25 Nisan 2020 Cumartesi

FARKLI ÜLKELERDE OKUL ÖNCESİ EĞİTİM KURUMLARININ GELİŞİMİ

1. Çocuklarla İlgili Uluslar Arası Toplantılarda Alınan Kararlar ve Okul Öncesi Eğitim

Farklı ülkelerde farklı gelişim evrelerinden geçen eğitim sistemleri, özellikle büyük kitleri etkileyen olaylardan sonra gelişim ve değişim süreçleri geçirmişlerdir. Ülkelerde eğitim sistemleri geliştirirken, bu sistemleri güvence altına almak içinde çeşitli ulusal ve uluslar arası toplantılar düzenlemiş, çeşitli kararlar alınmıştır. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları, mağlup devletlerde olduğu kadar galip devletlerde de eğitim sistemlerini yenileme ve değişen ihtiyaç ve sosyal yapıya uyumu kolaylaştırma amacıyla çeşitli reformların gerçekleştirilmesini zorunlu kılmıştır.
           I. Dünya Savaşı’nın sonunda Avrupa’da çocukların korunması sorunu önem kazanınca, 1920’de Cenevre’de “Uluslar Arası Çocuklara Yardım Birliği” adında özel bir örgüt kurulmuştur. Bu örgüt, 1923 yılında “Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi”ni yayınlamıştır. Bu bildirge, “dünyadaki bütün çocuklara asgari bir özen gösterilmelidir” ilkesini esas almıştır.
          Aynı yıllarda Belçika’da “Uluslar Arası Kadınlar Meclisi” her çocuğun bedensel, ruhsal ve zihinsel gelişiminin sağlanmasından toplumun sorumlu olduğu ana fikrini işleyen beş maddelik bir belge yayınlamıştır.
         Uluslar Arası Çocuklara Yardım Birliği ve Kadınlar Meclisi’nin çabaları sonucu Milletler Cemiyeti, “Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi” adı altında bir bildirge yayınlamayı kabul etmiştir. Uluslar Arası Çocuklara Yardım Birliği tarafından 1923 yılında yayınlanan bildirge’den yararlanılarak hazırlanan ve Milletler Cemiyeti Tarafından kabul edilen bu bildirge, bir önsöz ve beş ilkeden oluşmuştur.

       1) Çocuk bedenen, ruhen ve doğal biçimde gelişmesine olanak sağlayan koşullar içinde bulundurulmalıdır.

      2) Acıkan çocuk beslenmeli, hasta çocuk tedavi edilmeli, fikren geri kalmış çocuk eğitilmeli, yoldan çıkmış çocuk doğru yola getirilmeli, terk edilmiş çocuk korunmalıdır.

     3) Herhangi bir felaket anında yardım öncelikle çocuğa yapılmalıdır.

     4) Çocuk hayatını kazanabilecek duruma getirilmelidir ve her türlü istismara karşı korunmalıdır.

     5) Çocuk yeteneklerini hemcinslerinin hizmetine adayacak bir ruh ve düşünce içinde yetiştirilmelidir.

Milletler Cemiyeti Genel Kurulu 27 Eylül 1934 tarihinde Çocuk Hakları Bildirgesi’ni yeniden onaylamıştır.
     Balkan ülkelerinin çocukları koruma kuruluşlarının işbirliği sonunda 5-9 Nisan 1936 tarihinde Türkiye’nin de katıldığı Birinci Balkan Kongresi toplanmıştır. Normal ve sağlam çocukların korunması, çocukların tıbbi korunması ve çocukların çalışma yaşı konularında çalışmalar yapmak üzere 1-7 Ekim 1938 tarihleri arasında da İkinci Balkan Kongresi toplanmıştır. 20 Kasım 1959 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1386 sayılı kararı ile “Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi” adı altında kabul edilmiştir.
        UNESCO Türkiye Milli Komisyonu, eğitim, bilim ve kültür kuruluşları ile ana örgüt arasında bağlantı kurmak amacıyla ve bir sözleşme gereğince çalışmalarda bulunmak üzere, TBMM tarafından 25 Mayıs 1946 tarihinde kabul edilen bir yasa ile kurulmuştur. UNESCO Türkiye Milli Komisyonu’nun 28-30 Haziran 1963 tarihlerinde yapılan “VIII. Dönem Genel Kurulu Birinci Toplantısı”nda yönetim kurulunca hazırlanmış bulunan öneri “Türk Çocuk Hakları Beyannamesi” olarak kabul edilmiştir.
         Polonya yetkilileri, 1924 Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi ile 1959 Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi’nden sonra herhangi bir ilerleme olmadığını ve devletlerin bu sözleşmeleri çok dikkate almadıkları gerekçesiyle 1979 Uluslar Arası Çocuk Yıl’ında, bir çocuk hakları sözleşmesi hazırlanması önerisinde bulunmuşlardır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Polonya tarafından hazırlanan bir taslağı incelemek üzere 1979 yılında 43 üye devletin temsilcilerinden oluşan bir “Çalışma Grubu” oluşturulmuştur. Çalışma grubunun hazırladığı taslak 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilmiştir. Türkiye, 29-30 Eylül 1990 tarihleri arasında Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde toplanan “Çocuklar İçin Dünya Zirvesi”nde sözleşmeyi imzalamıştır. Sözleşme Bakanlar Kurulu tarafından 3.12.1994 tarihinde 94/6423 sayılı kararla onaylanmış ve 27.1.1995 gün ve 22184 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Sözleşme’nin 28. maddesine göre, çocuk eğitim hakkına sahiptir. Sözleşme’nin 29. maddesi eğitim amaçlarını düzenleyen maddedir. Bu maddeye göre:
- Çocuğun kişiliğinin, becerilerinin, zihinsel ve fiziksel yeteneklerinin eksiksiz biçimde geliştirilmesi,

- Çocuğun özgür bir toplumda sorumlu bir yaşam için hazırlanması,

- Çocuğun ana-babasına, kültürel kimliğine, diline ve değerlerine, ayrıca başkalarının kültür ve değerlerine saygısının geliştirilmesidir.
 
       Sözleşmenin 31. maddesi, çocukların dinlenme, boş zamanlarını değerlendirme, oynama ve yaşına uygun eğlence etkinliklerinde bulunma, kültürel ve sanatsal yaşama serbestçe katılma haklarını güvence altına almıştır.
       Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin kabulünden bir yıl sonra 29-30 Eylül 1990 tarihinde New York’ta Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde “Çocuklar İçin Dünya Zirvesi” gerçekleştirilmiştir. Zirve’ye 71 ülkenin Devlet ve Hükümet Başkanları katılmıştır. Zirve sonucunda “Çocukların Yaşatılmaları, Korunmaları ve Geliştirilmelerine İlişkin Dünya Bildirgesi” ile “Dünya Bildirgesinin Uygulanması İçin Faaliyet Planı” benimsenmiştir.
           1990 yılında Tayland Jomtien’de toplanan “Herkes İçin Eğitim Dünya Konferansı” sonucunda yayınlanan “Dünya Bildirgesi” öğrenmenin doğumla başlayacağı ilkesini ortaya koymuştur.
         Birleşmiş Milletler üyesi 189 ülkenin devlet ya da hükümet başkanları, 6-8 Eylül 2000 tarihleri arasında New York'ta Binyıl Zirvesi'nde (Milenyum Zirvesi) bir araya gelerek, BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın hazırladığı "21. yüzyılda nasıl bir BM" raporunu görüşmüşlerdir. Bu görüşme sonunda yayınlanan Yeni Bin Yıl Kalkınma Hedefleri arasında eğitimle ilgili olan hususlar da bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:

           2015 yılına kadar kız-erkek çocukların eksiksiz bir ilköğretim dönemini tamamlamaları ve kız-erkek çocuklar arasında eğitimin her kademesinde fırsat eşitliğinin sağlanması gençlere makul ve üretken iş bulmaları için somut fırsat verecek stratejilerin geliştirilip uygulanması ele alınmıştır.
          Genel olarak bakıldığında çocukla ilgili kanunlar, çocuğun her şeyden önce yaşama hakkını sağlamayı hedeflemiştir. Ancak sürekli gelişen ve değişen bilimsel çalışmaların ışığında eğitim hakkının da yaşama hakkına yakın bir değere sahip olduğu ve bu eğitiminde mümkün olduğu kadar erken dönemlerde başlanması gerektiğini ortaya koymuştur.
          Bilimsel çalışmalar, ilk beş yılın çocuğun kişilik ve öğrenme istek ve hızı bakımında çok önemli yılları olduğunu ortaya koymuştur. Bu yıllarda alınan eğitim ve kazanılan özellikler çocuğun ileriki yaşamını yönlendiren ve şekillendiren temel nitelik taşıyan bir dönemdir.
         Dünyada özellikle gelişmiş devletler, ülkenin ekonomik ve toplumsal kalkınmasında kadınların iş yaşamına katılması ve kadın işgücünden azami miktarda yararlanılmaları amacıyla okul öncesi eğitimin önemine değinerek bu yönde önlem ve düzenlemeler yapmışlardır.
         Ülkemizde de okul öncesi eğitimi geliştirme ve bu eğitim kurumlarının niteliklerini artırma yönünde çeşitli önlemler alınmasına karşın, yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir.

2. Amerika’da Okul Öncesi Eğitim Kurumları 

1. Geçmişten günümüze tarihsel gelişim

Amerikan halkı Kindergarten (anaokulu)’i, biri Henry Barnard diğeri ise Barones von Marenholtz-Bülow tarafından yazılmış iki makaleden tanımıştır. Kindergartenler eğitim literatüründe tanımlanmasına rağmen, zamanın Amerikan eğitimcilerinin dikkatlerini çekmedi ve desteklerini kazanamadı. Bunun sebeplerinden ilki, Amerikan eğitimi biçim değiştiriyordu; ikincisi eğitim kavramının çocuğun bir bütünlük içerisinde gelişimi olarak değil, okuma, yazma ve aritmetik öğretimi olarak görülmesiydi. Kindergartenlerin Amerikan eğitimcileri tarafından desteklenmemesinin diğer bir nedeni ise, bu kurumların amaç ve metotları herkes tarafından kabul edilmiş olan mevcut amaç ve metotlardan farklıydı. Dördüncü bir neden ise Amerika, eğitimin amaçlarına ulaşması için erken çocukluk eğitiminin değerini henüz anlayamamıştı.
          Amerika’da gündüz bakım merkezleri, anneleri fabrikalarda çalışan olumsuz sosyo-ekonomik toplumlardaki 2-6 yaş çocukları için 1850’li yıllarda başlatılmıştır.91 Almanya’daki 1848 devriminde birçok Alman Amerika’ya geldi. Bunlar Froebel’in fikirlerini benimsemiş eğitimli kadın ve erkeklerdi. 1850 ve 1870 yılları arasında bu Alman göçmenler yerleştikleri bütün şehirlerde çocuklarını eğitmek, dil ve kültürlerini korumak için özel Alman-Amerikan akademileri kurdular. Birkaç eğitimli Alman kindergarten eğitimcisi, kindergarten kurmak ve Froebel’in fikirlerine göre eğitimci yetiştirmek için Amerika’ya göç etmişlerdir. Bunlardan biri 1870’lerin başlarında Amerika’daki Alman kindergarten eğitimcilerinin en etkililerinden olan Maria Boelte idi.
         Amerikada ilk anaokulu (kindergarten) 1856 da Froebel’in fikirlerinden esinlenilerek açılmıştır. Kamuya ait ilk anaokulu ise 1873’de açılmıştır.
         Elizabeth Palmer Peabody 1860’da Amerika’da İngilizce konuşulan ilk anaokulunu açtı. Bu okulda 30 çocuk, 2 yardımcı, 1 Fransızca öğretmeni ve 1 beden eğitimi öğretmeni vardı. 1880 ve 1890 yılları arasında Amerika’da büyük ve küçük şehirlerde yüzden daha fazla bağımsız anaokulu kurumu vardı. 92 1892 yılı ile birlikte Amerika’da hemen hemen 90 çocuk bakım merkezi vardı. 20 yüzyıla girildiğinde ise 200’ü aşkın çocuk bakım merkezi açılmıştır. Amerika’da kreşler 1920’li yıllarda açılmaya başlamıştır. Anaokulları gibi kreşler de çocuklara eğitsel hizmetler sunmaktadırlar. Ancak kreşlerin anaokullarına göre daha esnek oldukları görülmektedir. Kreşler annenin yerini doldurabilecek sıcak bir atmosfer sağlamalıydı. Bu eğitim kurumlarına “Nursery School” denmesinin sebebi buydu.
         1933 yılına kadar Amerika Birleşik Devletleri’nde üst ve alt ekonomik gruplara mensup ailelerin çocuklarına hizmet etmeleri düşünülerek organize edilen eğitim kurumları sadece yuvalar idi. Bu okullar gönüllü kuruluşlar veya mahallede oturan komşulardan meydana gelen gruplar tarafından organize edilmişlerdir. Anneleri çalıştığı sırada kendileriyle meşgul olmak maksadıyla fakir aile çocukları için birkaç hayır derneğince açılan ve devam ettirilen yuvalar vardı. 1933’de federal hükümetin genel yardım ve iş bulma faaliyetlerinin bir parçası olarak “Olağanüstü Federal İş Bulma Teşkilatı” yuvaların kurulmasına izin verdi.
       Bu programın maksadı, bakılmaya muhtaç çocukların ihtiyaçlarını karşılamak ve kalifiye öğretmenlere iş sağlamaktı. Bu gibi okullar genellikle okul işlerine bakan mahalli idarelerce kuruldu ve federal hükümetin tahsis ettiği paralarla desteklendi. İlk yıl program 37 eyalette başlamış ve yuvalara yaşları 2 ile 5 arasında 64.491 çocuk yazılmıştı. 1939’da 3.000 yuvada 75.000’den fazla çocuk bulunuyordu.
           Anaokulu on dokuzuncu yüzyılın son yirmi yılında kamu okul sistemine girdi ve 1930’lu yıllarda kurumsallaştırıldı. İkinci Dünya Savaşı sırasında savaş sanayinde çalışabilecek annelerin sayısını artırabilmek için okulların himayesinde bulunan mevcut programlara ek olarak tersanelerde ve sanayi tesislerinde yuvalar açılması istenilmiştir. Bu okullar, yuva eğitimi kadar, günün daha uzun saatlerini kapsayan uzatılmalı çocuk bakımı için de çok defa imkânlar sağlıyordu.
          1945’de uzatmalı bakım merkezlerinde (extended-care centers) 51.229 çocuk bulunuyordu. 1946’da savaşın bitiminde, federal para yardımına son verildi ve yuvalar ile çocuk bakım merkezlerinin çoğu kapandı. Bununla birlikte, federal yardım gören yuvalar mahalli toplumlarda ilgi uyandırdı; birçok yerler yuvalar açmak ve bu yuvalar için mahalli destek sağlamak imkânını bulmuşlardır. 1950’de, biri müstesna, bütün eyaletler mahalli okul idarelerini, resmi anaokulları açmak ve bu okullara yardım amacıyla mahalli vergi fonlarını genişletmek konusunda yetkili kılmış ve 29 eyalet bu maksatla eyalet kullanılması için yetki verilmiştir.
       Okul öncesi eğitim kurumlarında, söyleşiye dikkat edilerek yapılan konuşma eğitimi, programın önemli bir kısmını teşkil eder; eşyayı saymak, takvimlerde ve kitaplarda sayılara bakmak yoluyla da daha ileride sayılar üzerinde girişilecek çalışmalar için hazırlık yapılırdı.
        Vatandaşlık eğitiminin anaokuluna başlaması gerekirdi. Her çocuğa fert olarak muamele edilmekle birlikte, başkalarının haklarına ve kişiliklerine saygı beslenmesi hususuna önem verilmekteydi. Gözlem ve hikâye anlatma vasıtasıyla hayal gücü geliştirilir; çocukların yaşlarına ve ilgilerine uygun birçok kitapların bulunduğu bir ortamda tutularak onlarda kitaplara karşı ilgi uyandırılırdı.
         1960’ların başında zorunlu eğitimin bir parçası olarak okul öncesi eğitimde de dezavantajlı toplumlardan gelen okul öncesi çağdaki çocuklar için paralel bir yapı gelişti. Bu program ekonomik olarak dezavantajlı çocuklar arasındaki akademik başarısızlığı önlemek ve yoksulluğun etkilerini azaltmak amacı taşımaktaydı.

2. Okul öncesi eğitimin mevcut durumu

Amerika Birleşik Devletleri’nde eğitim sisteminin tabanını okul öncesi eğitim oluşturur. Okul öncesi eğitimin temel amacı, çocuklara güven duygusu kazandırmak ve onları formal eğitime hazırlamaktır. Amerika’da okul öncesi eğitim, yarım gün, tam okul günü ve tam iş günü programlarında yürütülür. Okul öncesi eğitim programları, anaokulları, anaokulu öncesi, kreşler, gündüz bakım merkezleri, aile tipi gündüz bakım evlerinden oluşur.95 Burada okul öncesi eğitim parasızdır. Okul öncesi çağdaki okullaşma oranı %55-95 arasında değişmektedir. Bir öğretmene yaklaşık 18 öğrenci düşmektedir.
         Bir çocuğun formal eğitime hazırlanması genelde devlet okullarına bağlı olan anaokulu sınıflarında gerçekleşir. Kreşler (nursery schools) de anaokuluna benzer şekilde çalışmaktadırlar. Okul öncesi eğitim kurumları ev ve aile arasında sıkı bir bağlantı kurmakta ve çocuklara ilerde onları ilkokula hazırlayacak ön tecrübeyi vermektedirler. Amerika’da ulusal bir müfredat yoktur. Her eyalet kendi sistemini oluşturmuştur. Küçük çocukların eğitimi ile ilgili, vakıflar veya birliklerin geliştirdiği programlar kullanılmaktadır.
 
3. İngiltere’de Okul Öncesi Eğitim Kurumları

1. Geçmişten günümüze tarihsel gelişim

İngiltere’de erken çocukluk bakım ve eğitimi gönüllü ve hayırsever kişiler tarafından başlatılan okul öncesi eğitim kurumlarıyla ortaya çıkmıştır. Bu da 18. yüzyılın sonlarına rastlamaktadır. 1816 da pamuk fabrikasında çalışan işçilerin çocukları için ilk okul öncesi eğitim kurumu Robert Owen (1771-1858) tarafından kuruldu.99 Burada 1-6 yaş arasında olan, anneleri ve daha büyük kardeşleri pamuk fabrikalarında çalışan çocuklara bakılmaktaydı. Owen burada çocukların yapılandırılmamış serbest oyun oynamalarını istiyordu. Owen’ın fikirleri ve kurduğu okul daha sonraları İngiltere’de okul öncesi eğitim kurumlarının gelişimini hızlandırmıştır.
        Owen’nın fikirleri, okul öncesi eğitim kurumlarını yayan “Çocuk Okul Topluluğu” aracılığıyla İngiltere boyunca yayıldı. 1836’da John Reynolds Charles Mayo ile birlikte “Ev ve Koloni Çocuk Okul Topluluğu”nu kurdu. Aynı zamanda daha sonra İngiltere’de Pestalozzi, Froebel, Steiner ve Montessori,nin ilkeleri profesyonel bilginin sağlam bir temel üzerine oluşmasında etkili olmuştur.
       İngiltere’de 1870’de “Eğitim Kanunu”nun devreye girmesiyle ilkokula başlama yaşı 5 olarak belirlenmiştir. 1873’de Froebel’in fikirlerini takip eden ilk bağımsız anaokulu yerel bir yetkili tarafından kurulmuştur. 1901 yılı ile birlikte İngiltere’de 3 yaşındaki çocukların %43’nün okul kayıtlarında olduğu görülmektedir. Fakat daha sonraki yıllarda 5 yaşın altındaki çocuklar okullardan dışlanmış ve 1919 yılı ile birlikte temel eğitim sistemi içerisinde 3 yaşın altındaki çocuk oranı %17’ye düşmüştür.
        XIX. Yüzyılın son 10 yıllık döneminde, iki, üç ve dört yaş grubundaki çocukların büyük bir bölümü, kamu kreş ve anaokullarının dolması nedeniyle ilkokullardaki sınıflara alınmışlardır. 1905 yılında yayınlanan bir raporla eğitimciler bu konuya dikkat çekmişler ve 5 yaşın altındaki çocuklar ilkokullardaki sınıflardan çıkartılmışlardır. Eğitim Bakanlığı okulöncesi eğitim kurumlarının yarım gün şeklinde çalışması üzerinde durmuş ve eğitimin bu şekilde yürütülmesini istemiştir. 1911’de Margaret McMillan (1860-1931) ve kız kardeşi Rachel fakir çocuklar için bir kreş kurmuşlardır.
           Birinci Dünya Savaşı, ülkenin formal eğitim sistemi dışında yüzün üzerinde gündüz bakım merkezinin eklenmesiyle çocukların gelişimi için gündüz bakımı sağlamaya yönelik çalışmalara büyük oranda hız vermiştir. Savaşın sonunda yerel sağlık yetkililerine, gönüllü olarak kurulmuş bakım kurumlarına yardım etmeleri için yasal yetki verilmiştir. Bu durum günümüz İngiltere’sindeki servislerin bütünleşmesini etkileyen okul öncesi servislerindeki bakım, sağlık ve eğitimin gelişiminin etkili bir başlangıcına işaret eder.
        1918 Eğitim Kanunu, okul öncesi eğitim kurumları kurmaları için yerel yetkililere izin vermiştir. 1930’da ülkede kamu gündüz bakım merkezi olarak 4000 yer bulunmaktadır. 1933 yılında Eğitim Kurulu tarafından yayımlanan bir rapor bu okulların amaçları ve atmosferi hakkında bilgi vermektedir. Bu rapora göre, çocuk iki ile beş yaşları arasında duyuları vasıtası ile çevresindeki dünya hakkında bilgi kazanır ve bu duyular arasında, özellikle daha çok görme, işitme ve dokunma duyularından bizzat faydalanmayı öğrenmek ister. Çocuğun eşyaya devamlı olarak bakma ve onlarla meşgul olma isteği, mümkün olduğu kadar az sınırlandırılmalı ve okulda çocuğun çevresinde deneme ve araştırma yapmaya imkân verecek eşya ve materyaller bulunmalıdır.
          Yine bu rapor bir şehir çevresinde çocuğun tabii güdülerini tatmin eden pek az şeyin olduğunu bunun için çocukların açık havada oyalanacağı, içinde ağaçların, bitkilerin, hayvanların, araştırma imkânı verecek yerlerin, çıplak ayakla girilip oynanabilecek havuzların ve zevk duyacakları kumlukların bulunduğu bir çevrenin hazırlanmasının önemli olduğunu vurgulamıştır.
         İkici Dünya Savaşı yıllarında da okul öncesi eğitime hız verilmiştir. Erkeklerin silâhaltına alınması ile endüstri ve toprakta kadınlar çalışmak zorunda kalmışlardır. Çok sayıda İngiliz annesinin çalıştığı II. Dünya Savaşı sırasında gönüllü kuruluşlar ile bazı mahalli eğitim idareleri tarafından yuvalar açılmıştır. İngiliz kanunu, mahalli eğitim idarelerine istedikleri takdirde yuvalar inşa etme ve işletme müsaadesi vermiştir. Bu okulların başarısı, okul öncesi sınıfların sadece kalabalık endüstri merkezlerinde oturan çocuklar için değil, bütün çocuklar için olduğunu göstermişlerdir. 1944 Eğitim Kanunu, mahalli idareleri bu ihtiyacı karşılamakla yükümlü tutmuştur.
        İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ailenin küçülmesi ve gündüz bakım evlerinin kapanması, küçük çocukların diğer çocuklarla oynama fırsatlarını azaltmıştır. 1960’larla birlikte oyunun eğitsel değerinin farkına varılması kreşlerin sayısının artmasına sebep olmuştur.
        Kreş ve yuvaların programı sağlam temellere dayandığı ve çekici olduğu halde, bu okullar önceden düşünüldüğü sayıda açılamamıştır. 1962 yılında masrafları karşılanan ve bağış alan okullara bağlı 475 yuva açılmış ve bu yuvalara 1962 yılında 21.581 öğrenci devam etmiştir. Bu yıllarda daha fazla okul açmak konusunda başarısızlığın asıl sebebi, gerekli paranın bulunamayışıdır.
       1972 yılıyla birlikte İngiliz hükümetleri erken çocukluk eğitimi konularını daha fazla dikkate almaya başlamışlardır. 1970 ve 1980’li yıllarda özel okul öncesi kurumlarının sağlanması için çalışmalar ihmal edilmiş ve geliştirilmemiştir.
       İngiltere’de bu yıllarda yuvaya devam isteğe bağlıydı. Mecburi eğitim 5 yaşından itibaren başlamakla birlikte iki devreye ayrılmaktaydı. 5 ile 7 yaş arasındaki devreye “İnfant School” 7 ile 11 yaş arasındaki devreye de “Junior School” adı verilmekteydi.
      1980’li yılların başında 3 yaşındaki çocukların %50’si ve 4 yaşındaki çocukların %90’ı için okul imkânının sağlanması planlanmış ancak ekonomik durgunluktan dolayı bu gerçekleşmemiştir.104 Eğitim Danışma Konseyi yarım gün esaslı okul öncesi eğitimin genişletilmesini tavsiye etmiş ve 1980’lerin sonuna doğru ebeveynlerinde arzusu doğrultusunda 4 yaşındaki çocukların %90’ı, 3 yaşındaki çocukların ise %50’si tam günlük okul öncesi eğitim kurumlarına sahip olmuşlardır. Bu yıllarda devletin eğitim sistemi 3 ve 4 yaşındaki çocukların %49,7’sine hizmet vermiştir.
      1997’de İşçi Partisi Hükümeti’nin gelmesiyle 1996’da okul öncesi için hazırlanan program yürürlükten kaldırılmış ve bu alanda kendi planlarını yapmışlardır. Bu yeni hükümet, erken dönemlerde başlayan eğitim için standartları ve sağlanan finansı artırmaya çabalamıştır. Hükümet 4 yaş çocuklarına yarım zamanlı okul öncesi kurumlarına doğrudan finans ve 3 yaş çocukları için yarım zamanlı yerlerde bir artış sağlanmıştır. Fakat 3-4 yaş arasındaki çocuklar için bu finansmanın alınması, okul öncesi kurumlarının hükümetin istekleri doğrultusunda denetiminin sağlanmasına bağlıdır.

2. Okul öncesi eğitimin mevcut durumu

İngiltere’de okul öncesi eğitim, zorunlu eğitime başlamadan önce erken okur-yazarlığın ve matematiğe dayalı temel bilgilerin önemini vurgulamayı, kişilik gelişimi ve sosyal becerilerin gelişimini, çocukların bilgi, anlama ve çeşitli alanlardaki becerilerine katkıda bulunmayı amaçlar.
          Günümüzde İngiltere’de okul öncesi eğitimin temel ilkelerine bakıldığında, geleneksel olarak öğretmen direktiflerine dayalı ve konu merkezli yaklaşımların aksine çocuk merkezli eğitim benimsenmiştir. 1998 yılında, Eğitim Reform Kanunu, ilk kez İngiltere ve Galler için ulusal bir program belirlemiştir. Bu ulusal program İngiltere’deki eğitim sisteminin yeniden yapılanmasını çok ayrıntılı bir şekilde sunmuştur. Ulusal program için en önemli gerekçe; okullardaki standartların artması ve dengeli bir programın olmasıdır.
          1998 eğitim Reform Kanun’undan önce eğitim sistemi, programı uygulama ve planlamada hükümetin az katılımıyla, yetkisi birkaç yere dağılmış durumda olduğu görülmektedir. Fakat ulusal programın girişinden itibaren hükümet katılımı arttı ve öğretmenlerin özerkliği azalmıştır. Ulusal program zorunlu okul çağı öğrencileri için uygulanmasına rağmen, yasal okul çağı altındaki çocuklar için hazırlanan programlar üzerinde de kaçınılmaz bir etki yaratmıştır.
         İngiltere ve Galler’de okul öncesi eğitim, ulusal bir sisteme bağlılıktan ziyade, daha çok yerel eğitim yetkililerinin veya bağımsız kuruluşların yetkisine bırakılmıştır. 3- 5 yaş arasındaki çocuklar ya bağımsız bir anaokuluna ya da bir okulun ana sınıfına devam ederler. Bu kurumlara devam isteğe bağlıdır. Bu kurumlarda yarım günlük veya tam günlük eğitim ve bakım verilmektedir. Bu kurumların ebeveynler, hayırseverler veya bağımsız kuruluşlar tarafından düzenlenenleri de genellikle ücretsizdir.
           İngiltere’de 3 aydan 3 yaşa kadarki çocuklar için sağlanan okul öncesi eğitim, büyük bir çoğunlukla özel, gönüllü ve ebeveynlerin bağımsız olarak açtıkları kurumlarda sağlanmaktadır. 3 yaştan 5 yaşa kadar olan çocuklar için kreşler, ilköğretimler, gönüllü ve özel kuruluşlardaki ana sınıfları eyalet idaresinde sağlanmaktadır.
          İngiltere’de şuanda bağımsız yarım zamanlı bakım, 3 ve 4 yaş çocukların hepsi için mevcuttur. Genelde 3-4 yaşındaki çocukların büyük çoğunluğu okul öncesi ya da ilköğretim anasınıflarının bazı türlerine katılırlar.
          İngiltere’de resmi olarak 2002 Eğitim Kanun’u eğitimin temel aşamasını kurmuştur. Okul öncesi eğitim için uygulamaya konulan bir müfredatla okul öncesi eğitimi bir kimlik kazanmıştır. 2005 Eğitim Kanunuyla, okul öncesi eğitim için erken çocukluk yıllarındaki kuruluşların doğumdan 5 yaşına bütün çocuklar için bakım, öğrenme ve gelişim için tek bir çatı sağlayacak bir danışma oluşturulmuştur.
         Günümüzde de İngiltere’de okul öncesi eğitimin temel felsefesi çocuk merkezli eğitim anlayışını benimser.109 İngiltere’de bu çocuk merkezli eğitimin temelleri; Rousseau, Froebel, Montessori, Dewey, McMillan ve Isacs gibi geçmişte okul öncesi eğitime katkıları olmuş kişilerin görüşlerine dayanmaktadır. Bu kişilerin hepsi çocukların kendi yetki ve yeterliliklerini özgürce ortaya koyabilecekleri eğitim ortamını savunmuşlardır.
       İngiltere’de okul öncesi eğitim için en yaygın kullanılan kurumlar “nursery school” adındaki kurumlardır. Bu kurumlara katılım yaşı genelde 3-4 yaş arasındadır. Bu kurumlarda öğrenciler çocuklar 1-2 yıl arasında bakılıp eğitim görmektedirler. Bu okullara katılmak zorunlu değildir.
        Anaokulları ve anasınıflarına öğrenciler 3 yaşından itibaren kabul edilmektedirler. Aileler okul seçebilme özgürlüğüne sahip oldukları gibi bu konuda yerel eğitim yetkililerinden de rehberlik alabilmektedirler. Anaokulları ve anasınıfları genellikle haftanın beş günü sabah 9.00’dan 15.00’e kadar açıktır. Normal okul tatillerinde kapalı olurlar.
        Kamu ve özel günlük bakımevleri ve birleşik anaokulu merkezleri çocukların tam gün bakımını üstlenirler. Bu kurumlar genellikle yıl boyunca sabah 7.00’den akşam 18.00’e kadar açıktır. Çocuklar ayrı ya da karışık yaş gruplarıyla beraber eğitim görürler.
        İngiltere’de okul öncesi eğitimde hala Froebel’in etkileri görülmektedir. Froebel’in oyunla öğrenme prensipleri aynı zamanda oyun gruplarında da yaygın olarak kullanılmaktadır.

4. Almanya’da Okul Öncesi Eğitim Kurumları

1. Geçmişten günümüze tarihsel gelişim

Almanya, eğitim sisteminde okul öncesi eğitim, temel eğitim sistemi içerisinde ele alınmaktadır. Almanya’da okul öncesi eğitim, eğitim sisteminin bir parçası olarak kabul edilmekle birlikte yardım kuruluşları tarafından da desteklenen bir eğitim kademesidir.
            İlk çocuk bakım kurumları, endüstrileşmeyle birlikte açılmaya başlamıştır. Almanya’da 1802’de ilk kurum Pauline zur Lippen adında soylu bir kadın tarafından düzenlenmiştir.112 1840’da Friedrich Froebel anaokulunu kurmuştur. Froebel’in materyal kullanımına ve oyuna dayanan eğitim yaklaşımı sonraki yüzyıl için en etkili yaklaşım olmuştur. Özellikle Almanya, Amerika, İngiltere gibi ülkelerde küçük çocukların eğitiminin, okul öncesi eğitim kurumlarında gerçekleşmeye başlanmasında, Froebel’in çok büyük katkıları olmuştur. Froebel’e göre çocukluk hayatın özel bir aşamasıdır ve birey oyun yoluyla öğrenir. Ona göre çocuklar, resmi okullaşmaya değil oyun yoluyla bireysel aktivite ve taklit yapabileceği bir eğitim kapsamına alınmalıdır. Gün içinde dinlenme zamanları olmalı, okulun sıkı kuralları uygulanmamalıdır.
         Ancak 1900’lerde sonra Maria Montessori ve Rudolf Steiner’in yaklaşımları Almanya’da da yayılmaya başlamıştır. I. Dünya savaşı sonrasındaki yıllarda ise çocuk bakım merkezlerinde Psikoanaliz’in etkileri görülmüştür.
         II. Dünya Savaşı sırasında çoğu çocuk bakım kurumları yıkılmıştır. İkiye ayrılan Almanya’da eyaletlerde de eğitim anlayış ve uygulamasın da farklılaşma olmuştur. Batı Almanya’da okul öncesi eğitim kurumlarının gelişimi ve ikinci dünya savaşının etkilerini üzerinden atarak yeniden bu kurumların çoğaltılması konusunda ilerlemeler yavaş olmuştur. Bunun nedeni olarak ailenin çocuk yetiştirmede en iyi yer olduğunu düşünmeleri yatmaktadır.113 Doğu Almanya’da bunun tersi bir durum söz konusudur. 2-6 yaş arası bütün çocuklar için yeterli mekanın sağlanması için 20-30 yıl içerisinde bir çok yer inşa edilmiştir. Çünkü bu kurumlar kadınların daha rahat çalışmalarına imkân sağlayacaklardı.
          Almanya’da bazı eyaletlerde birinci sınıfta okumaya başlamak için henüz gerekli olgunluğa erişemedikleri düşünülen 6 yaşındaki çocuklara özgü anaokulları açmışlardır. Bu okullara devam mecburiyeti yoktu. 1951’de Almanya’da altı yaşından küçük olup da bu okullardan birine giden çocukların sayısı 176.048 idi. Altı yaşındaki çocukların sayısı 673.970 idi.
         1960’ların sonunda Batı Almanya okul öncesi eğitim sistemi şiddetli bir şekilde eleştirilmiştir. Çünkü 3 ve daha aşağısındaki çocuklar için yeterli kurumların olmaması ve bakımın yapılmasının yanı sıra, eğitimin ihmal edildiği ileri sürülmüştür.
         Almanya’da 1990’lı yıllarla birlikte Regio Emilia yaklaşımının etkili olduğu görülmektedir. Almanya’nın yeniden birleşmesiyle çocuk bakım ve eğitim sistemi daha heterojen olmuştur. Batı Almanya eyaletlerinde günlük bakım süresi çalışan annelerin isteklerinden dolayı genişletilmiştir.
       1990’da Federal Almanya Cumhuriyeti ve Alman Demokratik Cumhuriyeti’nin birleşmesiyle, Almanya’da tutarlı bir eğitim sisteminin olması için çalışmalar yapılmıştır. Bu tutarlılığı sağlamak üzere, Eski Doğu Alman Eyaletleri, 1991’in ortaları itibariyle, Batı Almanya’nın sistemini özümseme kararı almıştır.
          1991 yılındaki “Çocuk ve Gençlerin Refahı Yasası” ile her çocuğun okul öncesi eğitim hizmetlerinden yararlanması öngörülmüştür.116 Bu yasaya göre, çocuk bakım kurumları çocukların kişisel ve sosyal yeteneklerini desteklemek zorundadırlar. Kurumların işlevleri çocuğun eğitimi, bakımı ve gözetimlerini içerir. Gündüz bakım kurumları ailelerle yakın bir işbirliği ve aile içinde sağlanan eğitimi desteklemeyi gerektirir. Bu kurumlar gelişimsel eksikliklerine ve bireysel farklılıklara dikkat etmek zorundadırlar. Çocuklar, oyun oynamaya ve oyuna katılmaya cesaretlendirilmeli ve yaşlarına uygun başka aktiviteler için teşvik edilmelidirler. Gene bu yasa anaokullarının aynı zamanda çocukların okula geçişini kolaylaştıran işleve sahip olduklarını da vurgulamıştır.

2. Okul öncesi eğitimin mevcut durumu

Almanya’da günümüzde okul öncesi eğitim kurumlarının amaçları daha çok çocuğun bir bütün olarak gelişip yetişmesine yöneliktir. Almanya’da gerek kreşler anaokullarıyla ilgili her türlü standart eyaletten eyalete değişmektedir.117 Günümüzde belirlenen okul öncesi eğitimin amaçları şu şekilde özetlenebilir:

1. Çocukların kendi başına sorumluluk alabilecek ve topluma uyum sağlayacak bir kişilik oluşturmalarına yardımcı olmak,

2. Aile eğitimini ve çocukların gelişiminde eksik kalan yönleri desteklemek,

3. Çocuklara uygun oyunlar ve diğer etkinliklerle bedensel ve zihinsel gelişimlerini sağlamak,

4. Çocukların anaokullarındaki yaşama alanlarına, düzenli bir günlük yaşam biçimi ve temizlik alışkanlığı geliştirmelerine yardımcı olmak,

5. Çocukların gelişim düzeylerine uygun bir okula gitmelerini kolaylaştırmak.
Almanya’daki okul öncesi eğitimin genel amaçlarıdır.

             Almanya’da okul öncesi eğitim kurumları; kreşler, çocuk yuvaları, anaokulları, anasınıfları, özel anaokulları ve aile bakım merkezlerinden oluşmaktadır. Bunların dışında Almanya’da çok çeşitli çocuk kulüpleri bulunmaktadır. Almanya’da kreşler, 6 haftalıktan 1 yaşına kadar olan çocuklara hizmet veren kurumlardır. Çalışan annelere veya çocuklarına bakamayan ailelerin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla çocuklara bakım imkânı sunmaktadırlar.
            Çocuk Yuvaları, 2-3 yaş çocukların devam ettikleri kurumlardır. Bu kurumlar temelde çalışan ailelere imkân ve kolaylık sağlayan kurumlardır. 3-6 yaş arası çocukların devam ettikleri anaokulları, Froebel’in eğitim geleneğine bağlı kurumlardır. Bu kurumlar annesiz ve babasız kalmış ya da geri sosyo-ekonomik çevrede bulunan çocukların gelişim ve eğitimi için hizmet verdikleri gibi, çalışan ananelere yardım etmek için çeşitli kamu kurum ve kuruluşlara bağlı olarak açılabilirler. Bunlar çocuğun kişiliğini geliştirdiği, kendini açıkça ortaya koyup, yeteneklerini kazandığı kurumlar olarak görülmektedirler. Yarım gün hizmet veren anaokullarının yanında tam gün hizmet veren anaokulları da mevcuttur.
            Anasınıfları, okul sistemine bağlı olarak hizmet veren kurumlardır. Buralarda henüz okul yaşında olmayan çocuklar okula ön hazırlık yaparlar.119 İlkokula başlarken okula başlama olgunluğuna erişmemiş olan ve okula başladıktan sonra ilk iki aylık sürede öğretmenin gözlemlerine dayalı olarak henüz beklenilen olgunluğa ulaşamayan çocuklar, bu okulöncesi eğitim kurumuna devam ederler.
         Çeşitli özür grubuna giren engelli çocuklara hizmet veren okul öncesi eğitim kurumları olan özel anaokulları, büyük bir çoğunluğu özel kişi, kurum ve kuruluşlarca desteklenip açılmaktadırlar.
         Almanya’da okul öncesi eğitim kurumlarına gitmek zorunlu değil, isteğe bağlıdır. Almanya’da standart eğitim programı yoktur. Froebel ve Montessori’nin yaklaşım ve materyalleri kullanılmaktadır. Okul öncesi eğitim kurumları, çocukların ve ailelerin ihtiyaçlarına göre program yürütmek ve hizmet sağlamaktadırlar.121 Almanya’da her ebeveyne okulun bir üyesi gözüyle bakılmakta ve etkisi önemsenmektedir.
        Okul toplantıları ya da sınıf günleri yoluyla velilerin soruları cevaplanmakta ve eğitim hakkında velilere bilgiler verilmektedir.122 Günümüzde Almanya’da okul öncesi eğitim kurumları açısından talebin karşılanması için büyük çabalar sarf edilmiş ve bunun sonucunda da büyük oranda başarı sağlanmıştır. 2005’te yeni bir “Federal Kanun”a göre üç yaşın altındaki çocuklar için uygun kurum ve Doğu Almanya’daki çocuk bakım kurumlarında görev yapan personel, Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesinden sonra Batı Almanya’da kullanılan eğitsel yaklaşımları benimsemişlerdir. Kuruluşların karşılanması amacıyla talep giderilene kadar bu yerlerin artırılması kararlaştırılmıştır.
        2000’li yıllardan beri Almanya’da çocuk bakım ve eğitimi tartışılmaktadır. Alman ilk ve orta öğretim sistemi çoğu diğer OECD (The Organisation for Economic Co-operation and Development) ülkelerindeki okul sistemleri karşısında geri kalmaktadır. Özellikle daha alt sınıflardan gelen çocuklar ve göçmen aileler yeterince desteklenmedikleri için okulda başarısızlık oranları da yüksektir. Bu durumun oluşmasında pay sahibi olarak büyük oranda suç, politikacılar, yöneticiler ve medya tarafından temel eğitime yüklenmiştir.
        Günümüzde çoğu Alman eyaletleri, Almanca bilmeyen çocukları tespit edip tanımak ve diğer çocuklar için okulda başarılı olmalarında benzer şartlarda onları eğitmek için yeni programlar oluşturmuşlardır. Bunun yanı sıra çocuk bakım kurumlarına ayrılan para miktarı önemli ölçüde artırılmamıştır. Bu kurumlarda görev yapan personel ve çocuk oranları henüz istenilen düzeye ulaşmamıştır. Bu gibi durumlardan dolayı temel eğitimin düzeltilmesi için alınan çeşitli önlemlerin bu sorunların üstesinden gelmesi gerekmektedir. Aksi taktirde alınan önlem ve yapılan değişikliklerin temel eğitimin niteliğini düzelteceğinden şüphe edilebilir.
        Kreş gruplarında çocukların yaşları birkaç aydan üç yaşına kadar karışıktır. Anaokulu grupları 3-6 yaş grubu çocukları içermektedir. Almanya’da okul öncesi eğitim veren kurumlardaki her bir grupta yaklaşık olarak 12-25 arasında çocuk vardır. Bu gruplardaki çocuk sayısı yaşa ve eyaletlerdeki kanunlara bağlı olarak değişmektedir.
        Bazı kurumlar sekiz saat veya daha fazla açık olabilmektedirler. Bu kurumlar öğle yemeğini de temin etmektedirler. Diğer çocuk bakım kurumları sadece sabah açıktır, sabah ve öğlenden sonra farklı çocuk grupları alınır. Gündüz bakım kurumlarının çoğu çalışma saatlerini ailelerin istekleri doğrultusunda düzenlemektedirler.
           2002 yılında alınmış verilere göre Almanya’da gündüz bakım kurumları tür ve sayı bakımından değerlendirildiğinde; tür olarak kreşler, anaokulları, okul sonrası bakım kurumları, aynı yaş gruplarıyla gündüz bakım kurumları, karışık yaş gruplarıyla gündüz bakım kurumları, aynı ve karışık yaş gruplarına sahip gündüz bakım kurumları olarak ele alınabilir. Kurumların sayı olarak toplam miktarına bakıldığında, resmi ve yardım organizasyonlarının toplamı 2002 yılı itibariyle 47279 olarak tespit edilmiştir.
          Almanya’da tüm okul öncesi eğitim kurumlarının kullandıkları belirli bir program yoktur. Daha çok kurumların kendi ihtiyaçlarına göre belirledikleri ve kurumdan kuruma farklılık gösteren programlar vardır. Fakat 2004 yılından beri Almanya’da anaokulları ve diğer okul öncesi eğitim kurumları için çeşitli eğitsel planlar geliştirilmektedir.
          2002 yılında, Almanya’da çocuk bakım kurumları için yaklaşık 10,5 Euro harcanmıştır. Diğer OECD ülkeleriyle karşılaştırıldığında bu miktar fazla değildir. Örneğin, 2001 yılında İngiltere’de temel eğitimde bir çocuk için kamu harcamaları (3-6 yaş) 8115 Euro, İtalya’da 6,468 Euro, Hollanda’da 5,083 Euro, Avusturya’da 5,058 Euro, Fransa’da 4,629 Euro, Danimarka’da 4,144 Euro, İsviçre’de 3,913 Euro, Almanya’da 3,448 Euro’dur.
          Federal Almanya’nın çoğu eyaletinde anaokulları ağırlıklı olarak yerel kurumlar, gönüllü özel dernekler ve kiliseler tarafından yürütülmektedir. Kiliseler ve gönüllü serbest derneklerin payı yaklaşık %70, belediyelerin payı ise %30 dur. Anaokulları üzerindeki devlet denetimi genellikle Gençlik Daireleri (Jugendamter) tarafından yapılmaktadır.
          Almanya’da yapılan bir uygulama ise yeterli olgunluğa erişmemiş yabancı çocukların ilköğretime başlatılmayıp okul öncesi eğitim kurumlarına gönderilmeleridir. Ancak gene de bu kurumlara girme önceliği Alman çocuklara tanınmıştır. Bu da zaman zaman bu kurumlarda yer sıkıntısının yaşanmasına sebep olmaktadır.

5. Fransa’da Okul Öncesi Eğitim Kurumları

1. Geçmişten Günümüze Tarihsel Gelişim

Fransa’da okul öncesi eğitim alanında ilk adımlar 19. yüzyılın başlarında atılmış ve ilk uygulama bir din adamı olan Johann Friderich Oberlin tarafından 1767’de başlatılmıştır. Oberlin, ana-babaları tarlada çalışan küçük çocukların barınma, korunma, bakım ve eğitimi için açtığı “salle d’asile” sığınma evi anlamına gelen okul öncesi kurumlarını kurmuş ve uygulamıştır.
          Bu okulların eğitim amacı temelde disiplin sağlamak ve disiplin konusunda çocukları yetiştirmekti. Aritmetik, okuma, yazma-çizme, şarkı söyleme gibi akademik konular da öğretilmekteydi. 1848 yılında bu okullar kreş anlamına gelen “ecole maternelle” adını almıştır.
         Fransa’da küçük çocukların günümüzdeki kreş işlevini gören “salle d’hospitalite” denen konuk evlerine alınmaları ise 1801 yılı başlarında Pariste başlamıştır.128 Konuk evleri ilk başlarda yardımsever, bu işten bir çıkarı olmayan insanlar tarafından kurulmuştur. Ancak 1833’te “Guizot Kanunu”nun uygulamaya geçirilmesiyle sığınma yerleri “konuk ve eğitim evleri”ne dönüştürülmüştür.
        Fransa’da okul öncesiyle ilgili ilk programlar 1837 yılında tespit edilmiştir. Burada amaç, anne bakımı ve ilgisiyle birlikte çocukların yaşlarına uygun, erken bir eğitim basamağı sağlamak görevini yerine getirmekti.
        Bu okul öncesi eğitim kurumları bir çeşit hayır kurumlarıdır. İlk yıllarda bunlara kutsal odalar denmektedir. 1881’de bu ad anaokulları olarak değişmiştir. Yuva sınıfları adı verilen değişik bir tip programda geliştirilmişti. Bu okul ve sınıflar, çoğu kez ilkokul binalarında faaliyet gösterirlerdi ve bu okullara bağlıydılar. 3 ile 6 yaşları arasındaki çocukları kabul eden bu eğitim kurumları ilkokul müdürlerinin gözetimi altındaydı.
         Anaokullarının, resmi olarak eğitim kurumları içerisinde bugünkü yerini alması, 1884’te Jules Ferry’nin çıkardığı kanunlarla olmuştur. Bundan sonra da bu okulların öğretmenlerinin özel formasyonlu olması yolunda adımlar atılmıştır.
         İlk yıllarda Mili Eğitim Bakanlığı, okul öncesi eğitimine mali yardımda bulunmak sorumluluğunda değildi. Ancak anlaşmalar yapıldığında yardım ederlerdi. Bazı anaokulları özel kuruluşlar veya kilise grupları tarafından işletilir ve devlet hazinesinden yardım almazdı. Anaokulları kendi idareleri ile bağımsız kurumlardır.

2. Okul öncesi eğitimin mevcut durumu

Fransa okul öncesi eğitimde uzun bir geçmişe sahiptir. Okul öncesi eğitim zorunlu olmamasına rağmen, 3 yaşına doğru çocukların hemen hepsi ecole maternelle (Kreş) eğitimine katılırlar. 2002 öğretim yılı başlangıcında 2 yaşındaki çocukların %32’sinin bu kurumlara kaydedildiği görülmektedir.
          Kamuya ait okul öncesi eğitim kurumları milli eğitim bakanlığının sorumluluğundadır ve katılım ücretsizdir. Özel okullarda ebeveynler, çocukların yiyecek ve içecek ihtiyaçlarının karşılanması için aidat öderler. Fransa’da çocuklar okul öncesi eğitim kurumlarında üç gruba ayrılırlar. 3 yaş çocukları için küçük gruplar, 4 yaş çocukları için orta grup, 5 yaş çocukları için temel grup olarak ayrılırlar. Bu okullardaki aktivitelerin temel amacı, çocukların bütün gelişim alanlarına katkı sağlamak ve çocukları temel eğitime hazırlamaktır.
         Fransa’da okul öncesi eğitim zorunlu değildir. Fransa’da okula devam etme zorunluluğu yoktur; ama eğitim zorunludur. Genel olarak bu eğitim kurumlarına “Ecole maternelle” denilmektedir.
          Fransa’da okul öncesi eğitimin asıl amacı olumsuz çevreden gelen ve annesi çalışan çocukların ilkokula hazırlanmalarına yardımcı olmak olduğu kadar, özel eğitim gerektiren çocukların erken teşhis ve tedavisini de sağlayabilmektir. Çocuklar anaokullarında kendilerine özgü bir çevre oluşturarak bu çevrede özgürce ilk deneyimlerini yaşarlar, bir şeyleri kendi başlarına yapabilmeleri için teşvik edilirler ve oyunlarla, etkinliklerle ilk edinimlerinin temellerini atmış olurlar.
           Okul öncesi eğitim isteğe bağlı olmakla birlikte, kurumların %85’ini oluşturan devlet kurumlarında parasızdır. Geriye kalan kısmı ise dini kuruluşlar tarafından organize edilen, devlet veya bölgesel destek alan veya ailelerin ödedikleri ücretlerle desteklenen özel kurumlardır.
         Kreş ya da anaokullarına devam etmeyerek 5 yaşına gelmiş çocuklar, ailelerinin isteği doğrultusunda ilköğretim okullarındaki anasınıflarına alınırlar ve temel eğitimin içine girmiş olurlar. Çocuklar haftada 26 saat ders görürler.133 Sınıfları ve grupları kapsayan herhangi bir düzenleme yoktur. Okul müfettişleri her yıl kendi bölgelerinde, bir sınıftaki öğrenci sayısını akademik ölçütleri göz önünde bulundurarak belirleyebilmektedirler. Belediyeler devlet okullarının yerlerini belirlemekle yükümlüdürler.
         Fransa’da okul öncesi eğitim kurumlarına, çocuğun toplumsal ve zihinsel gelişimini sağlayan, onlara sunulan eğitim olanaklarını eşit duruma getiren, eğitimde fırsat eşitliğini sağlayan kurumlar olarak bakılmaktadır. Bu nedenle okul öncesi düzeyde okullaşma oranı oldukça yüksektir.134 Fransa’da 5 yaşındaki çocukların %100’ü okul öncesi eğitimden yararlanırlar.

6. İtalya’da Okul Öncesi Eğitim Kurumları 

1. Geçmişten günümüze tarihsel gelişim

İtalya’da özellikle endüstri alanıyla uğraşan topluluklar okul öncesi çağı çocukları için çocuk bakımı konusunda deneyimlidirler. Nitekim 1907 yılı ile birlikte Maria Montessori Roma’da “ Casa dei bambini” (çoçuk evi) adındaki ilk okul öncesi eğitim kurumunu açmıştır.
       Maria Montessori’nin eğitim yaklaşımı kısa bir sürede İtalya’ya yayılmıştır. Özellikle 1915 ve 1916 yıllarında Milano şehrinde Montessori’nin yaklaşımı büyük yankı bulmuştur. Milano halkı, çalışan annelerin böyle çocuklarının böyle eğitim kurumlarına ihtiyacı olduğu fark edip ve 1917’de kendi okul öncesi programlarını açmıştırlar.
       1925’te büyük şehirlerde fakir ailelerin çocuklarına bakmak ve gelişimlerini desteklemek amacıyla “Anne ve Çocuklar Ulusal Organizasyon”u (National Organization for Mothers and İnfants) kurulmuştur.
        İkinci Dünya Savaşı’nı takiben, özellikle ülkenin kuzey bölümlerindeki endüstri alanında gelişmiş yerleşim yerlerinde, okul öncesi çağdaki çocuklar için evin dışında deneyim kazanmalarına ilgi artmıştır. Yerel yönetim, okul öncesi çocukları için çocuk bakımı ve ihtiyaçlarının karşılanması için katkı sağlamaya başlamıştırlar. Bu yerel yönetimlerin destek ve başarıları, özellikle çalışan annelerin ev dışında bakımların yüksek niteliğine karşı sempatisini kazanmıştır.
         1968 yılında kabul edilen 44 sayılı kanunla, okul öncesi eğitimin bütün sorumluluğu devlet tarafından üstlenilmiştir.138 1968 yılında çıkarılan bu yasa, okul öncesi eğitimin gelişimine önemli katkıda bulunmuştur. Bu yasa ile okul öncesi eğitim, tüm İtalyan vatandaşlarının çocukları için bir kamu hizmeti haline getirilmiştir. Bu yasa, ilkokul öncesi eğitimde çocukların kişilik gelişimini, ilkokula hazırlanmalarını esas almıştır.

2. Okul öncesi eğitimin mevcut durumu

İtalya’da okul öncesi eğitim kurumlarının genel olarak sorumluluğu Eğitim Bakanlığı’na ait olmakla birlikte, uygulamada okullar belediyelere (yerel yönetimlere) bırakılmıştır. Okul öncesi eğitim devlet, kilise, özel sektör ve belediyeler tarafından sağlanmaktadır. Okul öncesi eğitim, 1991 yılından beri eğitim sisteminin ilk aşaması haline gelmiştir.
           İtalya’da okul öncesi eğitim çocukların, bilişsel duyuşsal, psikomotor, sezgisel ve dille ilgili gelişimlerini sağlamak ve çocuklara bağımsız olarak hareket etme becerisi kazandırmayı amaçlamaktadır.140 İtalya’da 0-3 yaş arası çocuklara sahip aileler için yapılan hizmette eksiklikler bulunmaktadır. Bazı belediyelerin dikkate değer çaba ve çalışmalarına rağmen bu durum ulusal profilde daha da güçlendirilebilir.
          Eğitim siteminde 2004 yılında yapılan köklü bir değişik olarak görülen üç yaş çocukları için “Scuola dell’İnfanzia” adındaki kurumlar tasarlanmıştır. Bu kurumlarda çocuklara tüm gelişim alanlarını destekleyici yönde eğitim verilmesi düşünülmüştür.
         İtalya’da çocuklar üç yaşına geldiğinde kreşlere başlayabilmektedirler. Aileler istedikleri okulu seçmekte özgürdürler. Ancak okulların görevli personel ve yapı olarak kapasitelerine bağlı olarak sınırlandırmalar olabilmektedir. Öğretim faaliyetleri 1 Eylülde başlayıp ve 30 Haziranda bitmektedir. Okula başlama tarihi gün olarak bölgelere göre değişebilmektedir. Tatiller Noel, Paskalya ve yaz tatilinden oluşur. Okul öncesi eğitim kurumlarında haftalık ders saatleri 25 ile 49 saat arasında değişmektedir.
       Okullar çocukların yaşına bağlı olarak 3 bölüme ayrılır. Tipik olarak bir okul, aynı yaş grubu (3,4 ve 5) çocukları için üç farklı yiyecek tedariki yapar. Fakat bölümler karışık gruplardan da oluşabilmektedirler. Bölümler katı bir şekilde belirlenmemekle birlikte çocukların kaydolma sayısına göre düzenlenmektedir.
          Genellikle kreşlerde sınıflar iki öğretmen ve 15 ile 25 arasında değişen öğrenci sayısından oluşur. Eğer özel eğitime muhtaç bir çocuk bulunursa öğrenci sayısı 20’yi geçemez. İtalya’da okul öncesi eğitim kurumlarının öğretim metotları oyun ve araştırma gelişimi ile sosyalleşme üzerinde odaklanır.
          2004 yılı itibariyle İtalya’da 3 yaş altı çocukların sayısı 3.842.256 dır. 0-3 yaş arası çocuklara sahip olan annelerin %45,2’si ve 6 yaş altı çocuklara sahip olan annelerin %53’ü çalışmaktadırlar. Zorunlu eğitime başlama yaşı 6 dır.
          Okulların %55,2’si devlet, kalan %44,8’i özel kişi, kurum ya da belediyeler tarafından yönetilmektedir.142 Okul öncesi eğitim için yaygın olarak kullanılan “Scuole dell’İnfanzia”lar zorunlu eğitim kurumları değildir.
        İtalya’da anaokulları, ilköğretim okullarıyla aynı binada bulunabilir ya da bağımsız olarak kurulabilirler. Devlete bağlı olmayan okullar belirli koşulları sağlayarak devletten parasal destek alırlar. Özel anaokulları ise genelde paralıdır. Devlet anaokullarının parasız olmasıyla birlikte aileler, çocukların ulaşım ve yiyecekleri için okullara katkıda bulunurlar.

5. TÜRKİYE’DE OKUL ÖNCESİ EĞİTİM KURUMLARININ GELİŞİMİ 

1. Cumhuriyet’in İlanından Önce Okul Öncesi Eğitim

        Yapılan bilimsel araştırmalar; nitelikli, sağlıklı ve istenilen davranışlara sahip nesilleri yetiştirmek için eğitime çok küçük yaşlarda başlamanın gerekli olduğunu ortaya koymuştur. Eğitime küçük yaşlardan itibaren başlamanın faydaları sayılamayacak kadar çoktur. Bu durumu gören eğitimciler çocukları, mümkün olduğu kadar küçük yaştan düzenli bir eğitime tabi tutmak için girişimlerde bulunmuşlar ve çeşitli eğitim kurumlarını açmışlardır.
        Gelişen ve daha karmaşık bir hal alan hayat şartları kişinin daha güçlü olmasını zorunlu kılmaktadır. Ayrıca, özellikle büyük şehirlerde anne ve babalar geçinebilmek için çalışmak zorunda kalmaktadır. Bu ailelerde, çoğunlukla başka bir yetişkinde bulunmamaktadır. Bu yüzden ailenin küçük çocuğunu teslim edebileceği güvenilir bir yere ihtiyacı vardır.
         Her toplumda olduğu gibi, toplumuzda da sosyal katmanlar arasında kültürel farklar vardır. Köylerden şehirlere göçlerin bir sonucu olarak kültürel farklar belirginleşmiştir. Bu farklı kültürel düzeye sahip ailelerin çocukları ilköğretim birinci sınıfa geldikleri zaman problem daha da büyümektedir. Kültürel yoksunluk yüzünden çocuklardan bir kısmı başarısızlığa uğramakta ve sağlıklı bir kişilik geliştirmekte güçlük çekmektedir. Bu bakımdan gelişmekte öncelikli yörelerde bulunan veya buralardan büyük şehirlere gelen çocukların küçük yaşlardan düzenli bir eğitime tabi tutularak, aileden gelen açığın kapatılması gerekmektedir.

1. Kısmen okul öncesi eğitim işlevi gören kurumlar

Türk eğitim tarihinde, 19. yüzyılda, çocuğa ve çocuğun eğitimine bakışın değişmeye başladığı görülmektedir. Bu değişimde etkin rol oynayan unsurlardan bazıları şöyledir:
        1824’te sultan ikinci Mahmut, ilköğretimi zorunlu kılan Fermanını yayınlamıştır. 1847’de ilköğretim ve öğretmenleri hakkında bir Talimatname yayınlanmıştır. 1960’lardan itibaren eğitimciler, yazarlar ailenin ve okulun eğitim görevleri üzerinde geleneksel görüşlerden farklı düşünceler ileri sürmeye başlamışlardır. Bu görüşler, ailenin ve devletin çocuklara ve toplumun mutluluğuna olan sorumlulukları açısından ele alınmaya başlanmıştır. Böylece, çocuğun kendi doğasına uygun gelişip eğitilmesine saygı duyulması ve önemle ele alınması gereken bir varlık olarak değerlendirilmeye başlanmıştır.
         Türklerde okul öncesi eğitim kurumlarının gelişimine bakıldığında; okul öncesi eğitim kurumu olarak kurulmayan ancak kısmen bu işlevi yerine getiren kurumlar bulunmaktadır.

1. Sıbyan mektepleri

Kuruluşları Karahanlı ve Selçuklulara kadar uzanan bu kurumlar, zorunlu olmadan 5–6 yaşındaki çocukları alan, onlara 3–4 yıl boyunca Kur’an okumayı, namaz kılmayı, dualar ve yazı yazmayı öğreten kurumlardı. 147 Sıbyan okullarını, özel kişiler kuruyorlar veya elbirliğiyle halk yaptırıyordu. Bu kurumları, padişahların, saraylı kadınların, vezirlerin, beylerin, ağaların, varlıklı esnafın, çelebi ve şeyhlerin yaptırması güzel bir gelenek olarak görülmektedir.
        Sıbyan mekteplerine bazen veliler, daha küçük çocukları da gönderiyorlardı. Bunu yapmada amaç, çocukların öğrenmesi değil okulda hoş vakit geçirmesi ve annelerin evde rahatlamalarıydı. Bu bakımdan sıbyan mektepleri kısmen okul öncesi eğitim kurumu olarak görülebilir.
       Fatih sıbyan mektebine ancak yetim çocukların, yetim bulunmazsa fakirlerin çocuklarının alınmasını şart koşmuştur.149 Sıbyan mekteplerinin 4–5 yaşlarından itibaren çocukları kabul etmeye başlamaları nedeni ile bu okulları tam okul öncesi eğitim kurumu olarak nitelemek yanlış olmaktadır. Verilen eğitimin içeriği ve kullanılan yöntemler açısından bu kurumlarla çağdaş okul öncesi eğitim arasında bir ilişki kurmak mümkün değildir.

2. Islahhaneler

Mithat Paşa’nın öncülüğü ile 1863’lerden itibaren kurulmaya başlanan, kimsesiz erkek ve kız çocukların korunması, yetiştirilmesi ve onlara bir meslek kazandırılması amacını güden Islahhanelerde zaman zaman, okul öncesi yaşındaki çocukları da barındırmışlardır.

3. Darüleytam-ı osmanî

1908’de Adana’da Ermenilerin başkaldırması üzerine çıkan olaylarda, o yörede birçok çocuk öksüz ve yetim kalmıştır. Devlet bunlardan yaşı 5–10 arasında bulunan kız ve erkek Müslüman ve Ermeni çocuklarını, bu kurumda barındırıp eğitmiştir.

4. Darüleytamlar

Darüleytamlar (yetim yurtları) 1914’te açılmıştır. Osmanlı, Birinci Dünya Savaşı’na girince bazı düşman devletlerin kuruluşlarını kapatma kararı almıştır. Bunlar arasında birçok “Darüleytam”da vardı. Burada barınan Müslüman çocukları açıkta kalmasın diye Darüleytamlar kuruldu.
          Darüleytamların kısmen anaokulu olma özelliği, kızlar için bu kurumların içerisinde anasınıfları oluşturulmuş ve 2–7 yaş arasındaki erkek ve kız çocukları buralarda barındırılıp eğitilmiştir.









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

1. Yapılan yorumun içerik ile ilgili olmasına dikkat ediniz.
2. Lütfen yorumlarınızda yazım ve dil bilgisi kurallarına uymaya çalışın.
3. Yorumlar sorulara ve içerik önerilere açıktır.

DOWN SENDROMU NEDİR? BELİRTİLERİ NELERDİR?

DOWN SENDROMU NEDİR? Down sendromu genetik bir rahatsızlıktır. Sağlıklı insanlarda 2 tanesi eşey  kromozomu (XX veya XY) olmak üzere toplamd...

POPÜLER YAYINLAR