuzun normal zamanda benzer tepkiler vereceğiniz endişesi nedeniyle yalan söylemek zorunda kalacaklardır. Aşırı ve sert tepkiler yerine sakn bir ses tonu kullanmayı deneyin ( evet zor alabilir ama imkansız değil) Çocuğu yaptığı hata karşısında suçlamak yerine tepkinizi yapmış olduğu davranışa yönlendirirn ve beraber çözüm yolları arayınız.


                2- Cevabını Bildiğiniz Sorular Sormayın

                Çocuğunuzun odasının dağınık olduğunu gördüğünüz halde odasını toplayıp toplamadığını sormanyınız. Zaten cevabını bildiğiniz soruları sormak hiç bir fayda sağlamaz. Bu sadece çocuklara yalan söyleme fırsatı verir. Bunun yerine Odanı toplamak için planların neler? yada üstü başı kit içinde olan çocuğunuza "Elbiselerini temizlemek için neler yapabiliriz? diye sorabilirsiniz. Bu tutumunuz hem çocuğunuzla çatışma yaşama ihtimalinizi düşüreceği gibi beraber hareket edip çözüm üretmenizi sağlayacaktır.

                3- Önyargılı Olmayın

                Çocuğunuzun yalanını yakalamak için imalı sorular sormanız, ona inanmadığınızı hissettirmeniz hatta suçlamanız işleri daha kötüye götürür. Bunu yerine çocuğunuzun anlattığı şeyleri biraz daha anlatabilir misin? diyerek önyargısız bir şekilde dinlemelisiniz. Aklınıza yatmayan noktaları da yargılayıcı bir üslup kullanmadan bu konuyua yanlış hatırlıyor olabilir misin? İstersen biraz daha düşün. diyerek çocuğunuzun doğru ve gerçekleri dürüstçe anlaasına fırsat vermiş olursunuz.

                4. Dürüstlüğünü Tebrik Edin

                Çocuğunuz bir hatasını siz edürüstçe gelip söylediğinde ( Matemetik sınavından düşük not aldım) bu sizi öfkelendirse bile Onu sergiliemiş olduğu dürüst yaklaşımdan dolayı tebrik ediniz. Sonra da ortaya çıkan sorunun çözümü için nerler yapabileceğinizi değerlendiriniz. çocuğunuzun dürüstlüğünün takdir edilmesi bu tutumunun pekişerek devam etmesini sağlayacaktır.

                5. Hatalarından Ders Çıkarmasına Fırsat Verin

                "Hatalar, doğru yola götüren çıkmaz sokaklardır." Çocukların yapmış oldukları hatalar karşınında ne kadar sakin olursanız , çocuklarınızın haaları üzerinde düşünme ve ders çıkarmaları o kadar artar. Unutmayın bir bakış bile çoğu zaman sergilenen sert tepkilerden daha etkilidir. Çocuğa yaptığı her hata karşısında bağırmanız, cezalandırmanız davranışın sönmesini bir yana bırakın daha da artmasına sebep olacaktır. Hatta çocuğunuz size içten içe öfke duyup, sizi kızdırmak için çaba gösterecektir. Bu nedenle sakin bir şekilde konuşmanız oldukça önemlidir. Çocuğunuza " Sana yeni bir fırsat verilseydi hatanı düzeltmek için neler yapardın? " gibi bir soru sormak beyin fırtınası yapmanıza ve çocuğunuzun yalan söylemekten ziyade dürüst olmasına yardımcı olacaktır.

                6-Sevginizi Gösterin

                Çocuğunuza Onu koşulsuz olarak sevdiğinizi söyleyin ve fırsat buldukça bunu gösteriniz. Yaptığı hatalar nedeniyle ondan nefret ettiğinizi düşünmesine neden olmamaya özen gösteriniz. Çocuklar onları koşulsuz bir şekilde sevdiğinizden emin olurlarsa, kendilerini sizden birşeyler saklamak, yalan söymek zorunda hissetmezler. Size karşı daha açık olurlar.

                7. İyi Örnek Olun

                Bir ebeveyn olarak siz yalan söylerseniz, çocuklarınızın doğru söylemesini beklmeniz abesle iştigal etmek olur. Çocuklarınızın sizi gözlemlediğini unutmayın ve onlara güzel örnek olmak için çaba gösterin.

                8-Köşeye Sıkıştırmayın/ Suçlamayın

                Çocuklarınızı köşeye sıkıştırmak için bir sorgu memuru gibi davranmaktan kaçının. Ne yaptın? Neredeydin? Bana Yalan Söylemeyi Kes? Beni Kandıramazsın? gibi sorgulayıcı ve suçlayıcı ifadeler kullanmanız çocuğunuzu yalan söylemeye teşvik etmekten başka bir işe yaramayacaktır.

                9- Çocuğunuza Güvenin

                Çocuğunuzun açıklarını aramak, her söylediği sözün yalan olabileceğini ima etmeniz O'na güvenmediğinizi gösterecektir. Bu tutumunuz, çocuğunuzun kendisine güvenmediğinizi düşünmenize neden olur. "Ben doğru söylesem bile inanmazlar ki? " diye düşünen çocuk malesef gün geçtikçe yalan söylemeyi alışkanlık haline getirecektir.

                10- Çocuğunuzu Afişe Etmeyin/Etiketlemeyin

                Çocuğunuz yalan söylediğinde bu hatasını eşe dosta, konu komşuya, gördüğünüz herkese anlatmayınız. Çocuğum yalan söylüyor, nasıl bu hale geldi? Kime çekti bilmem ? gibi yakınmalarınız çocuğunuzu rencide edecek ve toplum içinde küçük düşürecektir. Çocuğunuzun yalanı bırakmasını sağlamak için yapmış olduğunuz bu yöntem hiç bir işe yaramayacaktır.

                Çocukların yanlış davranışlarını düzeltmenin ana yöntemlerinden biri olumlu davranışa vurgu yapmaktır. Yalan söylediği anları gündeme getirmek yerine doğru söylediği ve dürüst davrandığı anları gündeme getirmek ve takdir etmek yerinde bir tutum olacaktır.


                Çocuğuma oyuncak seçerken nelere dikkat etmem gerekiyor ?

                Aileler genellikle kendi hoşlarına giden oyuncakları çok erken yada çok geç alabilirler. Oysa oyuncak mutlaka çocuğun yaşına ilgisine, becerisine ve gelişim düzeyine uygun olmalıdır. Çocuğa yaş ve beceri düzeyinin altında alınmış bir oyuncak zevk vermeyecek ve ilgi alanında çok kısa bir süre kalacaktır. Yaş ve beceri düzeyinin üstünde alınmış bir oyuncak ise çocukta başarısızlık duygusu yaratacaktır ki asıl tehlikeli olan da budur. Her iki durumda da oyuncak kısa bir süre sonra köşeye terk edilecektir.

                Bir oyuncağı almadan önce tespit etmeniz gereken noktalardan biri de oyuncağın kaç saat, kaç gün, kaç ay, kaç yıl, çocuğun ilgi alanında kalabileceğidir. Bir oyuncak uzun süre çocuğun ilgi alanında kalabiliyorsa bu başarılı ve iyi seçilmiş bir oyuncaktır.

                Çocuklar oyuncaklarına yumuşak ve itinalı davranamazlar. Bu nedenle oyuncak seçiminde en çok dikkat edeceğiniz konulardan biri de oyuncağın sağlamlığı olmalıdır. Çabuk kırılan, bozulan oyuncaklar başarısız üretilmiş oyuncaklardır.

                Oyuncak fonksiyonel olmalı, fazla yapılanmış olmamalı, yaratıcılığı sınırlamamalıdır. Örneğin bir süt kamyonu yerine, boş kasalı bir kamyon çok daha fonksiyoneldir. Çünkü çocuk kamyonun boş kasasına dilediğini yerleştirebilir, dilediğini taşıyabilir.

                Çocuklar kendilerine hazır sunulmayan, inşa edecekleri, yapıştıracakları, şekillendirecekleri, kesecekleri oyuncaklarla daha uzun süre oynarlar. Çünkü bu tür oyunlarda deneme-yanılma metodunu kullanırlar. Önlerine konulan malzemenin yöneticisidir ve çabalarının sonucunda ortaya çıkan ürün onlara zafer duygusu verir.

                Çocuğa tek başına oynayacağı oyuncakların yanı sıra, grup olarak oynayacak oyuncaklar da sağlanmalıdır.
                Oyuncak çocuğu ürkütmemeli, ona sevimli gelmeli, sade, ayrıntısız ve köşeleri yuvarlak olmalıdır.

                Oyuncak çocuğun kas kuvvetiyle orantılı olmalı ve ona zarar vermeyecek nitelikte, kullanabileceği büyüklükte olmalıdır.

                Oyuncak satın alınırken titizlikle uygulanan bir cinsiyet ayrımı yapmamalısınız. Bir erkek çocuk kız oyuncağı, bir kız çocuk erkek oyuncağı ile oynamak isterse buna izin vermelisiniz. Becerilerini geliştirecek ise bir erkek çocuğun bebekle, bir kız çocuğun kamyonla oynamasında hiçbir sakınca yoktur.

                Oyuncak konusunda bilgili, deneyimli ve uzman satıcılardan alışveriş yapmalısınız. Çünkü oyuncağı size doğru tanıtacaklar, ve sizi bilgilendirerek doğru seçim yapmanızı sağlayacaklardır.

                Unutmayın, oyun çocuğun yaşamındaki baş uğraşı ve en 
                önemli işidir. Akıllıca seçilmiş bir oyuncak, çocuğunuzun 
                oyuncaktan ve oyundan en iyi şekilde yararlanmasını 
                sağlar ancak hiç bir oyuncak anne-baba ilgisinin yerini 
                tutamaz! 

                Oyuncak seçerken nelere dikkat etmeliyiz?

                • Oyuncak çocuğun yaşına, ilgisine,becerisine uygun olmalıdır.
                • Çocuk oyuncak karşısında başarısızlığa düşmemelidir.
                • Oyuncak çocuğun ilgi alanı dahilinde uzun süre kalmalıdır.
                • Sağlam ve dayanıklı olmalıdır. Çünkü çocuklar oyuncaklarına karşı itinalı davranmakta güçlük çekerler.
                • Çok yönlü olmalı, çocuğun yaratıcılık ve hayal gücünü engellememelidir.
                • Oyuncak çocuğu ürkütmeyen, sevimli bir dizaynda olmalıdır.
                • Sade, ayrıntısız, köşeleri yuvarlak ve küt olmalıdır.
                • Çocuğun kas kuvveti ile orantılı olmalıdır.
                • Oyuncak seçiminde titizlikle uygulanan bir cinsiyet ayrımı yapılmalıdır.
                • Alışverişi bu konuda uzmanlaşmış, bilgili bir oyuncakçıdan yapmalısınız.

                İlkokula çağına gelinceye dek bebekler ve çocuklar hangi 
                dönemde ne tür oyuncaklarla karşılaşmalıdır?

                1 – 4 ay:
                • Çeşitli renk ve dizaynlardaki diş kaşıma halkaları
                • Beşik veya karyolaya asılan çeşitli renk, boyut ve şekillerdeki oyuncaklar
                • Basit melodili şarkı kasetleri
                • Müzik kutuları
                • Akvaryum
                • Çıngırak
                • Renkli resim ve posterler
                • Rüzgar çanları

                4 – 8 ay:
                • Çocuğun görüş alanı içine koyabileceğiniz değişik renkli, şekilli, ses çıkaran, değişik dokulara sahip bol sayıda ufak tefek oyuncaklar
                • Emip çiğneyebileceği oyuncaklar
                • Basit bir dokunma, basma, sıkma hareketleri ile ses çıkaran hareket eden oyuncaklar


                8 – 12 ay:
                • İpinden çekince hareket eden tekerlekli oyuncaklar
                • Birbiri içine geçen kaplar
                • Banyo için yüzen oyuncaklar
                • Toplar
                • Basit bebekler
                • Saklambaç evleri, içine girebilecek büyük kutular



                12 – 18 ay: 
                • Atıp fırlatmaya uygun olan tahta, lastik, metal, kumaş vb. malzemelerden yapılmış dayanıklı oyuncaklar
                • İtmeli, çakmali, ses çıkaran küçük oyuncaklar
                • Basit öykü kasetleri, plakları
                • Yırtılmaz resimli basit kitaplar


                18 – 24 ay:
                • Parmak kuklaları
                • Küçük oyuncak hayvan figürleri
                • Tekrar eden sözlerden oluşmuş ritmik müzük kasetleri ve plakları
                • Su havuzu ve oyuncakları
                • Bebekler
                • Basit bol resimli hikaye kitapları


                2 yaş:
                • Bisiklet, pedallı araba
                • Büyük tekerlekli kamyonlar, arabalar, trenler
                • Çekiçle çakılan tahta çiviler
                • Büyük tüylü oyuncaklar
                • Kuvvetli ses çıkaran oyuncaklar
                • Büyük tahta inşa blokları
                • 4-6 parçalı puzzle
                • Oyuncak mutfak donanımı
                • Yıkama ve ütülemeyi taklit eden oyuncaklar
                • Oyuncak telefon
                • Büyük oyuncak ev
                • Kazıcı,taşıyıcı oyuncaklar
                • İçinden geçilen tünel
                • Basit zeka küpü oyunu



                3 yaş:
                • Günlük yaşantıda yetişkinlerin kullandığı her türlü ev malzemelerinin taklidi
                • Yetişkin giysileri
                • Balık – olta oyunları
                • Basit eşleştirme oyunları
                • 4-6 parçalı yap boz
                • Büyük çivi oyunu
                • Resim kağıdı ve boya kalemleri
                • Oyun hamurları
                • Basit domino oyunu
                • Parmak boyası
                • Büyük boy lego
                • Okunabilecek ayrıntısız, bol resimli hikaye kitapları



                4 yaş:
                • Ayrıntılı eleştirme oyunları
                • 6-8 parçalı yap boz
                • Orta boy lego
                • Kuklalar ve sahne
                • Resim kağıdı ve her türlü resim malzemeleri
                • Ayrıntılı resim ve öykü kitapları
                • Hafıza oyunları
                • Küçük çivi oyunu
                • Basit trafik halıları
                • Basit sayı kavramını içeren oyunlar
                • Tahta ve tebeşir
                • Küçük bahçe gereçleri



                5 yaş:
                • Çeşitli meslek gruplarının kullandığı her türlü malzemenin taklidi olan oyuncaklar
                • Çeşitli meslek gruplarına özgü giysiler
                • 8-12 parçalı yap boz
                • Uzun, ayrıntılı, resimli öykü kitapları
                • Toz bezi, küçük süpürge
                • Trafik halıları ve setleri
                • Sayı kavramı içeren oyunlar
                • Fazla bakım istemeyen ev bitkileri
                • Mıknatıslar
                • Büyüteç





                Çocuğumun konuşması gecikti. Ne yapmalıyım ?

                Normal Dil Gelişim Aşamaları

                0-1 Yaş

                • Konuşan kişiye bakar
                • Kendi adına tepki verir
                • Ağlama benzeri sesler çıkarır
                • Sesleri taklit eder
                • Yetişkin konuşmasından sonra sesli olarak iletişim kurar
                • İletişim maksatlı jest, mimik kullanır.

                1-2 Yaş

                • Basit nesneleri adlandırır
                • Çevreden gelen sesleri ayırt eder
                • Kendisinden istenen objeyi verebilir
                • Zamir kullanmaya başlar
                • Yaklaşık 50 sözcük kullanır
                • İki sözcükten oluşan ifadeler kullanabilir
                • Aydan aya yeni sözcükler edinir

                2-3 Yaş

                • Ekleri anlar
                • Sıralı yönergeleri anlar
                • Ortalama 100-400 arası kelime kullanır
                • Çünkü, ya da gibi gramer yapılarını kullanabilir
                • Ne, nerede soru kelimelerini içeren sorular sorabilir
                • İki- üç sözcüklü ifadeler kullanır
                • Olumsuzluk içeren ifadeler kullanır
                • İyelik ekini kullanabilir
                • Kısa sohbetler yapar

                3-4 Yaş

                • Hemen her soru kalıbını kullanabilir
                • 4 ya da daha fazla sözcükten oluşan cümleler kurar
                • Olmuş olan olayları anlatır
                • Ortalama 800-1500 sözcük kullanır
                • Anlatılan hikayeleri geri anlatabilir

                4-5 Yaş

                • Renk ve şekilleri adlandırır
                • Karmaşık cümle kurar
                • Art arda gelen olayları anlar
                • İfadelerinde ayrıntı kullanabilir
                • Ortalama 1000-2000’den fazla sözcük kullanır
                • İfadeleri ve konuşması yetişkin konuşmasına yakındır

                Dil ve konuşma problemlerine neden olan etmenler nelerdir?

                1. İşitme kaybı

                2. Çevresel uyaran eksikliği ve istismar davranışları

                3. Bilişsel yetersizlik

                4. Doğum öncesinde ya da sırasında ortaya çıkan güçlükler

                5. Nörolojik problemler(serbralpalsi, travmatik beyin hasarı, hidrosefali vb.)

                6. Yarık damak dudak gibi yapısal problemler

                7. Yaygın gelişimsel bozukluklar(otizm, asperger vb.)

                8. Çocukluk çağı apraksisi.


                Çocuğumun dil ve konuşma gelişimine nasıl yardımcı olabilirim?

                • Doğar doğmaz hatta doğum öncesinden itibaren çocuğunuzla konuşun

                • Çıkardığı seslere tepki vermeyi ihmal etmeyin

                • En erken dönemlerden itibaren onunla oyun oynayın

                • İletişim kurduğu zaman ona yönelin ve sorduğunuz bir soruya cevap vermesi için gerekiyorsa 5- 10 saniye kadar bekleyin

                • Bebeksi konuşmasını taklit etmeyin, onunla bir yetişkin gibi iletişim kurun

                • Gün içinde kendi yaptığı şeyleri, hissettiklerini, tecrübe ettiklerini ona anlatın

                • Ona hikayeler okuyun ve size geri anlatmasını teşvik edin

                • Onu konuşmaya zorlamayın

                • Birlikte sözlü müzik dinleyin

                • Sözlerini genişletin, örneğin “araba” için “aba” derse evet bu bir araba şeklinde cevap verin

                • Birlikte fotoğraf albümlerine bakın

                • Çok soru sorun

                • Jest ve mimik kullanmaya özen gösterin

                • Çocuğunuzla birebir oynayın, onun istediği oyunu oynayın ve ısrarcı olmayın

                • Bilgi paylaşımını ve anlatımı ödüllendirin

                • Gramer hatalarını eleştirmeyen yalnızca doğru model olun

                • Çocuğunuzu dil becerisi olarak kendinden daha iyi düzeyde olan çocuklarla birlikte oynatın

                Çocuğum aşırı hareketli. Ne yapmalıyım ?


                HAREKETLİ ÇOCUK KİME DENİR?

                Yaş özelliklerine göre gelişimi beklenenden daha hareketli olan, bu özelliği duygusal, akademik ve sosyal yaşantısına engel olmayan, tedavi gerekmeyen çocuklara hareketli çocuk diyoruz.

                HAREKETLİ ÇOCUK İLE HİPERAKTİF ÇOCUĞU NASIL AYIRT EDEBİLİRİZ?

                Hiperaktivite kavramı günümüzde çok yanlış kullanılıyor. Örneğin; geç bir saatte markete gittiniz, 3 yaşındaki çocuğunuz uykusuz kalmış, belki karnı aç ve o ana özel bir hareketlilik yaşıyor. Kasiyer dönüp size, 'Bu çocuk hiperaktif mi?' diye sorabilir. Hareketli çocuk; gelişim düzeyine uygun enerjik bir çocuktur. Oyunlarında coşkuludur, ilişkilerinde girişkendir, sempatiktir. Bu hareketlilik çocuğun yaşantısında genellikle zorluk oluşturmaz. Hiperaktif çocuğun ise; gelişim düzeyine uygun olmayan artmış bir motor aktivitesi olur. Sanki motor takılmış gibidir. Sürekli koşuşturur, oturması gereken yerlerde sürekli ayakta, kıpır kıpırdır ve riskli davranışlarda bulunur. Bu durum onun yaşantısını olumsuz etkiler. İkisinin ayrımı çok önemli. Çünkü hiperaktivite, tedavi edilmesi gereken bir bozukluktur. Eğer çocuğun hareketliliği, çevresiyle ilişkisini olumsuz etkiliyor ve yaşına göre beklenen başarısını düşürüyor ise, bir çocuk psikiyatri hekimi tarafından ayrıntılı değerlendirilmelidir. Tedavi olmayan ve hareketli diye geçiştirilen çocukların yaşantısı birçok alanda olumsuz etkilenir ve bu çocuklar genelde kapasitelerinin altında başarı gösterirler. Ayrıca çevreleri tarafından sürekli eleştirildikleri için kendilerine güvenleri çok az olarak büyürler.

                PAKETLİ RAF ÜRÜNLERİ HAREKETLİLİĞİ TETİKLİYOR

                Bisküvi, şeker gibi hazır raf ürünlerine eklenen katkı maddeleri dolaylı olarak hareketliliği tetikliyor. Anne-babalar belli bir yaşa kadar çocuklarının bu ürünleri tüketmesini engelleyebiliyor. Ama okula başladığında çocuk, hazır ürünleri de tüketmeye başlıyor. Bu noktada bizim bilinçli tüketici olarak eve giren gıdalara, market alışverişine dikkat etmemiz şart.

                PEKİ YA KALITSALLIK

                Hareketliliğin genetik geçişi hemen fark edilir. Genellikle hareketli çocukların ebeveynleri de hareketli olur. Bizim tüm kişilik özelliklerimiz (buna hareketlilik de dahil) genetik geçebildiği gibi; çocuğun model almasıyla da geçer. Yani siz bir problemi çok hareketli çözüyorsanız, evin içerisinde telaşlı iş yapıyorsanız ya da çocuğunuzla iletişiminizde daha sabırsız davranıyorsanız, çocuk hayata sizin pencerenizden baktığı için ister istemez hareketli oluyor. Bir de uyaran çok önemli; Türk toplumu olarak çok süslü, renkli evlerimiz var. Bunlar da çocuk ruhunun dinginliğini engelleyip onları hareketli kılıyor. Sade olmak lazım.

                TEKNOLOJİ NE KADAR ETKİLİ?

                Teknolojik gelişmenin getirdiği yeniliklerden uzak kalabilmemiz mümkün değil. Siz tamamen engelleseniz de çocuğunuz illa ki bir yerde
                teknolojiye maruz kalıyor. Önemli olan iPad, bilgisayar gibi teknolojik araçları kullandırmamak değil, kontrollü kullandırmak. Bu araçlar kontrolsüz kullanıldığında iki sebeple hareketliliği artırıyor. Birincisi; sürekli koltukta ya da belirli pozisyonda oturan, dolayısıyla motor sistemini harekete geçirmeyen bir çocuk, o hareketlilikle ilgili olarak vücudu doymadığından, koltuktan kalktığında normalden daha hareketli oluyor. İkincisi; o ekrandan alınan ışın çocuğu hareketli yaparken, çok atraksiyonlu oyun oynamak, hareketli şeyler izlemek de ruhsal dinginliği engelliyor.

                Bir çocuğun erken dönemden itibaren annesi ile güven ilişkisi kurması, fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarının yeterince karşılanması gerekir. Duygusal ihtiyaçlarını karşılayıp, sarılıp sarmaladığınız çocuk daha sakin olur. ? Bebeğin çevresindeki uyaranların sade olması önemli. Yani ortam çok karışık olmamalı. Dağınık ortamlarda bebeklerin ruhları da dağılır ve hareketlenebilirler. ? Bebeklerin ruhsal açıdan dingin ve sakin olabilmeleri için ritme ihtiyaçları vardır. Bu nedenle bebeğin rutinlerini mutlaka takip edin. Yani uyku ve yemek saatlerini aksatmayın. ? Anne-babanın sakin olması, ilişkilerinin uyumlu olması ve ev ortamının huzuru önemli. ? Onlarla zaman geçirin, sohbet edin. Olumlu yanlarına vurgu yapın, sürekli eleştirmeyin. ? Onlara kızdığınızda azarlamayın ve hakaret etmeyin, davranışları ile ilgili geri bildirim verin. ? Olumsuz davranışlarını tekrar yapmaması adına onlarla konuşun ve birlikte çözüm üretin. ? Kapasitesini doğru değerlendirip akademik ihtiyaçlarını karşılayın. ? Yeteneklerini gözlemleyin ve destekleyin. ? Mutlaka düzenli spor yapmalarını sağlayın.

                EN YAYGIN HATALARI NELER?

                Anne babalar, öncelikle kendi ruh sağlıklarına, ilişkilerine, insanlar arası ilişkilere dikkat etmiyor. Aşırı kuralcı ve toplumsal normlara aşırı takıntılı çocuk büyütüyor. Çok koruyucu, kollayıcı şekilde çocuk yetiştiriyorlar. Çocuklarının adına birçok şey yapıyorlar. Örneğin kendi kendine yiyebilen çocuğu yediriyor, giyinebilen çocuğu giydiriyorlar. Bu davranış biçimi çocuğun olası yaşam becerilerinin gelişmesini engelleyerek, bağımlı, hareket edemeyen, aşırı kuralcı, kontrol altında tutulan çocuklar yetişmesine sebep oluyor. Ebeveynlere tavsiyem; çocukların kendi potansiyelini görmelerine izin versinler. Ve onların kendi başlarına yapabilecekleri şeyleri onlar adına yapmasınlar. Ayrıca çocuklarıyla bağırarak iletişim kurmasınlar. Tehlikeli bir durum daha var ki; nasihat ve kıyaslama. 3 yaşındaki bir çocuğa, 'Bunu yapmaman lazım. Yaparsan şöyle olur' diye nasihat etmenin bir anlamı yok. Ebeveynler şunu unutmamalı; ergenlik öncesi somut dönemdir. 'Bunu yapmıyorsun hayır, bu tehlikeli' gibi çok net ve somut ifadeler kullanılmalı. Yoksa, 'Bunu böyle yaparsan yanlış olur, insanlar üzülür' gibi açıklamaların çocukta yeri, kaydı, karşılığı yok. Bunun yanı sıra düzenli bir hayatımız olmalı. Örneğin; Belli bir yaş döneminde 23.00'e kadar misafirlikte oturamazsınız. Bu çok net. Çok küçük yaşlardan itibaren böyle bir ritimle, çocuğun biyoritmiyle, evin ritmiyle gitmek lazım. Kendi hayatımızdan fedakarlık yapmalı, çocuğun rutinine saygı duymalıyız. Çocuklar rutin ister. Rutinleri bozulduğunda, acıktıklarında, uykuları geldiğinde huzursuz olurlar. Rutinini sağladığınızda bir dönem fedakarlık eder, ama bir ömür rahat edersiniz. Yoksa ara ara rahat etseniz de bir ömür sıkıntı çekersiniz. Aile içinde ilişkilerin ve iletişimin iyi olması lazım. Çocuğa yaşına uygun muamele etmek ve onun sorumluluk almasına izin vermek önemli.



                Çocuğum derslerinde başarısız. Ne yapmalıyım ?

                1. Fiziksel sağlığına özen gösterin

                2. Aranızdaki duygu bağını sağlam tutun

                3. Düzenli duygu deşarjı sağlayın

                4. Kimlik duygusu kazandırın

                5. Olumlu yönlerine odaklanın ve takdir edin

                6. Kendi sorumluluğunu taşıma fırsatı verin

                7. İçsel motivasyonunu canlı tutun

                8. Düşünmeye teşvik edin

                9. Her gün mutlaka serbest zamanı olsun

                10. Çocuğun takip edebileceği bir düzen kurun

                11. Teknolojiyi bilinçli kullanmasını sağlayın

                12. Sosyal zekasının gelişmesine yardımcı olun

                13. Okul ve öğretmeni ile takım olun

                14. Çocuğunuzun okuldaki mutluluğunu gözlemleyin

                15. Evdeki çalışma saatlerinin verimli olmasını sağlayın



                Çocuğumun sigara kullandığını öğrendim. Ne yapmalıyım ?

                Sigara kullanan yetişkinlerin yüzde 90’nının ergenlik döneminde başladığına vurgu yapan Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi'nden Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Onur Noyan, anne babaların çocuklarının başlamasını engellemek ve yeni başladığını fark ettiklerinde caydırmalarını sağlayacak öneriler sıraladı. Noyan’dan en önemli uyarı da şöyle: Eğer başladıysa sakın ceza vermeyin, arkadaşlarıyla görüşmesini engellemeyin ve tehdit etmeyin! Peki ne yapmalı?

                SİGARA SADECE BİR BAŞLANGIÇ OLABİLİR!

                Gençler için sigaranın öneminin çok fazla olduğunu belirten Doç. Dr. Onur Noyan, “Ergenler sigara ile genellikle lise döneminde tanışmakta ve kullanımı devam ettirmektedirler. Nikotin bağımlılığı olan yetişkinlerin %90'ı sigaraya ergenlikte başlamaktadır. Hatta sigara bir geçiş maddesi olarak değerlendirilmektedir. Sigara ile başlayan yol alkol ve madde kullanımına doğru ilerlemektedir. Bu dönemde ergenlerin sigara ile tanışması önlenirse bir daha sigara ve diğer maddeleri kullanmama olasılıkları çok yüksek olacaktır” uyarısında bulundu.


                BÜYÜDÜĞÜNÜ KANITLAMA ÇABASI

                Ergenlik sürecinde sigara kullanmaya başlamayı kolaylaştıran birkaç faktör bulunduğunu ifade eden Doç. Dr. Onur Noyan, “Bunların başında çocukluktan yetişkinliğe giderken ailesine büyüdüğünü ve bireyselleştiğini kanıtlama çabası, merak etme, arkadaş ortamına girmek amacıyla kullanım, aile büyüklerini ya da ünlü taklit etmek gelmektedir” dedi.


                BAĞIMLILIK NASIL BAŞLIYOR?

                Ergenlerin sigara kullanım sürecinin yetişkinlerle çok benzer özellikler gösterdiğini ifade eden Doç. Dr. Onur Noyan, “İlk başlarda tek tek olarak kullanılan sigara miktarı giderek artmakta, 3-4 paket sonra yoksunluk belirtileri ve aşerme dediğimiz sigara kullanma isteği başlamaktadır. Bu süreç bağımlılığın geliştiğini gösterir” diye konuştu.


                E-SİGARA BÜYÜK RİSK!

                Sigaranın içerisinde bulunan yüzlerce farklı ve zararlı maddenin yanında bağımlılık yapan esas maddenin nikotin olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Onur Noyan, “Son zamanlarda giderek popüler olan ve yazılı ve görsel basında sık sık karşılaşılan elektronik sigaralar aslında çok büyük bir risk oluşturmaktadır. Ergenler özellikle sigaradan daha güvenli olduğunu düşünerek e-sigara kullanmaya başlamaktalar ve bu kullanım aslında sigara bağımlılığına giden yolun önünü açmaktadır” uyarısında bulundu.


                SİGARANIN ZARARLARI NASIL ANLATILMALI?

                Çocukları sigara kullanımından korumak için alınması gereken önlemler olduğunu ifade eden Doç. Dr. Onur Noyan, şu tavsiyelerde bulundu:

                “Öncelikle ergenlik öncesinde çocukluk döneminde bu konuların iletişim halinde konuşulmuş olması gerekmektedir. Çocuklara ders verir nitelikte olmadan sohbet içerisinde sigaranın olumsuz etkileri hakkında bilgi vermek gerekli. 5-11 yaşları arasında çocuklarla sohbet edilirken sigaranın dişlerde sararmaya sebep olduğu, kötü bir nefes kokusuna sebep olduğu, kalp krizi ve astım gibi birçok hastalığa sebep olduğundan bahsetmek çok önemlidir. Sigara içen birisine rastlanıldığı zaman çocuklarla sigaranın olumsuz etkileri ile ilgili sohbet etmeye başlamak çok önemlidir. 12 yaşından sonra ise ergenlerin ikili ilişkilerde sigaradan görecekleri zararlarla ilgili, çok çabuk bağımlı yaptığı hakkında bilgilendirmek ve hayır diyebilmenin çok önemli olduğu hakkında iletişime geçilmesi fayda sağlayacaktır. Bunun yanında çocuklara örnek olmak amacıyla yanlarında ve bulundukları ortamda hiç sigara içmemek, sigara içiliyorsa bu duruma engel olmak gerekmektedir. Rol model olarak sigara içmeyen bir ebeveyn büyük önem taşır. Bir odadan diğer bir odaya bile olsa çocuklardan sigara ya da kibrit, çakmak, e-sigara gibi sigara ürünleri getirmesini ya da satın almasını istememek gerekmektedir. Tüm aile bireylerinin spor, fiziksel aktivite, sağlıklı beslenme alışkanlıkları ve kültürel faaliyetler gibi ‘sağlıklı yaşam' felsefesini benimsemesi çocuk ve ergenleri her türlü zararlı alışkanlıktan koruyacaktır.”


                ÇOCUĞUNUZUN SİGARAYA BAŞLADIĞINI ÖĞRENİNCE NE YAPMALISINIZ?

                Doç. Dr. Onur Noyan, çocuğunun sigara kullandığını öğrenen ebeveynlerin mutlaka çocuklarıyla konuşması gerektiğini belirterek “Eğer sigara içtiğinden şüpheleniyorsanız bu konu hakkında mutlaka konuşmak gerekli. Öncelikle şüphelerinizi açık ve net bir şekilde aktarmalı ve sigara içip içmediğini sormalısınız. Ama bu konuşma sakin bir tonda öfke ve tehditten uzak durarak karşınızda bir yetişkin olduğunu düşünerek yapılmalı. Öncelikle hedefe ne zamandan beri kullandığındansa sigaraya neden ihtiyaç duyduğu, sigaranın etkisinin ne olduğu konusunda bilgi sahibi olmak olmalı. Eğer bir akran baskısı varsa bu konu üzerinde hassasiyetle durulmalı. Sigara kullanmasını tasvip etmediğinizi sakin bir tonda aktarmak çok önemlidir” uyarısında bulundu.Bu konu ile ilgili ceza vermek ya da arkadaşları ile konuşmasını engellemenin çok uygun davranışlar olmadığını vurgulayan Doç. Dr. Onur Noyan, “Sadece arkadaşlarının davranışlarının ne olduğunun önemi olmadığı ve kendisini bireysel olarak kararlar alması konusunda cesaretlendirmek gerekmektedir. Eğer bağımlılık geliştiğini düşünüyorsanız mutlaka bir uzman desteği alma konusunda işbirliği yapmalı ve bu durumun tedavisi olduğu konusunda bilgi vermelisiniz” diye konuştu. 


                Tuvalet eğitimine ne zaman başlamalıyım ?


                https://gelisimvecocuk-34bb.blogspot.com/2020/09/cocuklara-tuvalet-egitimi-nasl-verilir.html  yazımızı inceleyebilirsiniz.


                Çocuğum kekelemeye başladı. Ne yapmalıyım ?

                Kekeleme davranışı genellikle 3-4 yaşında başlayabilir. Asıl gerçek bir kekeleme ise 5-6 yaşında görülür. 2,5 – 3 yaşlarında görülen kelimeleri takılarak ve tekrarlayarak söyleme davranışı özellikle heyecanlıyken düşünceyle dilin birbirine karıştırılmasından kaynaklanır. Korkular, evdeki ya da okuldaki otoriter ve mükemmeliyetçi tutum, siz pek fark etmeseniz de kardeş kıskançlığı (sevmesi kıskanmasına engel değildir), televizyonda ya da dışarıda yaşadığı bir gergin durum da neden olabilir. Aile üyelerinde kekeleyen biri olup olmadığı önemli bir bilgidir. Pek çok sebebi olabilir. Geçici olma ihtimali yüksektir ancak yine de artıp artmadığının izlenmesi gereklidir. Öncelikle kelimelerini tamamlamayın, alay etmeyin, edilmesine müsaade etmeyin, sabırsızlık yapmayın, kızmayın, üzülmeyin ve üzüldüğünüzü belli etmeyin, kıyaslamayın. Oyuna da dönüştürmeyin, hayatınızı karartan bir hastalık gibi de davranmayın. Büyük ihtimalle gözünüzden kaçan bir duygusal durumdan etkilenmiştir, bunu bulup ortadan kaldırmak ve ardından çocuğun rahatlamasını sağlamak gerekir. Azalmadığı takdirde bir uzmandan yardım almayı da ihmal etmemek gerekir ama biraz sabretmeyi bilmek gerekiyor.


                Çocuğum beni dinlemiyor. Ne yapmalıyım ?

                1. Amacınız sözünüzü dinletmek, otoritenizi göstermek olmamalı; bunu hisseden çocuklar büyüklerle inatlaşma yoluna giderler. “Benim dediğim olmalı” diye değil, “Çocuğum bu konuda doğru olanı öğrenip uygulamalı” diye düşünün. Ona söz geçirmeye değil, onunla iletişim kurmaya ve duygularını anlamaya çalışın. Çocuklar her zaman sözünü dinletmek, ne olursa olsun dediğini yaptırmak olan yetişkinlerle geçinemezler. Hakim olma isteğini yansıtan bir ses tonuyla devamlı öğüt veren veya emirler yağdıran bir yetişkine karşı tepkili olur, olayı bir güçler savaşı gibi algılar ve galip gelmek adına söz dinlememe yoluna giderler. Bir çocuğun bir yetişkini sorun çıkarmadan dinlemesi için onu sevip sayması, gölünü yapmayı istemesi gerekir. Bu tip davranışlarla sevgi ve saygı uyandıramazsınız.

                2. Çocukla konuşup neden söz dinlemediğini anlamaya çalışmak işe yarar. Ödevini yapmayı veya sofraya gelmeyi istemediği zaman bunun sebebini sorun. Empati yapın, bir çocuk olduğunuzu varsayın, arkadaşlarınızla keyif içinde oynadığınız bir oyunu bırakıp yemeğe gelmek ister miydiniz? Çocuğunuz istediğiniz bir şeye itiraz ettiği zaman olaya onun açısından da bakma alışkanlığı edinin. Elbette yemeğini de yemesi gerekir ama bunun için farklı bir ayarlama düşünebilirsiniz. Örneğin ona 1 saat daha oynayıp bugünlük yemeğini geç yiyebileceğini ama bunun her gün tekrarlanmasına izin vermeyeceğinizi söyleyin.  Yeterince oynadığını düşünüyorsanız onu oyundan koparabilirsiniz ama gerekçesini haklı buluyorsanız küçük bir taviz verebilirsiniz belki? Ya da onun tam yemek saatinde çağırmak yerine yemekten 15 dakika önce, 15 dakika sonra oyunu bırakması gerekeceğini söyleyin.

                3. Bir çocuk anne ve babasından gördüğü muameleden hoşnut değilse, mutlu değilse olumsuz tepkileri daha fazla olur. Evdeki ortamı ve çocuğunuza karşı davranışlarınızı gözden geçirin. Değiştirmeye çalışmanız gereken durumlar olabilir.

                4. Neden sizin dediğinizi yapması gerektiğini çocuğunuza yumuşak bir dille, kısa ve net bir şekilde anlatın. Ebeveynler ve çocuklar arasında yaşanan pek çok sorunun temelinde iletişimsizlik sorunu vardır. Çocuğunuzun dünyasına girip onu anlamaya gayret edin. İsteklerinizi ve nedenlerinizi anlatırken onun seviyesine uygun bir dil kullanın. Her zaman sükunetinizi korumaya çalışın. Bağırıp çağırmanız, öfkelenmeniz, tehdit etmeniz, sözünüzün dinlenmesini sağlayabilir. Ancak bu anlık bir çözümdür ve çocuğun söz dinlememesi sorununu ortadan kaldırmaz. Ayrıca sakin davranırsanız onda daha çok saygı uyandırırsınız.

                5. Çocuk eğitiminde aşırı disiplin de, çocuğu fazla serbest ve denetimsiz bırakmak da yanlıştır. Ölçülü bir disiplin uygulayın, durmadan talimatlar yağdırmayın, çocuğunuzu kurallara boğmayın. Kendisini ilgilendiren konularda onun da fikrini sorun ve makul fikirlerini dikkate alın.

                6. Yapılmasını istediğiniz şeylerde kararlı olun. Her konuda belli bir tavrınız ve limitleriniz olmalı, çocuğunuz sınırlarını bilmeli. Anne – babanın bocalayan, kararsız davranışları çocuklara kendi istediklerini yaptırmaları için fırsat verir Ebeveynler olarak en azından önemli konularda aynı doğrultuda davranmaya da dikkat edin.

                7. Tepkilerinizi durumlara göre ayarlayın. Bir annenin hoşuna gitmeyecek bir davranışın, örneğin anne başka bir şeyle meşgulken çocuğun banyoda bir oyun oynayıp her yeri ıslatıp dağıtmasının sebebi normal şartlar altında anneyi kızdırmak, üzmek, belki az önce temizlediği banyoyu kirletmek değildir. Çocuk suyla oynamayı seviyor, merak ettiği bir şeyin cevabını arıyor, kendince bir deney yapıyor olabilir. Bırakın istediği zaman, istediği yerde, istediği gibi oynasın demiyoruz tabii. Ama suyu seviyorsa ona suyla oynayabileceği bir ortam hazırlayabilirsiniz örneğin. Böyle bir durum yaşadığınız zaman da öfkelenip bağırmamaya çalışın. Zor olabilir, ama buna gayret edin. Bu yaptığının size fazladan iş çıkardığını, halbuki gerçekten yorgun olduğunuzu, banyoyu böyle gördüğünüze üzüldüğünüzü, onun hastalanmasından korktuğunuzu söyleyin ve “Bilmem ki ne yapsak?” diye sorun. Onu suçlayarak kendini savunmaya geçmesini değil, sorunu algılayarak bir çözüm üretmeye çalışmasını sağlayın.


                Çocuğum parmağını emiyor. Ne yapmalıyım ?

                Parmak emme davranışını çocuk genelde kendi kendine bırakır,  anne babalar telaşa kapılmamalıdır.  Çocuğun bu davranışı üzerinde durulmamalıdır. Bunun yerine çocuğun ilgisi başka yöne çekilmelidir. Bu davranış kesinlikle baskıyla önlenmeye çalışılmamalıdır. Baskı yapıldığında, tik, tırnak yeme, alt ıslatma gibi durumlar ortaya çıkabilmektedir. Zorlamak, elini bağlamak, eline vurmak, eline acı sürmek gibi davranışlardan da kaçınılmalıdır. Eğer parmak emme davranışı uzun sürdüyse ve buna ek belirtiler de eşlik ediyorsa bir çocuk psikiyatristinden yardım alınmalıdır.

                Çocuğumun özgüvenini arttırmak için ne yapmalıyım ?

                Özgüven; kişinin kendine yönelik olumlu yargılarının olması, kendini ve olayları kontrol edebileceği inancı, kendini sevmesi, yeterli olduğunu düşünmesi ve değerinin farkına varması, kendisiyle barışık olması, kendini olduğu gibi kabul etmesi, kendisini tanıması gibi durumlarla ilgili bir kavramdır.

                • Var olmalarının sizin için ne kadar önemli olduğunu onlara hissettirin; Onlara olan sevginizin başarı ya da başarısızlıklarına bağlı olmadığını, var olmalarının sizin için ne kadar önemli olduğunu ve ne olursa olsun onları daima seveceğinizi söyleyin.
                • Kendilerine olan özgüvenlerinde sarsıntı gördüğünüz an harekete geçin; Unutmayın kendine özgüven duymak kendini beğenmişlik ya da kibirlilik demek değildir. Özgüven sadece olduğu gibi kabul edilmiş olmanın verdiği kendini rahat, iyi ve güvenlik içinde hissetmektir. Başarısı ile şımaran, kibirli davranışlar gösteren çocuğun kendisine olan özgüveni yok ya da düşük demektir. 
                • Çocuğunuzun gerçek özgüveni sağlamasında yardımcı olun; Çocuğunuzun zayıf yanlarını görmezlikten gelmeyin, dürüst olun, ama onları eleştirmeyin. Çocuklar kendilerindeki eksiklikleri ve kusurları kabullenmelidir. Bunun yanı sıra iyi ve kuvvetli oldukları yanları ile gurur duyabilmelidirler. 
                • Çocuğunuza kendisine has yeteneklerini ortaya çıkartmasında yardımcı olun: Çocuklar birbirlerinden farklıdır; Her çocuğun farklı özellikleri ve yetenekleri vardır. Hepsinin başarılı olduğu alanlar değişiktir. Çocuklarınıza kendi ilgi alanları ve yetenekleri doğrultusunda faaliyetlere katılma imkanı sağlayarak onların araştırmaları ve yeni şeyler keşfetmeleri için destekleyin. Böylece kendilerinde var olan yeteneklerin ortaya çıkmasını sağlayarak kendilerine güven duymalarını sağlamış olursunuz.
                • Yaptıkları ve ilgilendikleri şeylerin sizin için ne kadar önemli ve değerli olduğunu gösterin; Katıldıkları faaliyetleri ve ilgilendikleri şeyleri sorun, okulda katıldıkları faaliyetlerin gösterilerine gidin. İlgilendiği şeylerle ilgili okuduğunuz bir yazı ya da resmi onunla paylaşın. 
                • Evinizde herkesin birbirine güveneceği bir ortam oluşturun; Duygularını, düşüncelerini, sevgisini, başarı ya da başarısızlıklarını, hayal kırıklıklarını aile fertleriyle rahatça paylaşabilen çocuklar özgüvenli olurlar. "Söylediğin kadar da kötü değilmiş" ya da "Geçer canım merak etme" şeklinde cevap verme yerine, onların duygu ve düşüncelerini ciddiye alın. 
                • Çocuğunuza kendi davranışlarınızla örnek olduğunuzu unutmayın; Çocuklarınıza, onlarda görmek istemediğiniz davranışlarda bulunmayın. Unutmayın çocuklar size sizin onlara davrandığınız gibi davranacaklardır. Sinirlenip onlara bağırdığınızda, kızınca bağırmanın normal olduğu mesajını verirsiniz. 
                • Beklentileriniz çocuğunuzun seviyesinde olsun, onu aşacak beklentilerden kaçının; Her çocuğun farklı yapabilme kapasitesi ve seviyesi vardır. Çocuğunuzun birşeyi yapamayacağını bildiğiniz halde bunu ondan bekleyip sonunda hayal kırıklığı yaratmayın. Ulaşabilecekleri hedefler amaçlayıp başarılı olmalarını sağlayın. Çocuklarınıza sorumluluklar verin Kendisine güvenilip sorumluluk verilen çocuklar kendilerini yararlı ve önemli hissederler.
                • Sadece çok özel yetenek ya da başarılarına değil herşeyine değer verdiğinizi ve taktir ettiğinizi belirtin; Küçük bile olsa yaptığı güzel birşey ya da davranışı için onu övün ve bunun ne kadar önemli olduğunu belirtin. 
                • Ne yaparlarsa yapsınlar onları bağışlayın ve sevgi ile emniyette olduklarını hissettirin; Çocuklarınızı disiplin edin ama bunu hiç bir zaman sinirle ve katı kurallarla yapmayın. Onları disiplin etmeniz katı kurallarla katı cezalar verme şeklinde olmasın. Çocuklar adaletsiz davrandığınızda bunu çok iyi bilirler. Onların güvenini sarsmayın. 
                • Birlikte vakit geçirin. Ortak yapacağınız faaliyetler bulup birlikte zaman geçirin. 
                • Onların özgüvenlerini sağlayacak sözlerde bulunun; "Yardımların çok işime yaradı, teşekkür ederim" ya da " Bak bu aklıma gelmemişti bu konudaki fikrini çok beğendim" gibi sözlerle onların katkılarına değer verdiğinizi gösterin. 
                • Çocuğunuzla ilgili problemleri onu suçlamadan ya da onun karakterini eleştirmeden tartışın; Çocuklar kendileri ile ilgili problemlerde kendilerine saldırılıp eleştirilmeden konuşulduğunda bu problemi çözmek için çaba sarf ederler. Onun karakterine değil yaptığı şeye hitap ederek konuşun.


                Çocuğum tırnaklarını yiyor. Ne yapmalıyım ?

                Çocuklar neden tırnak yer?

                Çocuğunuz tırnaklarını meraktan, can sıkıntısından, stresten ya da alışkanlık haline gelmesinden dolayı yiyor olabilir. Çocuğunuzun tırnaklarını yemesinin bir diğer önemli sebebi de taklit etme duygusunun gelişmeye başlaması sonucunda gerçekleşebilir. Yani çocuğunuz bu alışkanlığı başka birinden görüp taklit etmeye çalışıyor olabilir.

                Çocuklarda tırnak yeme alışkanlığı, onların aldıkları birçok alışkanlığın en yaygın olanıdır. Çocuklarda tırnak yeme alışkanlığının dışında parmak emme, burun çekme, diş gıcırdatma, saçlarını çekme gibi alışkanlıklarda sonradan kazandığı alışkanlıklar arasında yer almaktadır.
                Çocuklarda tırnak yeme alışkanlığı kimi zaman gerginliği giderme veya yoğun duygularla baş etme amaçlı da yapılabilen bir davranış şeklidir. Dolayısıyla çocuğunuz baskı altında hissettiğinde bu şekilde bir davranış sergileyebilir.

                Örneğin; çocuğunuz kreşte yeni bir şey öğrenmeye başladığında, ya da katıldığı bir oyunda utanması durumunda stres veya endişe duygularıyla beraberinde tırnak yeme alışkanlığını getirebilir.

                Çocuğunuz stresli olduğu dönemlerde muhtemelen tırnak yeme alışkanlığı ile büyebilir ancak onu durdurmak istiyorsanız size birkaç yöntemden bahsedebiliriz.

                Çocuğunuza stresi yönetmenin diğer yollarını öğretmek, tırnak yeme sürecinin yaşam boyu sürecek bir alışkanlık haline gelmesini önlemeye yardımcı olabilir.

                Tırnak yiyen çocuğa nasıl davranılmalı?

                Tırnaklarına dikkat edin

                Çocuğunuzun tırnak yeme alışkanlığını önlemek için tırnaklarını çok fazla uzamadan kesmenizde fayda var.

                Çocuğunuzun tırnak yeme alışkanlığını azaltmak için, tırnaklarını kesilmiş halde tutun ve pürüzlü kenarları törpü ile törpüleyin. Çocuğunuzun tırnaklarının ne kadar hızlı büyüdüğüne bağlı olarak, bunları birkaç haftada bir tekrarlayın.

                Ilımlı yaklaşın

                Çocuğunuzu herhangi bir alışkanlıktan vazgeçirmek zor olacaktır. Çocuğunuz tırnaklarını yemeye başladığında ona sinirli bir tavırla yaklaşmanız yanlış olacaktır. Çocuğunuza Sinirli bir tavır alırsanız tırnak yeme alışkanlığını ilerleyen dönemlerde dikkat çekmek amaçlı kullanacaktır.

                Bunu yapmak yerine çocuğunuz tırnaklarını yemediği zaman onu övün. Örneği ona her tırnaklarını yemediği zaman için bir şekerle veya bir çıkartma ile ödüllendirebilirsiniz. Bunların dışında ona kitap hediye edebilir, parkta eğlenmeye götürerek onu ödüllendirebilirsiniz.

                Ölüm veya boşanma gibi durumlarda görülebilir

                Çocuğunuzun hayatında dramatik bir değişiklik meydana geldiyse örneğin; ölüm, boşanma veya çeşitli nedenlerle meydana gelen ayrılıklar gibi… Bu durumlara alışmak veya bunlarla uzlaşmak uzun sürebilir. Tırnak yeme alışkanlığı bu zor zamanlarda daha fazla yoğunlaşabilir. Eğer çocuğunuz böyle bir durumdan geçtiyse ve sürekli tırnaklarını yiyorsa bir uzmana danışmanız gerektiğini unutmayın.

                Ne yaptığını bilmesini sağlayın

                Bazen tırnak yiyen çocuklar, bunu yaparken farkına bile varmazlar ve çoğu kez istem dışı bunu gerçekleştirirler. Bunu yaparken çocuğunuzun koluna hafif bir şekilde dokunabilir, onu uyarabilirsiniz.

                Yeni bir alışkanlık kazandırın

                Çocuğunuzu tırnak yeme akışkanlığından vazgeçirmek için ona yeni bir alışkanlık kazandırabilirsiniz. Örneğin tv izlerken eline bir top veya oyalanacağı başka bir şey verebilirsiniz.

                Görsel ipuçları kullanın

                Çocuğunuz tırnaklarını yemeğe engel olamadığı için sinirli hissediyorsa, parmaklarını ya da tırnaklarında renkli çıkartmalar tutmayı denemek isteyip istemediğini sorun. Bu durum ona tırnaklarını yememesi gerektiğini hatırlatacaktır. Ama eğer bu durumu tercih etmek istemezse onu sakın zorlamayın. Bu durumda kendini cezalandırılıyormuş gibi hissedebilir.
                Her çocuk farklıdır, bu yüzden çocuğunuzla bir dizi teknik deneyin. Ama onun istekli bir çocuk olduğundan emin olun. Aksi takdirde ilgisini kaybedebilir veya sorunu bir güç olarak görmeye başlayabilir. Aynı zamanda çocuğunuzun bu alışkanlığından vazgeçilebilmesi için biraz zamana ihtiyacı olduğunu da unutmayın.

                Çocuklarda tırnak yeme alışkanlığı ne zaman tehlikeli olur?

                Çocuklarda tırnak yeme genellikle zararsız bir alışkanlıktır ve ciddi bir sorun ya da bir işaretin olması pek olası değildir. Çoğu çocuk olgunlaştıkça tırnaklarını yemeyi bırakırlar.
                Ancak çocuğunuz tırnaklarını çok fazla yiyorsa ve eleri kanamaya başladıysa muhakkak bir uzmana danışmanız gerekir.
                Bazen sürekli olarak meydana gelen tırnak yeme alışkanlığı altta yatan bir anksiyete problemlerine işaret ediyor olabilir. Bu durumda yine bir uzmana danışmanız fayda vardır.


                Çocuğum kardeşini kıskanıyor. Ne yapmalıyım ?

                Kardeş kıskançlığı sağlıklıdır. Önemli olan kıskançlık derecesi!

                Yeni bir kardeş, bir çocuk için kabullenmesi gerçekten çok zor olan bir durumdur. Çocuğun yeni kardeşi kabullenebilmesini çocuğun yaşına, ailenin çocuğa yaklaşımına ve çocuğun kişilik özelliklerine gibi birçok faktör etkilemektedir. Kardeş kıskançlığını tamamen önlemenin maalesef bir reçetesi yok. Zaten kardeşlerin bu kıskançlığı bir derece yaşaması doğal ve sağlıklıdır. Burada önemli olan kıskançlık derecesi ve çocukların birbirlerine karşı olan olumsuz davranışlarıdır. Bu dengeyi sağlamak için bilinçli davranarak çocuğunuzun kardeşine karşı tutumunu daha ılımlı hale getirebilirsiniz.

                Pedagog desteği ile çocuğunuzu kardeşin gelişine hazırlayın!

                Çocukların yaşına ve kişilik özelliklerine göre yeni bir kardeşe alışması ve onu kabullenmesi farklılık gösterebilir. Çocuğun bu dönemi daha az sancılı geçirmesi ve kabullenmesini kolaylaştırmak için çeşitli önlemler alınabilir. Bu önemler sizin ve çocuğunuzun özelliklerine ve yaşam şartlarına göre değişeceği için en sağlıklı önerileri çocuğunuzun yaşlarını, gelişim özelliklerini ve ailenizin yapısını göz önünde bulundurarak bir pedagog verebilir. Bu nedenle doğum öncesi ve doğum sonrası süreçte bir pedagogdan destek alarak çocuğunuzu bebeğin gelişine hazırlayabilirsiniz. Bebek gelmeden bazı şeyleri çözmek daha kolaydır. Bebek geldikten ve kardeş kıskançlığının derecesi arttıktan sonra çocuğun bunu kabullenmesini sağlamak daha zahmetli ve uzun bir süreç ister. Önceden destek alınması çocuğun bu zorlu süreci daha az sancılı geçirmesini ve çocuğun kardeşine karşı davranışları da olumlu olmasını sağlayacaktır.

                Kıskançlık derecesi çok yüksekse psikolojik destek alın!

                Bu dönemi her çocuk farklı şekilde yaşayacağını belirtmiştik. Bütün bu önlem ve hazırlığa rağmen çocuk bebeği kabullenmekte zorlanıyorsa çocuğun mutlaka psikolojik destek alması şarttır. Çocuğunuz okulöncesi dönemde ise oyun terapileri güçlü bir tedavi yöntemidir.

                Çocuğunuzun psikolojik desteğe ihtiyaç duyduğunu nasıl anlarsınız?

                Çocukta geçmeyen uzun süren bir moral bozukluğu, mutsuzluk, eski hayat enerjisinin olmayışı, eskisi gibi istekli oyun oynamaması, altına ıslatması, tırnak yemesi, mastürbasyon, uyku bozuklukları, yemek bozuklukları, aşırı öfke, hırçınlık, depresyon, saygısızlık, vurma, arkadaşlarına zarar verme, fobiler, takıntılar, tutturmalar, her fırsatta kardeşini kötülemesi ve zarar vermesi gibi davranışlar gözleniyorsa mutlaka profesyonel destek almalısınız.

                Daha fazlası için : https://gelisimvecocuk-34bb.blogspot.com/2019/12/kardes-kiskancligi.html


                Çocukta zeka testleri kaç yaşından itibaren uygulanabilir ?

                2 yaş itibari ile zekâ testi yaptırılabilir. 2 yaş itibari ile yapılması uygun görülen zekâ testleri uygulamalarının, çocuğun dikkat ve uyum sürecine bağlı olarak 3 yaş 6 ay itibari ile daha verimli olacağı düşünülmektedir.

                WISC-IV, 6 yaş 0 ay ile 16 yaş 11 ay arasındaki çocukların bilişsel becerilerini  ölçmeye yarayan zekâ testidir.


                WISC-R 6 yaş 0 ay ile 16 yaş 0 ay arasındaki çocuk ve ergenlerin bilişsel değerlendirmesine yarayan zekâ testidir.


                STANFORD BINET ,2 yaş itibari ile zihinsel düzeyi tespit ederek üstün yetenek veya bilişsel geriliği saptamaya yarayan ve bireysel olarak uygulanan zekâ testidir. Önerilen uygulama yaşı 3 yaş 6 ay ve üzeridir.


                CAS, 5-17 yaş arası bireylerin bilişsel değerlendirmelerini 4 ölçek ve 12 alt teste toplayarak ölçmeye yarayan testtir.



                 




                Çocuğum yemek yemiyor. Ne yapmalıyım ?

                • Önce bir bu konuda anlaşalım: Israrcı davranmamalısınız!

                • Belki de size kızdı: Yemek yememesinin altında yatan sebepleri öğrenmeye çalışmalısınız.

                • Ceza da ödül de yok: Ona yemek yemesinin bir karşılığı olduğunu düşündürmemelisiniz.

                • Saatleri ayarlıyoruz: Yemek saatlerini düzenlemelisiniz.

                • Çocuklarınızın gün içinde sağlıksız abur cuburlar yemesine izin vermemelisiniz.

                • Eğlence başlasın: Yemek saatinden önce mümkünse onunla oyunlar oynamalısınız.

                • Yemek seçmek yok: Çocuğunuzun yemek alışkanlıklarını düzenlerken kendiniz de yemek seçmemelisiniz.

                • Gözü korkmasın: Tabağını tepeleme doldurmamalısınız.

                • Kolayca yerse sever: Kolay çiğneyebileceği ve yutabileceği yiyecekleri tercih etmelisiniz.




                Çocuğum konuşmuyor. Ne yapmalıyım ?

                Konuşma için tüm bireyler içinde bulunduğu topluma ait olan dili (lisan) kullanır. Çocukta dil gelişiminin tamamlanabilmesi için öncelikle dili anlamalı, sonra dili kullanabilmelidir.  Biz bunlara “alıcı dil” ve “ ifade edici dil” diyoruz. Henüz konuşamayan bir çocukta dili anlamanın gelişmiş olmasını bekleriz. Eğer alıcı dil becerisi gelişmişse kabaca beyin ve sinir sistemi açısından bir sorun olmadığı düşünülebilir. Böyle bir çocuk henüz konuşmamaktadır ancak “bana topu getir”, “oyuncağını dolaba koy” gibi komutları yerine getirebilmektedir. Alıcı dili gelişen ancak ifade edici dili henüz oluşmamış 18-20 aylık çocuklarda gelişimsel dil gecikmesi olabilir. Bu durumda çocuk “bekle-gör” yöntemiyle izlenebilir ancak bu arada diğer patolojiler araştırılarak dışlanmalıdır. Bu çocuklarda genelde ailede geç konuşan ana, baba veya kardeş öyküsü mevcuttur.

                Gecikmiş Konuşmadan Şüphelenilecek Durumlar

                  • Her bebek 3-6 aylık oluncaya kadar anlamsız sesler çıkarabilir ve bu o çocukta işitme kaybı olmadığını göstermez. Sağlıklı doğan her bebekte mutlaka işitme taraması yapılmalıdır.
                  • 6-12 aylık bebek “ba ba ba”, “ma ma ma” gibi anlamlı sesler çıkarmaya başlamalıdır.
                  • 12 aylık bebek “evet”, “hayır” gibi komutları anlamalı, ismiyle çağırıldığında bakmalıdır.
                  • 12-16 ay arasında “dede”, “baba” gibi anlamlı 1-2 kelimesi olmalıdır.
                  • 24. ay tamamlandığında 5-10 kelimeli bir kelime dağarcığı gelişmiş olmalıdır.
                  • 24-36 ay arasında “bu ne?”, “top nerede?”, “ben kimim?” gibi soruları anlıyor ve anlamlı cevap veriyor olmalıdır.
                  • 24-36 ay arasında 2 veya 3 kelimeli cümleler kurabiliyor olmalıdır.
                  • 36. aydan sonra kullandığı kelimeler yabancılar tarafından anlaşılıyor olmalıdır.
                  • 4-5 yaşında basit bir olayı anlatabiliyor olmalıdır.
                  • 7 yaşında karmaşık bir olayı anlatabiliyor olmalıdır
                  Çocuğum kreşe başladı ama benden ayrılmak istemiyor. Ne yapmalıyım ?

                  İlk olarak kararlı ve tutarlı olun. Geri adım atmayın. Bir yere gidecekseniz çocuktan gizli evden çıkmayın. Bu onda hayal kırıklığına neden olur. Çocuğunuza anlatın, nereye niçin gittiğinizi ve geri döneceğinizi söyleyin.

                  Okula başladığında ilk günler yanında olun. Onunla sürekli konuşun. Neler yaptığını anlatmasını isteyin. Çocuğun anne ve babaya bağımlı olmaması için çocuğunuza sorumluluklar verin. Kendi işlerini kendisinin yapmasını sağlayın.

                  Çocuğunuzu anlamaya çalışın. Onu dinleyin, isteklerine saygı duyun.

                  Aşırı koruyucu kollayıcı davranmayın. Sürekli çocuğunuzu uyarmayın. Büyüdüğünü ve bazı işleri tek başına yapabileceğini fak edin ve ona göre davranın.

                  Sürekli yanınızda olmasını istemeyin. Arkadaşlarıyla dışarıda gezmesine oyun oynamasına izin verin.


                  Çocuğum yalnız uyuyamıyor. Ne yapmalıyım ?

                  1. Bir çocuğun kendi yatağında uykuya dalması önemlidir. Dolayısıyla eğer çocuğunuzun sizin yatağınızda uyuma alışkanlığı varsa öncelikle ona kendi yatağında yatabilme alışkanlığını kazandırmanız gerekir. Kendi odası ve kendi yatağı çocukta olumlu çağrışımlar yaratmalıdır, gerekirse odanın düzeni çocuğun kendisini rahat ve güvende hissedeceği şekilde ayarlanmalıdır. Örneğin; pijamalarını birlikte seçmek, yatağının yanına sevdiği ayısını koymak veya yatağın karşısındaki duvara istediği resimleri birlikte asmak gibi. Çocuğunuzun kendisine ait bu alanı kendisinin düzenlemesi odayı daha rahat bir biçimde benimsemesini ve burada daha fazla vakit geçirmek istemesini sağlayacaktır.

                  2. Odanın sıcaklığı, gürültüden uzak olması, hafif bir ışık, yatağın uygun konumu gibi detaylar da ebeveynler tarafından düzenlenmelidir.

                  3. Yaptığınız düzenlemelerin ardından sürece adım atılmaya başlanabilir. İlk zamanlarda çocuğunuz sizden ayrı uyumak istemeyebilir, bu çok doğaldır. Bu gibi durumlarda birkaç gün çocuğunuzun yatağında, yanında kalabilirsiniz. Yanında kaldığınız bu zaman diliminde ona bir masal okumak veya dinlendirici bir sohbet yapmak çocuğunuzun rahatlamasını sağlayacaktır. Çocuğunuz uykuya daldıktan sonra siz de kendi yatağınıza gitmelisiniz.

                  4. Gece çocuğunuz uyandığında ve yanında sizi görmediğinde kaygı duyabilir ve sizin yanınıza gelmek, sizinle uykuya devam etmek isteyebilir, bu gibi durumlarda onu yatağına geri götürmeli ve gerekirse yanında uykuya dalana kadar kalıp tekrar kendi yatağınıza dönmelisiniz.

                  5. Çocuğunuz eğer sizin yanınızda uyursa ve uyandığında kendisini kendi yatağında ve yalnız başına bulursa bu kendisinde kafa karışıklığına sebep olabilir, bu da uykuya dalmakta güçlük çekmesine ve kaygı yaşamasına neden olabilir. Bu nedenle çocuğunuz uyurken değil uyanıkken onu kendi yatağına götürmeniz daha doğru bir tutum olacaktır.

                  6. Sonraki günlerde bu süreç, çocuğunun yatağına girmeden, yatağının yanında oturarak uykuya dalmasını beklemek şeklinde devam ettirilebilir. Bu şekilde anne-baba çocuk arasındaki yakın temas bir ölçüde azaltılmış olur ve çocuğun kendi başına uyuyabilmesi için önemli bir adım atılmış olur. Uykuya dalarken çocuğunuzun saçlarını okşamak, elini tutmak onun açısından rahatlatıcı olacak, uykuya dalmasını kolaylaştıracaktır.

                  7. Bu sürecin ardından çocuğunuzun yavaş yavaş kendi kendine uykuya dalabilmesi, siz odada değilken de kendisini sakinleştirip uykuya geçebilmesi mümkün olabilir. Çocuğunuzun yanında bir süre kalıp onunla küçük bir sohbet edebilir, masal okuyabilir, ona hikaye anlatabilirsiniz. Sonrasında uyuma vakti geldiğinde birbirinize iyi geceler öpücüğü verdikten sonra odasından çıkabilirsiniz.

                  8. Uyku öncesindeki bu birlikte vakit geçirmenin süresi çocuğunuzun kaygı düzeyine veya aranızdaki ilişkiye göre farklılık gösterebilir, ancak bu süreyi yavaş yavaş azaltmak mümkündür. Başlarda çocuğunuz uzun süre sizin onun yanında kalmanızı isteyebilir veya gideceğinizi düşünmesi sebebiyle uyumamak için direnç gösterebilir. Bu gibi bir durumda çocukla bir anlaşmaya varmak çok önemlidir, örneğin "bir masal okuduktan sonra" yanından ayrılacağınızı söyleyebilirsiniz.


                  Çocuğum sözümü dinlemiyor. Çocuğum üzerinde nasıl otorite kurabilirim ?

                  Çocuklara kural-sınır konulması çocuğun yararına olan psikolojik ve gelişimsel bir ihtiyaçtır. Çocuğun ruhsal ve bedensel iyiliği, toplumsal uyumu için sınırlarını bilmesi ve kurallara uyması gerekir. Bu açıdan ebeveynlerin yaklaşımı çok önemlidir. Çocuğa çok müdahaleci yaklaşılmamalı, ruhsal ve bedensel açıdan tehlike içermeyen davranışlarına dur denilmemelidir. Aksi halde çocuğun merak, keşfetme, birey olma hevesini kırar, çocukla olan güvenli ve yakın ilişkiye zarar veririz.


                  Sınır doğru çizilmezse dışlanma yaşar

                  Çocuğa uygun bir şekilde ‘dur’ demek, kural-sınır koymak; çocukların güvende ve değerli olduğunu hissetmesini sağlar. Çocukların toplumsal kurallara uyma, dürtülerini kontrol etme, işbirliği yapma, keşfetme, sorumluluk alma ve hatalarını düzeltme motivasyonunu artırır. Çocuğu hiç durdurmadığımızda ve sınır koymadığımızda; evde ve toplumda dışlanma, çatışma ve olumsuz tepki görme ihtimali artar.


                  Ya özgüvenini kaybederse korkusu…

                  Çocuklar çok iyi gözlemcidir, kimin ne zaman dur dediğini, hangi durumlarda kuralın değiştiğini, kimlerin kurallara uyup uymadığını, ne yaparsa kuralları aşabildiğini kolayca fark eder. Çocuklar üzerinde söylediklerimiz yerine yaptığımız davranışlar daha etkilidir. Çocuktan beklediğimiz davranışları kendi yaşantımızda uygularsak çoğu zaman uyarmaya bile gerek kalmayacaktır. Çocuğunuz istediğinizi yapmadığında ona vuruyorsanız, kendi istediği olmadığı zaman o da vurarak istediğini elde etmeye çalışacaktır. Bazı aileler çocuğuna kural koyduğu zaman “beni sevmezse, psikolojisi bozulursa, özgüvenini kaybederse, mutsuz olursa” gibi kaygılar yaşar. Ancak bizler bile yetişkin olmamıza rağmen kurallarını bilmediğimiz bir topluma girdiğimizde bocalarız. Çocuklar da ebeveynler kural koymadığında ya da kurallar sık değiştiğinde kafa karışıklığı ve güvensizlik yaşar. Bu durum başta ebeveynlerle olan ilişkisi olmak üzere diğer kişilerle olan ilişkisini olumsuz etkiler, aile farkında olmadan korktuğu durumların yaşanmasına ve çocuğun zarar görmesine sebep olabilir.


                  Kızgın veya yalvarır dil kullanmayın

                  Çocuklar her istediğini yapmak, istediğine anında sahip olmak ve kendine engel olunmamasını isterler. Yaşları küçük olduğu için isteklerini erteleme, bekleme, öfke kontrolü ve kendini ifade etmede zorlanırlar. Bu yüzden durdurulmaya çalışıldığında ağlama, tepinme, bağırma, eşya atma, kendine-başkasına vurma ile istediğini elde etmeye çalışırlar. Anne-baba olarak çocuğun yaşını, gelişim düzeyini, kişilik özelliklerini ve çocukla yaşadığınız geçmiş deneyimleri dikkate alın ve uygun tutum sergileyin. Örnek olarak, “Hayır, gazoz içemezsin” yerine, sakince “Gazoz içmek senin için sağlıklı değil, bu nedenle içmemen gerekiyor, istersen beraber portakal suyu sıkıp içebiliriz” diyebilirsiniz. Çocuk kabul etmezse karşılıklı inatlaşma, tartışma ve pazarlığa girmeyin. Cümleleriniz kısa, net, kendinizden emin ve kararlı olmalı, kızgın ve yalvarır tarzda olmamalı. Siz ayrıntılı, akla uygun, mantıklı, ikna edici bilgiler ve örnekler verirsiniz, o sırada çocuğunuz amacına ulaşmak için ne yapması gerektiğini düşünüyor olabilir.


                  Asla rüşvet vermeyin!

                  Kendine, size ve çevresine zararlı olabilecek davranışlarda bulunursa sakince durdurun. Gösterdiği tepkiden kimsenin zarar görme ihtimali yoksa, yanına gidip sadece göz teması kurun ve sessizce sakinleşmesini bekleyin. Yanına yaklaşılmasından rahatsız oluyor, tepkinin şiddeti artıyorsa yanından uzaklaşıp, biraz sakinleşmesini bekleyin. Çocuğa tepkisini sonlandırması için “Ağlamayı kesersen çikolata, telefon veririm” gibi rüşvet teklif etmeyin, ödül vermeyin. Böyle yapmanız çocuğun yanlış tutumunu pekiştirecek, tekrarlanma ihtimalini arttıracaktır. Öfkesi geçince yanınıza gelir aynı isteğini tekrarlarsa önceki cevabınızı aynı kararlılıkta ve sakinlikte tekrarlayın.


                  Önce hayır, sonra evet demeyin

                  Çocukların “hayır” denmesi gereken isteklerine “evet” demek yanlış iken, önce “hayır” dedikten sonra kararınızı “evet” olarak değiştirmek daha yanlıştır. Çocuklara kural-sınır koyarken zorlandığınızda bir başkasına (baba, öğretmen, psikiyatrist) şikayet etmekle tehdit etmeyin, bu davranışınız çocuk tarafından “Ben sana hayır-dur diyemiyorum” olarak anlaşılır. Sonrasında çocuğa kural koymanız, ‘hayır’ diyebilmeniz daha zor olacaktır. Çocuğunuza koyduğunuz kurallar ve sınırlar baş başayken, misafir geldiğinde, yolculukta ve misafirliğe gittiğinizde değişirse, çocuğunuz bunu fark edecektir. Baş başa iken dur diyebildiğiniz, kurallara uyan çocuk diğer ortamlarda beklemediğiniz davranışlarda ve isteklerde bulunabilir, sizi zor durumda bırakabilir.


                  Maddi güçlükler sınır koymayı zorlaştırıyor

                  Ebeveynlerin kişilik yapısı, ruhsal ve bedensel hastalığının olması, maddi güçlükler, eşler arasındaki sorunlar çocuklara sınır koyulmasını zorlaştırır. Çocuğa sınır koymada anne ve babanın tutumları farklı ise ‘dur’ deme konusunda çatışma çıkacak, çocuğun kafası karışacaktır. Öncelikle aranızdaki tutum farklılıklarını giderin, en azından çocuğun yanında tartışmaktan ya da diğerinin kuralına müdahale etmekten kaçının. Çocuğun sınırlarını öğrenmede zorlanması sadece anne-baba kaynaklı değildir, çocuğun karakteri ve ruhsal sorunları da etkilidir. Örneğin, hiperaktif çocuklar inatçı, fevri, ısrarcı ve sabırsız oldukları için kurallara uyma ve söz dinlemede ciddi zorluk yaşarlar. Anne-babalar bazen çocuğun durumunu göz ardı ederek kendilerini ya da birbirlerini suçlar, çocuğun bilerek yaptığını düşünürler. Bunun sonucunda daha katı bir tutumla sorunu çözmeye çalışır, kısır döngüye girerler.


                  Günde yarım saat oyun ilişkileri sağlamlaştırır

                  Çocuğunuza kural-sınır koyabilmek için ilişkinizin iyi olması çok önemlidir. Bu nedenle her gün yaklaşık yarım saat birlikte oyun oynamaya, gülmeye ve gevşemeye zaman ayırın. Haftanın bir günü ailecek dışarı çıkmak, dışarda keyifli aktiviteler yapmak, iyi zaman geçirmek ilişkinizi iyileştirecektir. Anne-baba ve çocuk arasındaki ilişkiyi bozan, sık tartışmalara ve karşılıklı öfkeye sebep olan, hem ebeveyni hem çocuğu ruhsal olarak zedeleyen sınır-kural koyma güçlüklerinde bir çocuk ruh sağlığı uzmanından yardım almak gerekir.


                  Hangi çocuklar kural tanımıyor?

                  Toplumumuzda bazı çocuklara kural-sınır koyma güçlükleri yaşama ihtimali daha yüksektir. Risk altında olan çocukların özelliklerine baktığımızda;


                  • Ailenin ilk torunu olmak,
                  • Geç ya da yardımcı üreme yöntemiyle doğmak,
                  • Gebelik ya da bebeklik döneminde hayati tehlike atlatmak,
                  • Sürekli bir bedensel hastalığının olması,
                  • Kendinden önce bir kardeşi vefat etmiş olması,
                  • Geniş ailede yaşamak,
                  • Hem anne hem babanın çalışması,
                  • Anne-babası boşanmış ya da ebeveyn kaybı yaşaması,
                  • Hareketli, sabırsız, inatçı olması gibi faktörlerle karşılaşırız.

                  Çocuğuma ödevlerini yaptıramıyorum. Ne yapmalıyım ?

                  1- Aşırı Zaman Alıcı veya Zor Ödevler Verilmemeli

                  Öğretmenler, çocukların okul dışındaki zamanını neredeyse komple işgal edecek düzeyde ağır ödevler vermemelidir. Bununla birlikte, kısa sürede bitebilecek olmasına rağmen aşırı zor ödevler de verilmemelidir. Bu tür ödevler karşısında çocuklar psikolojik olarak aşırı yorulmakta ve yılgınlık hissetmektedirler. Öyleyse, gereğinden fazla/zor ödevler verilmemesi gerektiği konusunda netleştiğimizi varsayıyorum ve bir sonraki maddeye geçiyorum.

                  2- Mükemmeliyetçi Olmayın, Çocuğu Yıldırmayın

                  Çocuğunuzun yaptığı ödev gözünüze hoş görünmüyor olabilir ama neticede o ödev yapılmış ve bitmiştir. “Hayır bu olmamış, yeniden yap” dediğiniz anda çocuk, bütün emeklerinin boşa gittiğini düşünüp üzülecektir. Bu durum sık sık tekrar ederse bu defa çocuk “ne de olsa yaptığım ödev beğenilmeyecek. Uğraşmama gerek yok” diyerek başarısızlığı peşin peşin kabullenebilir. Bu yüzden, ödevde hatalar varsa düzeltmesi için yardımcı olun ama komple ödevi yeniden yapmasını istemeyin.

                  3- Çocuk, Okuldan Gelir Gelmez Ödev Yapmaya Zorlanmamalıdır.

                  Okuldan eve gelen çocuk, mesaisini tamamlamış bir yetişkin gibi dinlenme ihtiyacı duyar. Çocuğunuz okuldan geldiği anda “hemen ödevlerini yap!” dememelisiniz. Ona dinlenmesi ve oyun oynaması için zaman tanımanız gerekir. Yaşına uygun ve eğlenceli etkinlikler ile onu ödüllendirmelisiniz. Örneğin; 7 yaşında bir çocuğunuz varsa, eğlenmesini sağlayacak 7 yaş etkinlik önerileri ile onu mutlu edebilirsiniz.

                  Unutmayın: Oyunlar, çocukların zeka gelişimi için en etkili araçlardır.

                  Çocuğunuzun oyuna ayırdığı süreyi ona çok görmeyin. En basit evcilik oyunu bile çocuğunuzun hayal gücünü geliştirme ve çeşitli sorumluluklara hazırlama konusunda önemli etkiye sahiptir. Öte yandan, bizzat planlı hazırlanmış zeka oyunları, zeka geliştirici oyuncaklar ve benzeri materyaller çocukların hem eğlenmesini hem de zihinsel becerilerini geliştirmesini sağlıyor. Teknolojinin gelişmesiyle bu konuda yeni alternatifler üretildi. Bunlardan en başarılı olanı Türk akademisyenlerden geldi.

                  MentalUP Eğitsel Zeka Oyunları’nı inceleyin. Yıldız Teknik Üniversitesi akademisyenlerinin, çocuk gelişim uzmanları eşliğinde geliştirdiği MentalUP, pedagojik ürün sertifikasına sahip bir uygulamadır. TÜBİTAK destekli olan ve zincir okullar tarafından da tercih edilen MentalUP, içerdiği bilimsel ve eğlenceli zeka oyunları ile çocukları hem eğlendiriyor, hem geliştiriyor, hem de öğretiyor. İncelemenizde fayda var. Üye olup ÜCRETSİZ deneme yapabilirsiniz.

                  MentalUP Eğitici Oyunlar: Şimdi Deneyin

                  4- Ödev Yapma Saati Belirlemek Çok Önemli!

                  Çocuğunuzun günlük aktivitelerini planlaması ve bu plana uyması her zaman yararına olacaktır. Ona planlı yaşamayı öğretin ancak bu planı siz yapmayın. Kendi planlamasını oluşturmasına müsaade edin veya seçenekler sunun. Örneğin, ev ödevlerini günün hangi saatlerinde yapmak istediğini sorun. Anlaşma sağlamanız durumunda sürekli ödevlerini hatırlatmak zorunda kalmamış olursunuz.

                  Unutmayın: Çocuğu sürekli ders çalışmaya ve ödev yapmaya zorlamak (sık sık hatırlatma yapmak) ters etki oluşturur. Bu tür baskılara maruz kalan çocuklar sık sık mazeretler uydurmaya ve ödevlerden uzaklaşmaya çalışır.

                  Çocuğunuzun uygun bir saat dilimi belirlerse tercihini onaylayın ve takip edin. Her gün aynı saatte ödevlerini yapması, derslerine çalışması önemli bir detaydır. Yani, bu planlama sürekli değiştirilmemelidir. Bu şekilde çocuğunuz erteleme alışkanlığı edinmeden görev ve sorumluluklarını tamamlamayı öğrenir. Aksi durumda “biraz sonra yaparım” diye diye ödevlerini uyku saati gelene kadar ertelemeye başlayabilir. Yetişkinler de dahil her insan, görevlerini erteledikçe motivasyonunu kaybeder. Dolayısıyla, ev ödevi saati belirlemek oldukça faydalıdır.

                  5- Ödevler Kontrol Edilmelidir.

                  Her insan yaptığı işin karşılığını görmek ister. Bununla birlikte, denetlemenin olmadığı işlerde bir takım aksaklıklar görülür. Bu dengeyi iyi ayarlamak gerekir. Çocuğunuz ev ödevini bitirdiğinde onu tebrik edeceğinizi bilmeli. Ödevini yapmadığında ise açıklama yapmak zorunda olacağını bilmelidir. Özellikle öğretmenler, verdiği ödevlerin yapılıp yapılmadığını kontrol etmelidir. Aksi durumda öğrenci “ödevimi yapsam da yapmasam da bir şey olmuyor” düşüncesiyle sorumluluk duygusunu kaybedebilir.

                  6- Öğrencinin Başarıları Takdir Edilmeli ve Motivasyonu Artırılmalıdır.

                  “Çocuğum ders çalışmıyor” diyen ebeveynlerin birçoğu sürekli şikayetçi olurken takdir etmenin önemini atlıyor. Her zaman olumsuzlukları dile getirmek yerine çocuğunun ödevlerini övgü dolu sözlerle takdir ettiklerinde sonuçların değişebildiğini gözlemliyorlar. Aynı şekilde öğretmenler de bu konuya önem göstermelidir.

                  Örnek: Güzel bir ödev yaprağını alıp sınıfın panosuna asmak, öğrenciyi mutlu eder ve motivasyonunu artırır. Anne-babalar da aynısını evlerinde yapabilirler. Çocuğunuzun yaptığı özenli bir çalışmayı vitrine koymanız veya duvara asmanız onu motive edecektir. Başarısı tebrik edilen öğrenci bundan sonra ödevlerini daha özenerek ve güzel bir şekilde yapmaya çalışacaktır.


                  7- Ders Araç Gereçleri Her Zaman Hazır Olmalıdır.

                  Birçok kez içsel motivasyonunu zorla yüksek tutup ödev başına oturan çocuk, bölünmek zorunda kaldıkça motivasyonunu kaybedecektir. Bu yüzden, ders esnasında ona lazım olabilecek tüm eşyaları yanında olmalıdır. Tam derse konsantre olduğu anda kalem kalem ucunun bitmesi ve sağda solda uç arayarak zaman kaybetmesi tüm ilgisini dağıtabilir. Silgi, kalemtıraş, cetvel, kalem ucu ve benzeri eşyaları stokladığınız küçük bir kutu yapabilirsiniz.

                  8- Yardımcı Olun Ama Her Zaman Değil!

                  Çocuğunuzun ev ödevlerine yardımcı olun. Bu sayede, aşamadığı konularda uzun süre zaman kaybetmesini engellemiş ve çözüm yolunu göstermiş olursunuz. Burada dikkat etmeniz gereken konu ise çocuğun bunu alışkanlık haline getirip getirmediğidir.

                  Bazen çocuklar, ebeveynlerden yardım almayı alışkanlık haline getirir ve gayret etmeye son verirler. Ne de olsa annesi veya babası ödevin tamamlanmasını sağlayacaktır. Bu durum tekrar ettikçe çocuk tembelleşerek sorumluluk duygusundan uzaklaşacaktır. En güzeli, zorlandığı noktalarda hangi kaynaklardan yardım alabileceğini göstermek ve onu araştırma yapmaya teşvik etmektir.

                  9- Sevginin Gücünü Kullanın

                  Çocuklar, gördükleri sevgiye karşılıksız kalmazlar. Bir çocuğun öğretmenini seviyor olması, öğretmenden gelecek tavsiyeleri değerlendirmesi adına oldukça önemlidir. Yapılan araştırmalarda, öğrencilerin, sevdiği derslere ve sevdiği öğretmenlerden gelen taleplere karşı daha duyarlı olduğu gözlemlenmiştir. Aynı şekilde anne-babalar da çocuklarını ilgi ve sevgi konusunda tatmin etmelidirler.

                  Sevilen ve değer gördüğünü hisseden çocuklar, karşı tarafa mahcup olmamak için üzerine düşen sorumlulukları da istekle yerine getirirler.

                  10- Öğrencinin Yaşına Uygun, İdeal Ödev Süresi

                  Uzmanların önerilerine göre, çocukların ev ödevi için ayırmaları gereken süre aşağıdaki gibidir.

                  1.- 2. Sınıflar3.- 4. Sınıflar5.- 6.Sınıflar7.- 9. Sınıflar10.- 11+ Sınıflar
                  20 dakika30-40 dakika45-60 dakika60-90 dakika90-120 dakika




                  Çocuğum 1. sınıfı bitirmek üzere, okuması ve yazması çok yavaş, harfleri karıştırıyor, eksik veya ters yazıyor sorunu ne olabilir ?


                  ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ GÖSTEREN ÇOCUKLARIN ÖZELLİKLERİ 


                  1-Çalışma Becerilerini Kullanma Yetersizliği
                  Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların çoğunda ortak olarak görülen özelliklerden biri çalışma becerilerini kullanma yeteneğindeki yetersizliktir.
                  Çalışma Becerileri

                  a)Problemi etkili bir şekilde yapabilmek için gerekli olan kaynakların, stratejilerin ve becerilerin farkına varılması.
                  b)İşin ya da problemin başarıyla tamamlanmasına yol açacak şekilde yapılacak işlerin plânlanması, çalışmaların etkinliğinin sürekli değerlendirilmesi gibi unsurları kapsayan kendi kendini düzenleme mekanizmasını kullanma yeteneğidir.
                  2-Algısal Bozukluklar

                  Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların önemli bir özelliği de algısal bozukluklarının olmasıdır.Görsel algılama ya da görsel duyulardan gelen uyaranların yorumlanması ve örgütlenmesinde güçlük çekerler.Görsel agılama güçlüğü olan çocuklar, harfleri ve geometrik şekilleri kopya etmede zorlanırlar.
                  3-Genel Eşgüdüm Problemleri, Algısal, Devinimsel Problemler

                  Yaşlarına göre devinimsel becerilerin kullanmasını gerektiren bedensel etkinliklerde yetersizliklerin ve eşgüdüm problemlerinin olmasıdır.Top atma, yakalama, zıplama, koşmada yetersizlik ya da yavaş gelişim söz konusudur. Öğrenme güçlüğüyle bağlantılı olabilir, fakat nedeni değildir.
                  4-Dikkat Bozukluğu ve Aşırı Hareketlilik

                  Dikkatle ilgili güçlüklere hem işitsel hem de görsel alanda rastlanılmaktadır. Dikkatleri normal çocuklara göre daha kolay dağılmaktadır.
                  Sınıfta dikkatsiz ve aşırı hareketlidirler. Sınıfta uzun süre yerinde oturamazlar.Birinci ya da ikinci sınıfa giden bir öğrenci üç dört yaşlarındaki çocuklar kadar hareketli ise öğrenmesi olumsuz yönde etkilenecektir.
                  5-Düşünme ve Bellek Problemleri
                  İşitsel ve görsel uyaranların bellekte tutulamaması bakımından yetersizlik gösterirler.Herhangi bir yetersizliği olmamasına rağmen, bir dizi kelimeyi ezberlerken zorlanır. Birbirine benzeyen kelimeleri ayırmada güçlük çekerler.
                  6-Sosyal Uyum

                  Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar, duygusal bozukluk gösteren çocukların davranış özelliklerini gösterirler. Çoğu zaman mutsuzdurlar, kendini değerlendirmeleri olumsuzdur, kendi kendilerini kontrol edemediklerine inanırlar ve başlarına gelen olayların diğer kişi ve olaylardan kaynaklandığını düşünürler.Çabalarının işe yaramadığını, ne kadar çabalarsa çabalasın öğrenemediğini düşünürler.

                  DİSLEKSİ
                  Gelişimsel, nörolojik bozukluğa, yetersizliğe bağlı okuma ve yazma bozukluğudur.


                  Belirgin Disleksi Özellikleri
                  – Okuma yavaştır ve akıcı değildir, bazen hiç yoktur, harf harf okur.Özellikle bilmediği kelimeleri ve uzun kelimeleri okurken duraklar, okuyamaz.
                  - p, b, d, g, h, y, s, z, u gibi harfleri yazarken karıştırır ve ters yazar.
                  -Yazarken bazı harfleri unutur, bazılarını fazladan ekler.
                  -Ayna hâli yazı yazabilirler.(q İI AT) Talip
                  -Kelimeleri kısaltarak okur.
                  -Tahmin ederek okur.
                  -Yüksek sesle okurken anlamı ifade eden ritim, tını ve tonlama bozuktur.
                  -Yanlış vurgulama yapar.
                  -Okuduğu öykünün anlamını çıkaramaz.
                  -Yazması bozuktur, karalama, harfleri yanlış dizme görülür.
                  -Kalem tutması bozuktur, çabuk yorulur.
                  -Birbirine yakın kelimeleri ayıramaz.
                  -Bir satırı takip edemez, karıştırır.
                  -Satır başına geçerken zorlanır.
                  -İçinden okurken bazı sesler çıkarır.
                  -Kelimenin yerine başka bir kelime yerleştirme, atlama görülür.
                  Disleksinin yüzde 39'u dikkat sorunlarıyla, yüzde 37'si görsel-motor sorunlarla, yüzde 16'sı görsel mekânsal sorunlarla ilgili olduğu tespit edilmiştir. 

                  Dislekside sağ-sol, yukarı-aşağı gibi kavramlar karıştırılabilir, perspektiften yoksundurlar.Bisiklet ya da saat resmi çizerken sorun yaşarlar.
                  Disleksinin belli bir tedavisi yoktur.Sorunların erken tanınması, okulun ve ailenin teşvik edici olması oldukça önemlidir.Sık okul değiştirme, evde ikinci bir dilin kullanılması önemli bir olumsuzluktur.Yaş ilerledikçe okuma sorunları düzelebilir. Ancak yazı hataları ve yavaş okuma kalıcı olur.

                  Akademik açıdan pek çoğu başarısızdır.Yaşla birlikte (8. sınıfa doğru) okuduğunu anlamada düzelmeler olur. Sözlü anlatımda ve sözlü sınavlarda daha başarılı olurlar.


                  MATEMATİK BOZUKLUĞU (DİSKALKULİ)


                  Sayısal ilişkileri kavramada, hesaplamada, sayısal sembolleri tanıma, kullanma ve yazmada açığa çıkan bozukluk, yetersizliktir.
                  Çocuklarda iki tip bozukluk vardır.
                  1-Hesaplama,
                  2-Akıl Yürütme
                  1-Hesaplama

                  Matematik bozukluğu olan(Diskalkuli) çocuklar
                  -Sayıları bozuk yazar, sıklıkla yer değiştirirler, (ters dönmüş ya da baş aşağı)
                  -Sayıları eksik ya da fazla yazarlar,(324 sayısını 30020, 286 sayısı 200806 şeklinde yazabilirler.)
                  - Geometrik ilişkileri kavramada zorlanırlar.
                  -Basit işlemleri yapamazlar.
                  -Aritmetik sembolleri tanımada zorlanırlar.
                  -Çok basamaklı sayıları okuma ve yazma da zorlanırlar.
                  -İşlemleri bozuk sıra ile yaparlar.
                  -Çarpma, bölme gibi işlemlerde sayıları alt alta yazmada zorlanırlar.
                  -Sayıları atlar, sağlama yapamazlar.
                  -İşlemleri yanlış yaparlar.


                  2-Akıl Yürütme
                  Akıl yürütmede dil sorunu da olabilir.Sözel problem çözme, komutları anlama, akılda tutma, plâna göre adım adım çözme bozuktur.
                  Genel olarak bu yetersizliklerin yanı sıra dikkat sorunları yaşanır.Dikkati çabuk dağılır ve kısa sürer.
                  Öğrenme bozukluğu olan çocuklar, okul başarısızlığı, okul reddi, okul fobisi, davranış sorunları; özellikle düzen bozucu davranışlar, hiperaktivite, migren, enüresiz (altını ıslatma) depresyon vb. duygusal ve sosyal uyum sorunları yaşar.

                  Genel Olarak Öğrenme Güçlüğünün Kaynağında;
                  -Hafıza,
                  -Organizasyon,
                  -Bir konu üzerinde yoğunlaşma ya da dikkatini toplama yetisi,
                  -Bilgiyi hatırlanacak şekilde düzenleme yetisi,
                  -Öğrenilmiş bir bilgiyi yeniden akla getirme (hatırlama)
                  -Olayları uygun bir düzen içinde anlama yeteneklerinde problem bulunabilir.
                  Öğrenme güçlüğünün olması ayrıca çocuğun duyduğunu ya da gördüğünü algılamakta, yazılı malzemeleri ve sözlü sunuları anlamakta zorlandığı anlamına da gelebilir.

                  İlkokulun ilk üç yılında sık rastlanan özel öğrenme güçlüğü belirtileri şunlardır:
                  -Ana okulunu bitirdiğinde ev telefonunu hâlâ ezberleyememiş olabilir.
                  -Çabalamasına rağmen bebek ninnilerini ezberleyip tekrarlayamaz.
                  - Öyküleri dinlerken dikkatini toplamakta ve kavramada güçlük çeker.
                  -Öykünün ayrıntılarını hatırlamada zorlanır.
                  -Birinci sınıfta iken harfleri seslendirmede öğrenmekte ya da sayı ve harfleri yazmakta zorlanır.Buna bağlı olarak duygusal açıdan çok çabuk kırılır, çok çabuk sinirlenir, kâğıtları yırtar, ağlar, okula gitmek istemez aptal ya da akılsız olduğunu söyler.
                  -Sınıfta davranış problemi vardır; dikkat çekici, düşüncesiz hareketlerde bulunur.
                  -Sınıf ödevlerini bitirmez.
                  -Öğretmeninden ya da ana-babasından sürekli yardım ister.
                  -Bir gün öğrendiğini ertesi gün unutur. Örneğin sözcükleri hecelemeye çalışır, öğrenmiş gibi gözükür ama testte başarısız olur, unuttuğunu söyler. Aynı şey okumada da olur; kalın sesli bir harfle örneğin“a” ile başlayan bazı sözcükleri gayet güzel okur, ancak bir sonraki hafta aynı sözcüklerle karşılaştığında, yeniden öğretmeniz, çalıştırmanız gerekir.

                  - İkinci sınıfta basit toplamaları yapmakta zorlanır.Üçüncü ve dördüncü sınıfta çarpım tablosunu, her gece birlikte tekrar ettiğiniz hâlde ezberleyemez.
                  -Düşüncelerini kâğıda dökmekten kaçınır ya da güçlük çeker.
                  -Soruları sesli olarak yanıtlar, ancak bunları yazmaya çalıştığında aynı başarıyı gösteremez.
                  -Konuşurken kelime dağarcığı yeterli olduğu hâlde yazarken çok basit bir dil kullanır. Çünkü uzun sözcükler yazmak daha zor gelir.
                  -Okula gitmek istemez.
                  -Okul ödevlerinin çok zor olduğunu söyler.

                  ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ ÇEKEN ÇOCUKLARIN AİLELERİNE

                  ÖNERİLER:

                  Eğer çocuğunuz okulda başarısız oluyorsa ve öğrenme güçlüğü tanısı konmuşsa;
                  -Öncelikle bunun nedenlerini araştırın.
                  -Öğretmeninden bilgi ve yardım isteyin. Gerekli tıbbî ve psikolojik ölçümleri yaptırın, gerekirse profesyonel yardım isteyin.
                  -Öğretmeniyle ortak bir çalışma plânı geliştirin.
                  -Çocuğunuzun tüm özelliklerini ve kapasitelerini tanıyın.
                  -Harfleri ters yazıyorsa: Harflerin yazılı olduğu kartlar hazırlayın.Yazarken kartlara bakarak doğru yazmasını ve hatalarını düzeltmesini sağlayın, yazma alıştırmaları yapın.
                  - Doğru hecelemekte, yazmakta zorlanıyorsa: Cümleleri, kelimeleri gruplara ayırın.Her gün belli bir grubu yazmasını ve kurmasını sağlayıp çalıştırın.Bakmadan yazdırın, hatalarını düzeltip tekrar yazdırın ve okutun.
                  -Matematik problemlerinde zorlanıyorsa: Matematik seviyesini tespit edin.Eski bilgilerini tekrarlatın, çok kısa basamaklar hâlinde yavaş yavaş ilerleyin.Çalışırken birden fazla duyuya hitap edin(görsel, işitsel, olay yaşayarak, dokunarak).
                  -Okumayı öğrenmede güçlük çekiyorsa:
                  -Okuma seviyesini tespit edin. Tümden gelim(bütünden parçaya)yöntemini kullanın.
                  -Sık sık tekrarlama yapın.
                  -Sabırlı ve olumlu tutum içinde olun.
                  -Güdüleyici ve teşvik edici olun.
                  -Çocuğun kendisini rahat ve güvencede hissettiğinden emin olun.
                  -Dikkati çabuk dağıldığından çalışmaları kısa tutun.
                  -Bir basamağı öğrendiğinden emin olmadan diğer basamağa geçmeyin, yavaş ilerleyin, öğrendiklerini karıştırmasına engel olun.
                  -Çalışma becerilerini geliştirmek için ev egzersizleri ve sorumluluklar verin.Günlük işlerde olaylara katılmasını sağlayın(temizlik, yardım vb.)
                  -Başardıkça teşvik edin, onaylayın.
                  -Dikkati yoğunlaştırıcı etkinlikler yaptırın(oyunlar, boncuk dizme, nesneleri gruplama, ayırma, düzeltme vb.)
                  -Başaramayacağı ödevler, görevler, sorumluluklar vermeyin.Kendisini başarısız ve olumsuz 
                  değerlendirmesine engel olun.

                  -Hatırlamayı ve tekrarlamayı gerektirecek hafıza oyunları oynatın.

                  - Uzmanlardan yardım almaktan çekinmeyin.



                  Çocuğum çok içine kapanık, okulda arkadaş edinemiyor, açılabilmesi için ne yapmalıyız ?

                  • Çocuğunuza çekingen ya da utangaç olduğunu söyleyerek, etiketlemeyin.
                  • Çocuğu yeni ve bilmediği ortama ya da insanlara hazırlayın. Önceden nereye gidileceğini ve orada kimler olacağını açıklayın.
                  • Çocuğunuzun çekingen kaldığında ısrar etmeyin, zorlamayın, kızmayın ve çok fazla üstünde durmayın. Temkinli bir yapıda olduğunu kabullenin ve ortama alışması için zaman verin.
                  • Ebeveynin çekingen davranışları, çocuğun çekingenliğini arttıracaktır. Sizin yabancıyla rahat iletişime geçmeniz, çocuk için önemli bir model olacaktır.
                  • Çocuğunuzu meraklandırarak ve cesaretlendirerek destekleyin. Ona eğlenceli gezilerinizden ve edindiğiniz arkadaşlıklardan bahsedin. Kendisinin nereye gitmek istediğini sorun.
                  • Çocuğunuzun güvenli ortamda sürekli yeni deneyimler edinmesini sağlayın. Örneğin eve misafir davet edin ve çocuk misafirden başlayın. Ne kadar yabancı kişiler ve yabancı ortamlarda bulunursa çekingenliği bir o kadar azalacaktır.
                  • Çocuğunuzu aşırı korumayın ve gereğinden fazla yardım etmeyin. Küçük korku ya da früstrasyonlarla baş etmeyi öğrenmesi için fırsat verin.
                  • Çocuğunuzdaki sosyal becerileri fark edin ve takdir ederek onurlandırın, onun güçlü ve başarılı yönlerini dile getirerek pekiştirin.

                  Çocukta dikkat eksikliği nasıl fark edilir ?

                  • Odaklanmakta zorluk çekmek
                  • Dikkatini sürdürememek
                  • Göz teması kurmamak
                  • Aynı faaliyette uzun süre devam edememek
                  • Çabuk sıkılmak
                  • Detayları gözden kaçırmak
                  • Unutkanlık
                  • Karşısındakini dinlemekte güçlük çekmek
                  • Özel eşyaları ve emanetleri kaybetmek
                  • Basit yönergeleri akılda tutamamak
                  • Sık hata yapmak
                                Daha fazla bilgi için: https://gelisimvecocuk-34bb.blogspot.com/2019/12/dikkat-eksikligi-hiperaktivite.html





                  DOWN SENDROMU NEDİR? BELİRTİLERİ NELERDİR?

                  DOWN SENDROMU NEDİR? Down sendromu genetik bir rahatsızlıktır. Sağlıklı insanlarda 2 tanesi eşey  kromozomu (XX veya XY) olmak üzere toplamd...

                  POPÜLER YAYINLAR